Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

SESSİZLİK LÜTFEN

Birgün kurt sürüye yaklaşır. Horoz kurdu görünce ötmeye başlar.  Horozun sesine uyanan köpek, kurdu görür ve havlamaya başlar. Köpeğin sesine çoban uyanır, kurdu görünce yaygarayı basar. Çobanın yaygarasına, uykusu derin olmayan köylüler uyanırlar ve kurdu kovalayıp koyunları kurtarırlar. Sürü kurtulunca keyfe gelen köylüler horozu kesip çobana ikram ederler. Zavallı horoz kurdu gördüğünde susmaya devam etseydi yaşamaya devam edecekti. Bu hikayeyi duymuşsunuzdur mutlaka. Mükafat alması gerekirken boğazına bıçağı yedi, öyledir bu işler… Kurban edilenler hep uyandırmaya çalışanlar olmuşlardır. Böyledir bu işler... Bizler habire yazıyoruz ya!... İnanın memnun olanlardan daha çoktur bize düşmen olan. Herkes kendi çapında bir şeyler yazıp, söylüyordur. Hatta kulağımızın hayal gücüne göre; “Bu niye vızıltı yapıyor sürekli”, “Bunlara ne oluyor, ikide bir bir şeyler mırıldanıyor”, “Yav şunları birisi sustursun” gibi sesleri duyar gibiyiz. Tamam biz susalım, o güzel hatırınızı kırmayalım. Ancak o zaman bu işi niye yapıyoruz ki? Kapatıp gidelim. Hatta niye kapatalım ki, allayıp pullayalım, o yandaşlar gibi yalakalar gibi köşeyi döndükten sonra kaymaklı paralara satıp gidelim. Bu işlere başladığımız yıllarda bir üstadın yazı yazdığı masanın arkasında bir yazı okudum. Yazı oldukça ilginç ve iddialıydı. “KALEMİNİ KIR, ASLA SATMA”. Tabii ki o zamanlarda hem biz genciz, hem de katakulli, adam satma, ayak oyunları falan fazla yok. “Bu ne demektir abicim, kalemi satma sözünü anladım da neden kıralım ki?” dedim. O da bana; “Bak genç adam. Bir suçlu için idam kararı verildikten sonra o imza attıkları kalemi kırarlar. Neden bilir misin? İdam cezası veren hakimin, bir daha böyle bir karar vermek istemediğini göstermek için, ‘kalemim kırılsın da bir daha idam cezası vermek kısmet olmasın’ diye düşünmesi, ‘idama mahkum edilen sanık hakkında artık yazılabilecek hiç bir şey kalmadığını’ ifade etmek içindir. Bizler için de kalemini satacak kadar yani bazıları, birileri için keyfi yazı yazacak kadar, ya da birilerinin sana istediği şeyleri yazdırabilecek kadar iraden, kişiliğin kaybolmuşsa KALEMİNİ KIR, yani bu işi bırak demektir. Her şeye rağmen ilk zamanlarda bu sözleri çok algılayamamıştım. Ama zaman geçtikçe, yaşadıkça ne anlama geldiğini çok iyi anladım. Örneğin bir vatandaş yan taraftaki komşusunu polise, zabıtaya değil de bize şikayet ediyor, yazmamız için. Mesela birisi yan sokağındaki inşaatta balkonun biraz büyük yapıldığını, yola çıktığını anlatıyor, gazetede yayınlamamız için. Hatta bir baba oğlunu, bir oğul annesini şikayet ediyor, BİZE!... Yani geçirdiğimiz çeyrek yüzyılda insanlar kendi işlerini halletmek için, ya da sorunlarını çözdürmek için birilerini kullanmayı iyice alışkanlık haline getirdi. Bu işlerde de kullanabileceği ilk kesim bizler oluyoruz. Gerçeği söylememiz gerekirse bizler de toplum menfaatine, memleket yararına ya da garip gurebanın faydasına olmadıktan sonra her konuyu ele almıyor, gündeme getirmiyoruz.  İşin özü bu işlerde mertlik falan kalmadı artık. Ayak oyunları, adam kayırma, yalan-dolan, bir-iki yağlayıcı manşet, köşeyi dön, rahat et. Ya da “sessizlik lütfen” diyenlerin sözünü dinleyerek otur şeyinin üstüne, SUS!...
Ekleme Tarihi: 19 Temmuz 2024 - Cuma

