Her nedense yaşadığımız hayattan hiç kimse memnun değil. Herkes algı, vergi, zorluk ve sıkıntılarla boğuşuyor. Her nedense de bu olaylarda bir düzelme, bir iyileşme de yok.
Bu köşede 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın hemen ardından böyle bir yazının ele alınmasını okurlarımız ülkemizin geldiği durumun aynası olarak yorumlayacak-lardır.
Öncelikle sosyal medyadaki iki olaya değinmek gerekiyor. Çünkü bu iki olay da nasıl kötü bir gidişatı net bir şekilde gösteriyor. Birinci olayda hepimiz bu ülkenin, bu cumhuriyetin kurulduğu günü, 29 Ekim'i CUMHURİYET BAYRAMIMIZI gururla, onurla kutlarken iş yerlerimizi, evlerimizi bayraklarla donattık. Bunu bu güzel ülkemizin doğum günü, kurulduğu gün olduğu için ayrı bir şevkle yapmaktayız. Ama gelgelelim bu işi yapmaktan, yani bu memleketin nimetlerinden yararlanırken, bu milletin parasını oluk gibi toplayan ve bir bayrağı takmaktan kaçınan zincir market ve mağazalar hemencecik dikkati çekiyor.
Bu konuda tepkisini sosyal medyada paylaşan duyarlı bir vatandaş, bayrak asmayan marketi protesto etmiş.
Ayrıca da bundan sonra bu marketten alışveriş etmeyeceğini belirtti. Market sahibinin bu konudaki düşünceleri elbette ki merak ediliyor. Hatta son dakika aldığımız bilgiye göre de bayram geçtikten sonra bu kuruluşun şubelerine bayrak astığı belirtiliyor.
Bu konudaki başka bir tepki de bazı kurum ve kuruluşların Türk Bayrağı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün yerine başka posterler asması oldu. Ülkemizin kurucusundan, şanlı bayrağımızdan kim korkar, kim gocunur ki!... Yorum ve düşünceleri vatandaşlarımıza bırakıyoruz.
Bu olumsuzlukları yaşadıktan sonra yorgun argın evinize geliyorsunuz. Dinlenirken "şu televizyonu açayım da memlekette neler olmuş bir bakayım" diyorsunuz. Ancak televizyonların tamamında kavga, dövüş, cinayet, tartışma, öldürme, yaralama, kaza, bela, katliam arka arkaya dökülüyor. Siz üzülüp sıkılarak kanal değiştirseniz bile diğer kanallarda da durum hiç farklı değil. İnanın insan dehşete düşüyor. Nasıl bir dönemdeyiz kaygılar içindeyiz.
* Trafikte korna çaldın, ışık yaktın, el salladın, yan baktın kavgaları ve hatta cinayetleri yer alıyor...
* Mahallelerde kavgalar, gürültüler, cinayetler. Ama sebep yine evin önüne araç koydun, gürültü yaptın, çamaşır astın falan, filan yani mesele havadan, sudan...
* İşyerlerinde kavgalar, marketlerde hırsızlıklar, ticarette dolandırmalar, köylerde tarla, su kavgaları, şehirlerde taciz, tecavüz, hırs, ırz, aile kavgaları, töre cinayetleri...
Bıktık, usandık vallahi. Nerelere gideceğiz, ne yapacağız, nasıl davranacağız, nasıl yaşayacağız. Nereye varacak bu işlerin sonu. Yetkililer bu konularda neler yapıyorlar o da apayrı bir merak konusu!...
Şu yasalara da ne zaman el atacaksınız onu da merak ediyoruz. Adalet gerçekten öldü mü?
Memlekette her gün pislik yapan, taciz, tecavüz, hırsızlık yapan, adam yaralayan, cinayet işleyen caniler sokaklarda elini kolunu sallayarak geziyor. Güvenlik güçleri zor şartlarda tehlikeyi göze alarak suçüstü yakalayıp tutup götürüyor. Ardından adalet temsilcileri her nedense (!) serbest bırakıyor. Ancak sade dürüst bir vatandaş olmadık bir işten karakola düşse “vay sen misin o suçlu” olarak değerlendiriliyor.
Elbette ki yargısız infaz bizim işimiz değil. Ellerindeki yasalara göre karar veriyorlardır. O halde bu yasalarda bir yanlışlık var. Bir insan 30-40 suç işlesin, başka bir suçtan tekrar yakalansın ama YİNE SERBEST KALSIN. Allah aşkına böyle bir şey olur mu?
Son söz olarak bu yasalar düzenlenmeli ve suç makinaları sokaklara salınmamalıdır. İyi insanlar da her ne olursa olsun korunmalıdır. Bayramdan sonraya bırakılmamalıdır.!...