İşte yine geldik dayandık bir yılın sonuna daha!.. Elbette ki bu işin konusu yine "asgari ücret". Yani toplumda çalışan ve çalışanların en çoğunu teşkil edenlere verilecek EN DİP ÜCRET anlamındaki serbest piyasadaki çalışanlara verilecek olan maaşlara verilen ad, ASGARİ ÜCRET...
Bugün, bu iş ile ilgili ücretin belirlenmesiyle ilgili geniş kapsamlı ikinci toplantı yapılıyor. Zaten bu çalışmalar aylardır sürüyor. Ama her defasında da belirttiğimiz gibi kendilerine gelince bir dakikada, iki dudak arasından çıkan rakam şak diye kabul edilirken, emekliye ve asgari ücretliye verilecek maaşın görüşmeleri aylarca sürüyor. Nedenini de ne bilen var, ne açıklayan.
Bu konular çok önemli konular. Şöyle ki, ben aynaya arkamı döndüğümde "asgari ücret 30 bin lira olmalı" diyorum. Ama aynada kendimle yüzyüze geldiğimde bir işveren olarak bir kişi için 30 bin lirayı; maaşı, sigortası, stopajı, yemesi, içmesi ve daha bir sürü ek maliyetiyle 50 bin lirayı nasıl öderim diye kara kara düşünüyorum. Bu rakamı bir de 4-5 kişi için hesap ettiğinizde karşınıza aşamayacağınız koskoca bir dağ çıkıveriyor.
Böyle bir kazancınız olmayınca da çıkmaza giriyorsunuz. İmkanı olan, 12 bin lira emekli maaşından başka geliri olanlar kapıya kilidi vurup gidiyor. Olmayan ise biraz işçi çıkarıyor, kendisi gece gündüz çalışma yolunu seçiyor ve günü kurtarmak için ömrünü karartıyor.
Öte yandan emekliler için durum daha da vahim. Bu ülkede, bu şartlarda ağalar bize "ne yaparsan yap, 12 bin lira ile geçin" diyor. Geçinebiliyor musunuz? Pazarda 10 liraya 3 dal maydanozun dışında 30-40 liranın altında hiçbir şey yok! Markette daha üç-beş ay öncesinde 190 liralara satılan çiçek yağının 300 lirayı aşan fiyatlarını gözlerimizi kırpmadan hayretle izliyoruz. Herkes yılbaşında fiyatlar artacak kaygısıyla yaşamaktan bıktı. Hadi onu geçtik de ortalığı etkileyecek bir şey yokken bazı ürünler neden alıp başını gidiyor. Neden memleketi yönetenler bunlara bakmıyor. Akaryakıt, döviz, kayda değer etkenler haricindeki ürünlerin fiyatlarını fazla yükselmezken örneğin neden çiçek yağının, çayın, şekerin, ekmeğin fiyatları artıyor. Bir taraftan asgari ücretliyi, emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz diye nutuk atarken neden hep alttakilerin ezilmesine göz yumuyorsunuz. Verdiğiniz sözler bu muydu?
Geçen hafta TMO satış yerinin önündeki kuyruğu görünce şaşkınlığımı gizleyemedim. Sordum, nedir bu diye; "ucuz ayçiçek yağı kuyruğu" dediler. Hani kuyrukları bitirmiştiniz, hani "bizden önce kuyruklar vardı" diye anlatıp duruyorsunuz ya! Şimdi yine hastanede, postanede, pazarda, markette kuyruk yok mu? Şimdi vatandaşın size “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demeye hakkı olmuyor mu?
Bir de dikkatimi çeken başka bir konuya değinmek istiyorum. Milyonlarca insan "ARAÇ MUAYENE ÜCRETLERİ" için "soygun düzeyinde” diye barım barım bağırıyor. Her nedense (!) kulaklarınızı bu haykırışlara tıkadınız, onu geçtik. Ancak MALİ ekibiniz harç, vergi vs. ücretlerinde en yüksek yüzde 43,93 oranında artış yapılabileceğini açıkladı. Ancak bunu neden araç muayene ücretlerine de uygula-tıyorsunuz.
Araç muayene istasyonlarında 2025 yılı için uygulanacak fiyatları bilmiyorsunuzdur, görmemişsinizdir diye buraya yazıyorum. Motosiklet, 927,60 liradan 1.335,00 liraya, otomobil 1.821,60'dan 2.621.00 liraya, otobüs, kamyon 2.462,40 liradan ,3.544,00 liraya yükseltildi. ZAM ORANI belli ama işçiye emekliye % 25'lerde olan yıllık artış her nedense bunlara bir kalemde % 45 oluveriyor. Bunları güzelce bir hesap edebilir misiniz?
İNSAF YAHUUU!...