Dünya Felsefe Günü, Kasım ayının üçüncü perşembe günü olarak kutlanmaktadır. İlk olarak 20 Kasım 2002'de Dünya Felsefe Günü kutlaması önerisini getiren, Prof. Dr. İoanna Kuçuradi'nin başkanı olduğu Türkiye Felsefe Kurumu olmuştur. Türkiye Felsefe Kurumu'nun önerisi UNESCO tarafından kabul edilerek "Dünya Felsefe Günü" 2002'de ilan edilmiş ve UNESCO tarafından bütün insanlığa sunulmuştur. İnsanların felsefe miraslarını paylaşmalarını sağlamak, zihinleri yeni fikirlere açmak ve toplumun karşılaştığı sorunlara ilişkin farklı bakış açıları geliştirilebilmesi hedeflemektedir. Toplumumuzda ise felsefe denilince çoğunlukla saygı duyulmamakla birlikte, yaşamsal ihtiyaçlarımızdan biri olarak görülmemektedir. Çünkü felsefeyle uğraşmanın bir faydasının olmadığı ve bu nedenle de felsefe öğrenmek, okumak önemsenmemektedir.
Şimdi şu soruları düşünelim:
• Özgür bir seçime benzeyen bir şey yaptığımızda gerçekten özgür biçimde mi davranmaktayız?
• Modern dönem ve Postmodern çağda bilimin hayret verici derecede ilerlemesini nasıl açıklayabiliriz?
• Bilimin kesinlik sunduğu bir çağda dindar olmak akıl dışı mı değerlen-dirilmeli?
• Irkçılığın ahlâki açıdan yanlış olduğunu söyleyerek nesnel bir doğrudan mı bahsetmiş oluruz ya da yalnızca bireysel olarak duygularımızla mı hareket etmiş oluruz?
• Doğru bilgi mümkün müdür?
• Değer alanı olarak görülen sanatın bireye verdiği haz dışında bir anlamı var mıdır?
Yukarıda sorgulamaya açtığımız soruları filozofların farklı açılardan ele almış oldukları sorulardır. Fakat hemen hemen herkes için felsefi problemler üzerinde farkında olmasa bile düşündüğünü söylemek mümkündür. En azından deneyimsel olarak sorularla baş başa kaldığımız görülmektedir. Hayatının her anında zihninin bedenden bağımsız var olup olmayacağını veya bir Tanrı'nın olup olmadığı, rüya görüp görmediğimizden emin olabilmeyi kim istemez ki? Bu tarz sorular karmaşık olmakla birlikte cevaplanması bir o kadar da zor olan sorulardır. Bu konularla alâkalı görüşlerden faydalanmadan bireysel olarak sorgulamak oldukça zor bir uğraşı haline geleceğini söylemek mümkündür. Bu sebeple felsefe tarihi yani filozofların bu konular hakkında ortaya koymuş oldukları görüşleri önem arz etmektedir. Öğrencilerin veya düşünceyle ilgisiz gibi görülen bireylerin (bireyler ne kadar düşünmeyle ilgili olmadığını söylese de mecburen maruz kaldığını söylemek mümkündür.) tarihi bilgilerin gereksizliği hakkında olumsuz görüş belirtse de bu bilgilerle birlikte bireylerin test edilmesi veya deneyimleri zor olan düşünceler üzerine düşünmüş filozoflardan yararlanması işimizi kolaylaştıracağı aşikârdır. Felsefi problemler üzerine düşünmeyi arzu eden her birey ifade ettiğimiz sebepler bağlantısında filozofların yaşamına dair bilgiye ihtiyaç duymaktadır. Şimdi bu kadar şeyi neden söylediğimize gelecek olursak felsefenin konularının aslında hiçte öyle insanların düşündükleri gibi bizimle alâkasız durumlardan ibaret olmadığına kısaca bir bakış atmış olduk.
Peki, Dünya Felsefe Günü ile ne alâkası var dediğinizi duyar gibiyim. Buradaki imalı başlıkla ifade etmek istediğimiz husus felsefeye karşı oluşan olumsuz anlayışın felsefe için yıkıcı etkiler çemberinden kurtarılmaya çalışıldığının göster-gesidir. Türkiye Felsefeciler Derneği Başkanı olan Prof. Dr. İoanna Kuçuradi'nin bireysel gayretleri sonucu böylesine özel bir gün ilan edilmesi felsefeye, buradan hareketle düşünmeye dair önemli atılımların oluşacağının işaretçisidir. Özel bir gün ilanıyla amacın toplumda farkındalık etkisi oluşturulmasıdır. Böylece bir gün bile olsa felsefeye dair farklı çalışmaların oluşmasına katkı sağlayacağı açıktır. Çünkü Jaspers'ın da dediği gibi felsefe ile birlikte insan kendi varoluşunun bilincine vardığı yerde düşündüğü her şey olarak tanımlar. Ayrıca felsefenin toplumda var olan dinden çıkarıcı bir etkisinin olmadığını söylemek mümkündür. Çünkü din ve felsefenin birçok sorusunun ortak olması, benzer problemlerle meşgul olması, kavramların kullanı-mında ve yeniden üretilmesinde benzer yolları takip etmeleri, her ikisinin de insanın mutluluğa yani anlam arayışına sevk etmesi din ile felsefenin zıtlığından ziyade arasında bir etkileşim ve ilişkinin olduğu görülmektedir. Bu özel gün vesilesiyle felsefe yapma!, çok düşünmek iyi değil, fazla düşünürsen kafayı yersin! gibi tabirlerin aslında insanları düşünmekten ve dolayısıyla yaşamdan uzaklaştırmaktan başka işe yaramadığını görmüş oluruz belki ne dersiniz? Evet, belki de haklı olabilirsiniz, yani düşünmek sizin için önem arz etmeyebilir. En azından bu alanla ilgilenen veya bu alanla hiç tanışmayan kişilerin düşünmeye (felsefeye) karşı önyargıyla bakmasına sebebiyet vermeden saygı duyabilmeyi bu özel gün dolaysıyla idrak etsek bile kârdır!
Sonuç olarak düşünmek, hayatlarımızın yüzeysel yaşamdan ibaret olmaması için ve aynı zamanda yaşamla yüzleşebilme cesaretini gösterebilmemiz için gerekmektedir. Böylece hayatın yüzeysel tabakasının ötesine geçme atılımını gerçekleştiren bireylerden oluşan bir toplum olabilme imkânı sunduğunu görebileceğiz. Ayrıca bununla birlikte insanı bütüncü ve sistematik bir şekilde anlamaya götürecektir. Tıpkı Milattan önce 356-323 yıllarında yaşamış yirmi yaşında kral olduktan on üç yıl gibi kısa bir sürede şimdiki dünyanın yarısını ele geçirebilme imkânı bulan Büyük İskender'in (Aristoteles'in Öğrencisi) yönetimin uzun süreli hale getirilebilmesi, düşünmenin önemine dair küçük bir göstergedir. Eee ne diyordu Sokrates Sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez…
Dünya felsefe günü dolayısıyla düşünebilen bireyin her şeyi sorgulayarak hayatı ıskalamaktan kurtaracak bir etkinlik olduğunu idrak etmemize vesile olmasını dilerim. Toplumumuzda düşünen bireylerin çoğaldığı ve toplumun düşünen insanları yaftalamadığı güzel dünya felsefe günlerine kavuşmak dileğiyle...
Mehmet Fatih TEKİN
Felsefe Grubu Öğretmeni,
Sosyolog, Öğrenci Koçu, Aile Danışmanı
Sosyolog, Öğrenci Koçu, Aile Danışmanı