Rus matematikçi Grigori Perelman kimdir diye sorsak; sanırım çok kişi “Bilmiyorum” diyecektir. Paspal kıyafetli bu kişi “Poincere” hipotezini çözen, aynı zamanda kendisine verilen “Fields” madalyasını ve bir milyon dolarlık ödülü kabul etmeyen bilim adamıdır. Ödül için; “Ben reklamı yapılacak bir maymun değilim” diyerek reddetmiştir verilen ödülleri. Devamında; “ben, şan şöhret peşinde koşmuyorum, ben bir sirk maymunu değilim. Altı üstü bir soru çözdüm hepsi bu kadar. Konunun bu kadar çok büyütülmesini de ilginç buluyorum” der.
Pek çok kişi, bu matematikçinin çok zengin olduğunu sanarak ödülleri kabul etmediğini düşünse de; aslında o, fakir sayılacak bir düzeyde idi. Bu matematikçi, bir ara ortalıktan kaybolur ve uzun süre kendisinden haber alınamaz. Yıllar sonra, kuytu bir köşede paspal, perişan haliyle ortaya çıkar. Bilginin bu halini görünce “Salaklık etmeseydi, kazandığı ödülleri alsaydı ya” diyebilirsiniz. O iş öyle değil işte. O bilim insanı, paraya, mevkiye, şöhrete tenezzül etmemiş, kendi iç dünyasıyla barışık yaşamayı üstün tutmuştur.
Şimdi sadede geleyim. Bilim adamını örnek alarak sözümü, günümüz insanlarına getireceğim. Maneviyata, ahirete değer verdiklerini söyleyenler, cennete girme garantisini parada, malda mülkte arayanlar, pahalı giysilerle, son model arabalarla büyüklük taslayanlar, helal parayla kazandıklarıyla yetinmeyip sonu gelmeyen isteklerle her yolu mübah sayanlar, dul ve yetimin kimsesizlerin malına, ırzına göz dikenler, devletin malını çarçur edenler, zahmetsiz ve emeksiz servet kazananlar... Gerisini siz tamamlayın artık, ne kadar çoğaldı farkında mısınız?..
Bir soru sormak istiyorum sizlere, “Ben Müslümanım diyebiliyor musunuz kendinize?” Cevabınız “evet” ise o zaman başınızı iki elinizin arasına alarak bir daha düşünün, kendinizi samimi olarak sorguya çekin bakalım. Sevgili peygamberimiz (s.a.v.) kuru yerde, hasır üstünde yatıp; açlıktan karnına taş sarmış, elinde her türlü imkan varken neden kimsenin malına dokunmamıştır? İnsanlar arasında neden ayırım yapmayı aklından geçirmemiştir? Sözleri, idealleri ve tüm yaşantısı hak, adalet, eşitlik olan bu yüce insanı ne zamandan beri dinlemez olduk?
En üst makamdan en alt tabakaya kadar devlet olarak, millet olarak ne oldu bize? Alahın huzuruna alnı ak, kalbi temiz olarak nasıl varacağız? Ne oldu bize de paraya, güce, makama doymaz hale geldik? Başka bir deyişle soruyu şöyle sorayım; “Müslüman kardeşim, sana ne oldu böyle?” Biliyorum, cami ne kadar büyük olsa da imam gene bildiğini okuyacaktır. Bizim sözlerimiz havada kalacaktır. Ama; umudumuzu kaybetmiyoruz. Milyonlarca insandan birkaç kişi söylenenlerden ders alarak belki kendine çeki düzen vermeyi düşünür, BELKİ…
.
Necati ERTUĞRUL