Necati Ertuğrul
Köşe Yazarı
Necati Ertuğrul
 

ON BİR AYIN SULTANI

Geldi yine on bir ayın sultanı Ramazan. Ne mutlu farkında olanlara. İsteyen orucunu tutar, istemeyen de tutmaz. Orası bizi ilgilendirmiyor. Yüce Allah, “orucun sevabını ben veririm” diyor. İsteyen bu sevaba nail olur istemeyen de olmaz. Ben; eski ramazanlarla şimdiki ramazan anlayışını karşılaştırmak istiyorum. “Ah nerede o eski ramazanlar, o eski bayramlar” sözünü son yıllarda sizler de sık sık duyuyorsunuzdur. Peki, nelerdi eski ramazanların özellikleri? Akrabalar, komşular birbirlerini iftara davet ederlerdi. Ya şimdi, siz de davet ediyor veya ediliyor musunuz? Oruç tutan çocuklara ve gençlere teşvik olsun diye hediyeler alınırdı, cep harçlıkları verilirdi. O eski insanlar sanki çok mu zenginlerdi? Hayır, zengin olan gönülleriydi. Köy meydanlarında iftar yemeği vermek için adeta yarışılırdı. Çok fakir olan aileler bile eksiklenmemek için bu güzelliklere katılmaktan geri kalmazlardı.. Eskiden, bir ailede çoluk çocuklar dahil tümü oruç tutarlardı. Herkes birbirine saygılıydı. Acıları da sevinçleri de birlikte yaşarlardı. Ya şimdi? Bugünü konuşmaya gerek yok, yaşayıp görüyoruz. Kime sorsanız “bende şeker var, doktor oruç tutma dedi” bahanesine sığındıklarını fark ediyoruz. Sorun şekerse yeni doğan bebeklerde de var şeker. Şeker, bende de var. Bütün samimiyetimle söylüyorum ramazanla beraber benim de şekerim sıfırlanıyor. Boşuna söylenmiyor, “Oruç tut, sıhhat bul” diye. İnsanlar; mutlu olmayı ya istemiyorlar ya da bilmiyorlar. Eskiden, iftara yakın bakkala gidilir horozlu şeker, leblebi şekeri, gazoz vb. alınır, topun patlaması veya ezanın okunması sabırsızlıkla beklenirdi. Bunlar yenilirken kahkahalar, şakalaşmalar gırla giderdi. Eski ramazanları güzel, tatlı kılan o insanların gönüllerinin, yüreklerinin güzel olması değil miydi? Bu insanlar, davetsiz olarak başkalarının sofrasına oturmayı, ya da yardım dilemeyi kendilerine zul görürlerdi. Ramazan ayının gelmesi maalesef çoğu insanın yaşantısını değiştirmiyor. Aynı tas aynı hamam yaşantılarına devam ediyorlar. Günümüzde ramazan anlayışı da değişti sanki. Maneviyatın yerini maddiyat aldı. Kim nerede iftar yemeği, kim nerede fitre zekat veriyor onların takibini yapıyorlar. Belki bir miktar maddiyat elde ediliyor ancak ramazanın sevabını, Allahın rızasını ne yapacaksınız? İnsanlar, şöyle diyebilirler. “Ne yapalım, her şey ateş pahası, gün geçtikçe derin yoksulluk hızla artıyor. Çocuklarımıza pide, et, süt vb. alacak durumumuz yok. Biz de gönülden istiyoruz iftar sofraları kuralım, fakirleri gözetip kollayalım, çocukları sevindirelim diye. Kendimize hayrımız yok ki başkalarına nasıl olsun? Bu serzenişlerde haklılık payı çok. Ama; eskiden de insanlar çok zengin değillerdi. Onların gönülleri zengindi. Özellikle ramazanlarda gönüllerin ardına kadar açarlardı. Allahın müjdelerine nail olurlardı. Bize düşen görev, önce ramazan ayının faziletlerini öğrenmektir. Bu mübarek ayın; ibadet, bereket, rahmet, kardeşlik, dayanışma, sevme, sevilme ayı olduğunu bilmektir. Ramazan ayını, özellikle çocuklarımızla, torunlarımızla doya doya yaşamalı ve yaşatmalıyız. Böylelikle gelecek nesillere güzel bir miras bırakmış oluruz. Ramazan ayınız ve şimdiden ramazan bayramınız kutlu olsun. .         Necati ERTUĞRUL
Ekleme Tarihi: 14 Mart 2025 - Cuma