SESSİZLİK LÜTFEN

Birgün kurt sürüye yaklaşır.
Horoz kurdu görünce ötmeye başlar. 
Horozun sesine uyanan köpek, kurdu görür ve havlamaya başlar.
Köpeğin sesine çoban uyanır, kurdu görünce yaygarayı basar.
Çobanın yaygarasına, uykusu derin olmayan köylüler uyanırlar ve kurdu kovalayıp koyunları kurtarırlar.
Sürü kurtulunca keyfe gelen köylüler horozu kesip çobana ikram ederler.
Zavallı horoz kurdu gördüğünde susmaya devam etseydi yaşamaya devam edecekti.
Bu hikayeyi duymuşsunuzdur mutlaka. Mükafat alması gerekirken boğazına bıçağı yedi, öyledir bu işler…
Kurban edilenler hep uyandırmaya çalışanlar olmuşlardır.
Böyledir bu işler...
Bizler habire yazıyoruz ya!... İnanın memnun olanlardan daha çoktur bize düşmen olan. Herkes kendi çapında bir şeyler yazıp, söylüyordur. Hatta kulağımızın hayal gücüne göre; “Bu niye vızıltı yapıyor sürekli”, “Bunlara ne oluyor, ikide bir bir şeyler mırıldanıyor”, “Yav şunları birisi sustursun” gibi sesleri duyar gibiyiz.
Tamam biz susalım, o güzel hatırınızı kırmayalım. Ancak o zaman bu işi niye yapıyoruz ki? Kapatıp gidelim.
Hatta niye kapatalım ki, allayıp pullayalım, o yandaşlar gibi yalakalar gibi köşeyi döndükten sonra kaymaklı paralara satıp gidelim.
Bu işlere başladığımız yıllarda bir üstadın yazı yazdığı masanın arkasında bir yazı okudum. Yazı oldukça ilginç ve iddialıydı. “KALEMİNİ KIR, ASLA SATMA”.
Tabii ki o zamanlarda hem biz genciz, hem de katakulli, adam satma, ayak oyunları falan fazla yok.
“Bu ne demektir abicim, kalemi satma sözünü anladım da neden kıralım ki?” dedim.
O da bana;
“Bak genç adam. Bir suçlu için idam kararı verildikten sonra o imza attıkları kalemi kırarlar. Neden bilir misin? İdam cezası veren hakimin, bir daha böyle bir karar vermek istemediğini göstermek için, ‘kalemim kırılsın da bir daha idam cezası vermek kısmet olmasın’ diye düşünmesi, ‘idama mahkum edilen sanık hakkında artık yazılabilecek hiç bir şey kalmadığını’ ifade etmek içindir. Bizler için de kalemini satacak kadar yani bazıları, birileri için keyfi yazı yazacak kadar, ya da birilerinin sana istediği şeyleri yazdırabilecek kadar iraden, kişiliğin kaybolmuşsa KALEMİNİ KIR, yani bu işi bırak demektir.
Her şeye rağmen ilk zamanlarda bu sözleri çok algılayamamıştım. Ama zaman geçtikçe, yaşadıkça ne anlama geldiğini çok iyi anladım.
Örneğin bir vatandaş yan taraftaki komşusunu polise, zabıtaya değil de bize şikayet ediyor, yazmamız için. Mesela birisi yan sokağındaki inşaatta balkonun biraz büyük yapıldığını, yola çıktığını anlatıyor, gazetede yayınlamamız için. Hatta bir baba oğlunu, bir oğul annesini şikayet ediyor, BİZE!...
Yani geçirdiğimiz çeyrek yüzyılda insanlar kendi işlerini halletmek için, ya da sorunlarını çözdürmek için birilerini kullanmayı iyice alışkanlık haline getirdi. Bu işlerde de kullanabileceği ilk kesim bizler oluyoruz.
Gerçeği söylememiz gerekirse bizler de toplum menfaatine, memleket yararına ya da garip gurebanın faydasına olmadıktan sonra her konuyu ele almıyor, gündeme getirmiyoruz. 
İşin özü bu işlerde mertlik falan kalmadı artık. Ayak oyunları, adam kayırma, yalan-dolan, bir-iki yağlayıcı manşet, köşeyi dön, rahat et. Ya da “sessizlik lütfen” diyenlerin sözünü dinleyerek otur şeyinin üstüne, SUS!...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Gülbey Yılmaz
(19.07.2024 14:19 - #547)
Basın susmaz , basın halkın sesidir.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.