Günümüzün temel problemlerinden olan ahlak anlayışları bazılarımız için hayat gayesi niteliği taşımaktadır. Toplum tarafından ahlak deyince sadece belli bir takım ritüellerden bahsedildiği zannedilse de aslında bu durumu böyle kabul etmeyen Cumhuriyet Dönemi Türk düşüncesine adını altın harflerle yazdırmış birçok önemli şahsiyetten bahsedebiliriz. Bu şahsiyetler iddia ettikleri fikirler temel teorilerinde kalmamış aynı zamanda yaşamlarını da bu gerçek düzenlere uygun olarak idame ettirmeye gayret etmişlerdir. Hatta o kadar ileriye taşımışlar ki kendilerini bir takım düşüncelerin içinde sıkıştırmadan içinde bulunduğu cenahları da en şiddetli şekilde eleştirmişlerdir.
Kalıpların içine yerleşmek yerine o kalıplarda oluşan yanlış algıları yıkabilmek için hayatının son zamanlarına kadar bu algıları yıkmak için mücadele etmişlerdir. Türk İslam düşüncesi açısından bakıldığında takındıkları bu tavır günümüzün mücahit kavramına karşılık gelmektedir. Mücadelelerinden asla vazgeçmeyip hakikat yolunda yürüyebilmeyi kendilerine ilke edinmişlerdir.
Bugün sizlere bu düşüncelerle yaşamı son bulmuş, 10 Temmuz 1975 yılında ebedi hayata intikal etmiş olan Nurettin Topçu'dan bahsetmek istedim. Dönemin zorlukları onun da yaşamında birçok çıkmazlara sebebiyet verse de her zaman güçlü karakteriyle duruşunu bozmamıştır. İmkânsızlıklar onun için bir imkân haline dönüşmüş daha titizlikle bir yaşam geçirmiştir. Mevlana'nın pergel metaforundaki gibi İslam'ı temel alıp bu çerçevede birçok farklı alan ile ilgili çalışmalar gerçekleştirmiştir. İslam'ın düşünceden kuru bir bakış açısıyla idrak edilemeyeceği gibi akılsal unsurların da tamamıyla İslam'ı idrak etmeden yoksun olduğu iddiası en güçlü teorilerinden olmuştur. Hatta günümüz İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu İslam ve İnsan adlı eserinde şu sözlerle eleştirmiştir: "Türlü sefaletlerle ihtirasların parça parça bölündüğü hasta bir vücudu andıran İslam dünyası, en bedbaht devirlerinden ayrılmış, birbirine saldırıyorlar. Her sene yüzbinlerce ziyaretçi dolduran Kâbe'nin etrafında ruh birliği ve beraberliği meydana gelmiyor. Bunun sebebi ne siyasi, ne iktisadi ne de esasında ilmi ve fikridir. Bu halin sebebi İslam'ın temeli ve Kur'an'ın özü olan ahlakın kaybedilmiş olmasıdır." Sizce de Nurettin Topçu haklı değil mi?
Yaşadığı dönemde büyük mücadelelerle hayatı son bulan Topçu, insanlığın arzu etmesi gereken değerlerin mücadelesini vermekten hiç bir zaman pes etmemiştir. İnsanın yaşamından sonra kalıcı eserler bırakabilmek en önemli amaçlarındadır. Nurettin Topçu da bir hareket insanı olarak düşüncelerinin görünür kılmasını hedeflemiştir. Bunun için birçok yazısı ile birlikte Hareket Dergisi’nin kurucularından olmuştur. Günümüzde aktif olan Dergâh Yayınları Nurettin Topçu'nun izinden yayın hayatına devam etmektedir. Fikirlerini önemseyen İsmail ve Mustafa Kara, Ezel Elverdi, Emin Işık gibi bir çok öğrencisi iddia ettiği temel değerleri geliştirmeyi kendilerine bir amaç edinmiştir. Nurettin Topçu da bu bağlamda geriye güzel bir külliyat bıraktığını söylemek mümkündür.
Her durumda değerlerine sahip çıktığı gibi Fransa'da doktorasını bitiren ilk Türk olup, aynı zamanda okulda Türk bayağının bir hafta dalgalanmasına vesile olan bir Türk milliyetçisidir. Üniversitede hocası olan Luis Masignon'un "Gitme, burada çalışmalarına devam et" demesine rağmen ülkesine ve milletine olan bağlılık bilinci yeniden ülkeye dönmesine neden olmuştur. Ancak ülkemizde hak ettiği değeri göremeyen mütefekkir olması Nurettin Topçu'nun düşünsel dünyasını etkileyememiştir. Çünkü var olmanın düşünmek ve hareket etmek olduğunun bilincinde olmuştur. Zaten bakıldığında günümüzde de benzer durumlar yaşanmıyor mu?
Sonraki süreçlerde Fransa'da yaptığı doktora çalışması olan İsyan Ahlakı kitaplaşmıştır. Bu eserle birlikte ahlaki var olma vasfını yitirmeyle yüz yüze kalan insana, temel değerlerin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini idrak edilmesini amaçlamıştır. Okuyan herkesin kendine olan hitabı hissedebileceği birçok eserinden bahsedebiliriz. Anadolu irfanının kıymetini ve düzen kurucu ahlakını telkin eden Nurettin Topçu, kadim İslam ve Türk tarihini, tasavvufu ve modern dönemdeki sosyolojik gerçekliği eserlerinde incelemiştir.
Belki ilgisini çekip okumak isteyenler için şu önemli eserlerini paylaşmak istiyorum. Başlangıç olarak “Var olmak” adlı eseri hocayı tanımak için güzel bir eser tercihi olacaktır. Bununla birlikte İsyan Ahlakı, Yarınki Türkiye, İslam ve İnsan, Ahlak Nizamı, Türkiye'nin Maarif Davası (Öğretmenliği kendine ilke edinmiş herkesin muhakkak okuması gereken bir eser), Ahlak, Devlet ve Demokrasi, Kültür ve Medeniyet, Büyük Fetih, Millet Mistikleri, Taşralı gibi önemli eserleri bulunmaktadır. Aynı zamanda derslerde okuttuğu ve alana dair giriş niteliği taşıyabilecek Felsefe, Sosyoloji ve Psikoloji alanları ile ilgili eserler kaleme almıştır. Felsefeden sanata, iktisattan dine geniş bir alanda kültürümüzün serüvenine yeni değerler getirdiğini söylemek mümkündür.
İnsanlığımızın toplum olarak bugünde esasında bu derin köklü kültürü anlayabilmeye hiç olmazsa da tanıyabilmeye ihtiyacı vardır. Yaptığı güzel çalışma ve katkıları anlamakta güçlük çektiğimiz bu günlerde, şahsiyetinden ve eserlerinden faydalanabildiğimiz kadarıyla neslimize ve bizden sonraki gençlerimize vermiş olduğu mücadele ve Anadoluluk ruhuna saygı duyarak Nurettin Topçu'yu tanıtmak gerekmektedir. Çünkü hayali kurulan idealler için ihtiyacımız olan önemli değerlerimizden sadece biri olduğunu söylemek mümkündür. Ben de bu düşüncelerle yazıma son verirken Nurettin Topçu hocamızın vefatının 48. sene-i devriyesi hasebiyle Allah'tan rahmet diliyorum.
Yüce Allah onu rahmet deryalarında ağırlasın…
Mehmet Fatih TEKİN
Felsefe Grubu Öğretmeni, Sosyolog, Öğrenci Koçu, Aile Danışmanı