ON BİR AYIN SULTANI

Geldi yine on bir ayın sultanı Ramazan. Ne mutlu farkında olanlara. İsteyen orucunu tutar, istemeyen de tutmaz. Orası bizi ilgilendirmiyor. Yüce Allah, “orucun sevabını ben veririm” diyor. İsteyen bu sevaba nail olur istemeyen de olmaz. Ben; eski ramazanlarla şimdiki ramazan anlayışını karşılaştırmak istiyorum.
“Ah nerede o eski ramazanlar, o eski bayramlar” sözünü son yıllarda sizler de sık sık duyuyorsunuzdur. Peki, nelerdi eski ramazanların özellikleri? Akrabalar, komşular birbirlerini iftara davet ederlerdi. Ya şimdi, siz de davet ediyor veya ediliyor musunuz? Oruç tutan çocuklara ve gençlere teşvik olsun diye hediyeler alınırdı, cep harçlıkları verilirdi. O eski insanlar sanki çok mu zenginlerdi? Hayır, zengin olan gönülleriydi. Köy meydanlarında iftar yemeği vermek için adeta yarışılırdı. Çok fakir olan aileler bile eksiklenmemek için bu güzelliklere katılmaktan geri kalmazlardı..
Eskiden, bir ailede çoluk çocuklar dahil tümü oruç tutarlardı. Herkes birbirine saygılıydı. Acıları da sevinçleri de birlikte yaşarlardı. Ya şimdi? Bugünü konuşmaya gerek yok, yaşayıp görüyoruz. Kime sorsanız “bende şeker var, doktor oruç tutma dedi” bahanesine sığındıklarını fark ediyoruz. Sorun şekerse yeni doğan bebeklerde de var şeker. Şeker, bende de var. Bütün samimiyetimle söylüyorum ramazanla beraber benim de şekerim sıfırlanıyor. Boşuna söylenmiyor, “Oruç tut, sıhhat bul” diye.
İnsanlar; mutlu olmayı ya istemiyorlar ya da bilmiyorlar. Eskiden, iftara yakın bakkala gidilir horozlu şeker, leblebi şekeri, gazoz vb. alınır, topun patlaması veya ezanın okunması sabırsızlıkla beklenirdi. Bunlar yenilirken kahkahalar, şakalaşmalar gırla giderdi. Eski ramazanları güzel, tatlı kılan o insanların gönüllerinin, yüreklerinin güzel olması değil miydi? Bu insanlar, davetsiz olarak başkalarının sofrasına oturmayı, ya da yardım dilemeyi kendilerine zul görürlerdi.
Ramazan ayının gelmesi maalesef çoğu insanın yaşantısını değiştirmiyor. Aynı tas aynı hamam yaşantılarına devam ediyorlar. Günümüzde ramazan anlayışı da değişti sanki. Maneviyatın yerini maddiyat aldı. Kim nerede iftar yemeği, kim nerede fitre zekat veriyor onların takibini yapıyorlar. Belki bir miktar maddiyat elde ediliyor ancak ramazanın sevabını, Allahın rızasını ne yapacaksınız?
İnsanlar, şöyle diyebilirler. “Ne yapalım, her şey ateş pahası, gün geçtikçe derin yoksulluk hızla artıyor. Çocuklarımıza pide, et, süt vb. alacak durumumuz yok. Biz de gönülden istiyoruz iftar sofraları kuralım, fakirleri gözetip kollayalım, çocukları sevindirelim diye. Kendimize hayrımız yok ki başkalarına nasıl olsun? Bu serzenişlerde haklılık payı çok. Ama; eskiden de insanlar çok zengin değillerdi. Onların gönülleri zengindi. Özellikle ramazanlarda gönüllerin ardına kadar açarlardı. Allahın müjdelerine nail olurlardı.
Bize düşen görev, önce ramazan ayının faziletlerini öğrenmektir. Bu mübarek ayın; ibadet, bereket, rahmet, kardeşlik, dayanışma, sevme, sevilme ayı olduğunu bilmektir. Ramazan ayını, özellikle çocuklarımızla, torunlarımızla doya doya yaşamalı ve yaşatmalıyız. Böylelikle gelecek nesillere güzel bir miras bırakmış oluruz.
Ramazan ayınız ve şimdiden ramazan bayramınız kutlu olsun.
.
        Necati ERTUĞRUL
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.