Bazı şeyler üzerine bazen konuşmak zor iken yazmak durumun daha katmerli hâlidir. Ancak her insanın bir iyi hissettiren bir yöntemi olduğu gibi okuyan okudukları üzerine düşünen insanlar için de yazmak en iyi terapi yöntemlerinden birisidir. Elimizden gelebilecek maddi ve manevi desteklerle birlikte hem konuşulması zor olanları konuşmak hemde gelecek her türlü problem için ne kadar engellenemez olsa da yaşanılacak olumsuz etkileri en aza indirebilmek amaçlanmalıdır.
Geleneksel toplumlarda hayatın tabiatın hareketlerine uygun olarak düzenlenmesine imkân sağlanmıştır. Ancak modernite ile birlikte tabiat arasında varlıksal bağ koparılmış tabiata hâkim olma düşüncesi ön plana çıkmıştır. Günümüzde teknoloji ve makinenin gelişimi tabiat ile insan arasındaki ilişkiyi denetim altına alıcı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bugün ne kadar kontrol amaçlı düzenleme ve önlemler ortaya koyulsa da yaşadığımız acı tecrübe olan deprem gerçeği belki de hala hayatın kontrol durumunun pek de mümkün olmadığını bize gösteriyor olabilir mi? Bu konu hakkında medya ve dost meclislerinde birçok tartışmalar oluştu. Bazı kişilerin yeteri kadar önlem alınmadığı düşüncesi bazılarının da gerekli tedbirlerin yetersiz de olsa alındığı görüşü hâkimdi. Klasik tartışmaları bir kenara bırakacak olursak meselenin önemi yaşanan durumlardan ders çıkararak gelecek yaşamı ona göre dizayn etmenin önemini gösterdiğini düşünmekteyim. Unuttuklarımızı hatırlayıp insan olmanın farkındalığını kazanmak bizi diğer varlıklardan ayıracak en önemli özelliğimiz olacaktır.
Peki, millet olarak bu geçirdiğimiz kötü günlerde birey olarak bize hangi görevler düşmektedir?
• Klasik olacak belki ama en elzem nokta olmasından dolayı yeniden hatırlatmakta fayda var. Bu yaşanan felaketin bir sene de geçebilecek bir durum olmadığını ve orada yaşayan insanların uzun bir süre maddi ve manevi desteğimize ihtiyaçları olduğunu unutmamalıyız.
• Toplum yaşanan bu acı tecrübeyi zaman ve mekân bileşiminde hafızalarımıza kodlamalıyız. Afet durumları için gereken tedbirleri almak zorundayız.
• Yaşadıklarımızın kaderle ilgilisi olması ile birlikte tedbirsizliğin bir kader durumu olmadığını gözden kaçırmamalıyız.
• Siyaset zekânın kalp için aracı olmadığı bütün davranışlarımızda ortaya çıkmaktadır. Nietzsche'nin dediği gibi bir ülkede edebiyattan, sanattan çok siyaset konuşuluyorsa o ülke üçüncü sınıf ülke olmanın ötesine geçememektedir. Hayatımızın başından sonuna kadar hâkim olan siyaset içgüdüsü, karakterimizi içinden yıkan miskin bir güç olmaktan başka bir şey değildir. Birlik olma duygusunu hissedebildiğimiz zor süreçte siyasal çatışmalara fırsat vermeden demokrasinin gerektiği şekilde seçim sürecini gerçekleştirmek gerekmektedir. Farklı düşüncelere sahip olsak da benzer kültürel değerlere sahip olduğumuzu unutmamalıyız.
Acı tecrübenin ortaya koyduğu esas durumu Aşık Yunus malda yalan mülkte yalan; gel biraz da sen oyalan cümleleriyle özetlemektedir. Yaşadıklarımız aslında insan olmanın yalın ve sade halini hatırlatmanın gün geçtikçe zorlaştığı bu günlerde adeta bir insanlığımıza ger dönüş çağrısıdır. Dünya hayatı adına unuttuklarımızı ve hatırladıklarımızı yeniden düşünmek her şeye rağmen insan olmanın anlamını fark edebilme çabasıdır. Çünkü bizden insanı niteliklerimiz soyutlanmakta yok edilmek amaçlanmaktadır. Hatırladığımızı ve unuttuklarımızı düşünürsek insan olduğumuzun farkına varabiliriz. Böylelikle insan olduğumuzu hatırlayıp modernizmin sıkıştırmasına karşı bir nefes alabilme umudumuz ortaya çıkacaktır.
Sözlerime kıymetli bir hocamın hatırlatmakla değer bulacağımız ifadeleriyle son vermek istiyorum: Hafızayı hatırlamak, insan olmayı hatırlamak anlamına gelmektedir. Hatırladığımızı ve unuttuğumuzu bilirsek insan olduğumuzun farkına varabiliriz. Ölümün varlığını hatırlamak ve bu dünyada baki kalacağımızı düşündüğümüz yapıları unutmak, bu zemini teşkil eder. Ancak ölümün varlığını hatırlayanlar ve bu dünyada başkaları için cehennemi yaratabilecek bir gücümüz olduğunu unutanlar, insan olarak kalabilir. Onun için savaşların, kitlesel ölümlerin, sürgünlerin, göçlerin, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yaşandığı bir çağda insan olmak, insanca yaşamak ve hafızanıza tutunmak zorundayız.