Bu yazıyı 2010 yılında yazmıştım. Esasen zaman çoktan yitip gitmiş ancak o günlerin özlemi daha da arttığı için tekrar yayınlanması gereğini duydum.
Şairin dediği gibi, “yaş 35 yolun yarısı... 51 olacak bir ay sonra benimkisi. Hepimiz aynı duyguyu yaşarız. Uzun gibi görünse de insanoğlunun yaşamı geriye dönüp bakıldığında, “zaman ne de çabuk geçmiş” deriz.
İnönü Caddesi’nde 1985'te başladığımız esnaflık serüvenimiz 22-23 yıl sürmüştü. Bir hafta önce ilçemizin caddelerini şöyle bir kolaçan ettim. O kadar boş işyeri var ki, dikkat çekmemesi mümkün değil. Malum, ekonomik kriz en büyük etken. Ama en kötüsü esnaflar arasında eski ilişkilerin olmaması benim içimi burkan. Sonra da “neydi o eski günler” dedirten şeydi. Bugün büyük hayallerle işyeri açanlar yarın kapatmak zorunda kalmış. O kadar işyeri değişik kişiler tarafından kiralanmış ki saymakla rahmetli Muhtar Ahmet abi bile baş edemez.
90'lı yıllarda Asspor adında bir spor kulübü kurmuştuk esnaflar olarak. Sonra da hemencecik lokal açıvermiştik. Banaz’ın bay ve bayanlarının birlikte bir çatı altında, birbirlerine kem gözle bakmadan zaman geçirdiği ilk lokaldi... Kimimiz kız kardeşini getirdi, kimimiz eşini... Çünkü insanların alışması zordu. Önce kendi kadınlarımızı getirmeliydik ki toplum anlasın ve güvensin. Görsünler ki medenice aynı yerde olmanın, kafalardaki bağnaz düşüncelerin yanlışlığını. Başarılı da olduk. Dada sonraları çeşitli dernekler ve kafeteryalar açıldı. İlçenin sosyal yaşamına katkı sağladı.
O yıllarda öz sermaye olmadan işyeri açmak şimdiye göre çok kolaydı. Çalışkansan, işini takip edersen başarılı da olurdu insanlar. Bir esnafın ödemesi olsa, hele bir de eksiği varsa şimdiki gibi kara kara düşünülmezdi. Birkaç esnaftan tedarik edilir, ödeme yapılırdı. Tabii ki zamanında geri ödemek kaydıyla. Öğle yemekleri beraber yenirdi, kâh işyerinin önünde kurulan sofrayla, kâh en yakın lokantada. Yalnız çok az esnaf yemek yerdi, onlar da derler ya elliği kıt olanlardı. Lokantada geleni sofrana buyur etmek gelenekti. Şimdi lokantaya giden esnaf kalmamış. İşyerinde çoğu kişi ekmek arası idare edip gidiyor. Lokantaya gidende sotada işini görüveriyor, ne yapsın?
Güzel, nezih restoranlar vardı, bir-iki kadeh atıp “yan masaya bir 35'lik gönder” dediğimiz. Son yıllarda onların eksiğini bulup kapatmak moda oldu. Eksik aradın mı kadı kızında da bulursun! Önemli olan senin niyetin... Oysa oralarda da evine ekmek götürenler vardı. Allah razı olsun kimse de bu ilçenin gençleri nerede ihtiyaçlarını karşılayacak demez... Onlar da paraları diğer ilçelerde ve il merkezinde harcar güzelce. Hoş ilçemizde para gani, varsın komşu ilçelere de faydası olsun değil mi? Olsun gözüm, olsun...
İnönü Caddesinde Eczacı Hikmet abi, hala uğraşır dururdu, hilesiz kazanacağım diye. Karşıda Efeoğlu Hasan Hüseyin, Uğuzlarla hergün hükümeti yıkar yeniden kurardı. Celal Abi’yi bir müdürlük hevesi tutmuştur ki gülersin. Oysa bilmez midir “müdür fıkrasını” da. Halâ müdür olmak ister. Yusuf Sarıoğlu demez, “hadi gençler yengeniz piknik sepetini hazırladı, ellerimle size patlıcan salatası yapayım”... Efedayı çağırmaz, “yeğenim gel çay iç bakayım!”... Başaran Caddesi cezalandırılmıştır, yaradan tarafından. İnönü Caddesi ile kavuşamıyor-dur artık, oysa ki bir zamanlar ilçenin en gözde caddesiydi... Kasap Said ile Kitapçı Sadık da bırakmıştır rakıyı, Talip Amca göçüp gidince bu dünyadan. Muhtar Ahmet Abi emekli olmuştur muhtarlıktan. Ama kafasının almadığını yine sıyırttırıverir.
Müjde’nin kara fırınında öğrenciyken yediğimiz pidenin lezzeti hala damağımızdadır. Köse Manifatura, Demirayak Ayakkabı ve Kasap Fevzi’nin Zafer ile Sefa kalmıştır eskilerden o caddede. Erçakırlar’ın Mustafa Abi’de bakmaz olmuştur bu dünyada, sanki yanına gidince Abdi rahata erecektir.
Fevzi Çakmak Caddesi, Başaran’dan aldığı yoğunlukla cebelleşir. Sinek Mehmet aynı Sinek! PTT Caddesi’nde bir tek Danaoğlu Recep kalmış, Foto Sami bırakıp gidince. Onun da neşesi kalmamış.
Dörtyol’dan Eren Oteli’ne doğru Basmane’de sönmüştür ışıklar artık. Maraşalin Ali de gitmiş uzaklara, Soner Abi yoktur artık vatan kurtarmak için. Son sözünü söylemiştir, “Herkes hakettiği kadar yaşayacaktır!”...
Aslında çoğu göçtü gitti artık, hepsine rahmetler diliyorum.
Yitip giden dostlardır, ananedir, paylaşımdır. Kalan ise hatıralar ve nemelazımcılık...