Aile oluşumu, karı koca ile başlar, zamanla çocukların olmasıyla genişler, üç-beş derken çocuklar büyür, evlenir. Derken torunlar olur, bir de bakmışsın amcalar, teyzeler, halalar, derken iki kişi ile başlayan aile kırk elli kişiye bazen de çok daha fazla sayılara ulaşıvermiş.
Tabi bu uzun bir süreç içinde gerçekleşiyor. Çok uzun gibi görünen bu süreç sonunda geriye dönüp baktığımızda zamanın ne kadar çabuk geçtiğini, elli senenin bir gün kadar kısa olduğunu hissediyorsun.
Ailede okulu bitirip meslek hayatına atılanlar, işi gereği bazen başka şehirlerde, bazen de ekmek kavgası, hayat şartlarının yurt dışına kadar uzanan serüveni ile aileden koptukları oluyor. Bazen de senelerce doğup büyüdüğü ana ocağına hasret kalarak hayat mücadelesine devam ediyor.
Lüks hayat yaşama arzusu, daha çok çalışıp daha fazla kazanç sağlamak için mecbur ediyor, bu hayat tarzı bazı insanları doğup büyüdüğü çevreden uzaklaştırıyor. Bazen aynı şehirde yaşayan kardeşler, kuzenler, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler aylarca birbirini görmüyorlar.
Son dönemde internet dünyası, sosyal medya insanları birbirlerinden iyice kopardı. Kendi kabuğuna çekilen insanlar, sosyal medyanın zirve yaptığı bu yıllarda tamamen toplumdan izole olmuş durumdalar.
Bilhassa çocukların durumu çok vahim. Üç çocuğu ile birlikte restoranda yemeğe gelen bir anne, çocukların birinin elinde tablet, diğerlerinin elinde akıllı telefon. Çocuklar hiç sağa sola bakmıyor, bir taraftan yemek yiyorlar diğer taraftan gözlerini telefondan ayırmıyorlar. Üç yaşlarında olan çocuğun yemeğini anne yediriyor. Çocuklar robot gibi, ne yediğinin yediğin farkında ne de önünde ne yemeği olduğunun farkında. Etrafta kim var kim yok, hiç birinin umrunda değil. Anne masadan kalkıyor çocuklar hala oynamaya devam ediyor. Bir kaç defa uyardıktan sonra ayağa kalkıyorlar, hem gidiyorlar hem de gözlerini de ekrandan ayırmıyorlar. İnsanlık ne duruma gelmiş, teknolojinin iyi yanları olsa da kontrolünü kaybeden insanları insanlığından ediyor.
Eskilerde çok değil kırk, elli sene önceleri akraba bağları daha sağlamdı. Yakın akrabalar bir birinin halini hatırını sorar, dertlerine ortak olmaya çalışırdı.
Bizim dinimiz ve kültürümüz aile bağlarının sağlam olmasına çok önem veriyor.
Bir gün eczanede bir genç gördüm, kim olduğunu sorduğumda; “Gök Ali'nin torunu Okan” dedi. Yabancı değildi, ama gençleri bir kaç sene görmediğinde çok değişiyorlar. Saçları uzatmış, bıyıklar çıkmış, güçlü kuvvetli bir delikanlı olmuş.
İşte o gün Okan'a; “akrabalık bağları kopuyor, bağların sağlam kalması için hiç olmazsa senede bir gün piknik adı altında aile pikniği etkinliği yapalım” dedim. Okan da “tamam amca yapalım, çok iyi olur” demişti. “Piknik, mangal bahane, akraba bağlarını kuvvetlendirmek şahane” demiştik.
Aradan bir kaç sene geçmişti, Okan'la yine karşılaşmıştım. “Amca ne oldu, akrabalar toplantısı yapacaktık, bir ses çıkmadı” deyince, bu toplantıyı yapmak farz oldu deyip, akrabalardan önde gelen bir kaç kişiyle irtibata geçtik. Kendilerine büyük aile buluşma pikniği teklifini yaptığımda hep beraber sevinerek çok iyi olacağını, çocukların bir birlerini tanımalarının çok önemli olduğunda hemfikir olduklarını bildirdiler.
Geniş bir katılımla, küçük büyük elli kişiyle ilk tanışma, kaynaşma, aile piknik partisini gerçekleştirdik. Piknik alanında, hiç birbirini görmeyen kuzenler, akrabalar tanıştılar. O gün doyasıya sohbet, muhabbet edildi. Eğlendik, bolca yiyecek içecek almıştık, herkes yeterince yedi içti. Yani yeme içme, piknik bahane, akrabalarla tanışmak kaynaşmak şahaneydi.
Ali Dede’nin torunları olarak örnek bir etkinliğe imza attık. Bir sene sonra aynı piknik toplantısını yeniden yaptık, ilk toplantıya katılama imkanı olmayanlar ikinci toplantıya katılım sağlayarak, akrabalık bağlarını daha da perçinlemiş olduk.
Bu örnek davranışın toplumumuza yaygınlaştırılması, kendi kabuğuna çekilen, içine kapanmaya doğru giden aile yapımızı canlı tutmaya, birbirimize destek olarak manevi açıdan daha güçlü aileler meydana getirmiş olmaz mıyız?..
Böyle etkinliklerin çoğalması, geleneklerimizin yaşatılması, gelecek kuşaklara aktarılması, ülkemizin ayakta sağlam kalmasının temel taşlarını oluşturur.