Geçen hafta gazetemize köşe yazılarıyla renk katan sevgili Avukat Vadi Dalkılıç’ın yazısı gerçekten hoşuma gitti. Ancak o kendi çevresini anımsayıp mahalle arkadaşlarıyla dönemini yazmayı uygun bulmuş. Böyle anıların hem Banazımıza hem de tarihe önemli katkılar sağlayacağını umuyorum.. Gelecek nesillere aktarılacak güzel bir belge olduğu kanısındayım. Ben de anımsayabildiğim çevremi sizlere aktarmaya çalışayım dedim.
Banaz genel yapısıyla ilk yıllardan beri demiraltı demir üstü diye iki bölgeye ayrılmış durumdaydı. Siyasilerin egemen olduğu yıllarda hizmetler hangi kesim kuvvetliyse o tarafa akardı. Nitekim hem hastanemiz hem orta okul ve spor salonu bu siyasi düşüncelerin ışığında demir altında kalmıştır. Zira kuruluşundan bu yana pazar yeri bile demir altından yukarıya getirilememiştir.
Ancak yıllar geçtikçe nüfus demir üstünde yoğunlaştıkça gerek hizmetler ve gerekse yaşam alanları ilçemizin tüm alanlarına yayılmış oluverdi.
Banaz’ın 2000'li yılları nüfusları döneminden beri yaşayageldiğimiz bir gerçeği vardır. Banaz’da görev yapan memurlar emekli olduklarında bile burada yaşamayı tercih etmişlerdir. Sevecen insanları ve uygun koşulları nedeniyle yaşanacak bir yöredir. Tren yolu ulaşımı ve 1962 yılında sonra Ankara-İzmir arasındaki Mareşal Yolu ilçenin her yere kolay ulaşımı için gayet uygundur.
Vadi kardeşimin yazısını beğenince madem ben de mahallemizden başlayayım dedim. Çevremizde yaşayan aileler genellikle iyi komşuluklar içinde birbiriyle yardımlaşan, çat kapı misafirliğe giden insanlardı. Yan komşumuz Aşçı Memet, Ortaköylü Süleyman Amca, solumuzda Aşçı Alattin, onun yanında göçmen Aşçı Yusuf ve sonrasında İmranlar oturmaktaydı. Azime Teyzemiz dolgun ve kırmızı yanakları, sevecen hareketleriyle yüreklerde yer almıştı.
Ve karşımız da ise mahallenin en saygın, yaşlı ve akil insanları Dayı ile Anneanne oturmaktaydı.
Caddenin devamında Postacı Muhittin, karşısında Naciye Teyzemiz mahallenin güzel insanlarıydı. Devamında ise Deli Memet Amca... Oldukça heybetli yapısıyla ayağında çizmeleri, elinde kürekle görürdük onu hep. Elma bahçesini nakış nakış işlerdi. Bahçesine yukarı dağlardan getirdiği suya çeşme yapmış ve herkesin kullandığı bu su mahallemiz için bir şifa kaynağıydı adeta. Çarşıdaki bakkaliyesi de binbir çeşit emtia ile doluydu. Ne ararsan iğneden ipliğe orada bulurdun. Yan komşusu Halil Öztürk amcalar idi. Kendini siyasete adamış bir insandı.
Evimizin yan karşısında o zamanlar Paçalılar oturmaktaydı. Onun hemen bitişiğinde ise Odacı Yaşar Amca. Hanımı Ümmügülsüm Anne de annemin yakın kankasıydı. Yolun karşısında Dönmez Amca, Kazım Amca ve Dörtyol güzergahına doğru Ormancı İsmet ile Ömer Hoca ikamet ediyordu. Kanala doğru ilerledikçe ise mahallenin bakkalı Loko Dayı, Minibüsçü Deli Hakkı. Banaz köyüne giden bu yol fazlaca konut olmadığı için tenha idi. Taa Çaylağın değirmende bir kaç ev vardı. Eşi Bayram. Çaylaklar ve Kiremitçi Abdurrahman Amca.
Bizim evlerin arkası oldukça boştu ve tarlaydı. Sadece Küçük Hasanların ve Yanarların evi vardı. Bir de sonra Holuzlu Ali amcalar ev yaptılar ama bitirmediler. Biraz arkada ise Konigözlerin evi vardı..
Evimizin önü de oldukça boş tarlaydı. Büyük bir palamut ağacı, gölgesiyle insanlara hizmet verirdi. Tarlanın sonu Deli Durmuş Amcaların eviydi. Sülalece boyacılık yapan kalabalık bir nüfusa sahiplerdi. Onların arkasında Yazıcı Memet ve Postacı Yusuf oturmaktaydı. Aşağıya doğru indikçe Kalpakların hizarı ve evleri bulunmaktaydı. Hemen yanına da Sabri Hoca bir ev yapmıştı. Onların karşısı kavaklık, kavaklığın arkasında sucu Asım Amcanın evi vardı. Şimdiki Dörtyol’un sol başında da Gürlekli Bici Hakkı malikanesi. Köşede Arabacı Ahmet’in imalathanesi. Daha asfalt yapılmadığı yıllarda aşağıya doğru inildikçe sobacı Süleyman’ın atölyesi, onun yanında Mandalar ve bitişiğinde Nalbant Etem Amca, ona bitişik Gıllimler ve Gökmemet Hoca.
Onların karşısında Memet Oğuz ve alt tarafında da Çeceli Hüseyin han ve kahvesi vardı. Göbeklioğulları da caddeyi şenlendiren, nüfus oranı ve at arabalarının sıralandığı bir manzarayı tamamlamaktaydı.
Kirazların Fırın ve Kalaycı Ali Amca bu caddenin esnafıydı. Köşe Bakkalı Akif ve karşısında Odacı Musa ile hemen yanında Memiş Amcanın ayakkabı tamirhanesi. Tam köşeyi de Vali Amcanın bakkaliyesi kaplamıştı. Onun sonrasında Otelci İbiram, Terzi Memet ve Fırıncı Enver’in işletmeleri ile köşede Paşanın Ziyanın oldukça görkemli evi vardı. Karşısında Sefa Oteli ve Ziraat Bankası... Muhtar Memet Amcayı da unutmamak gerek. Halil Erçakır Amcanın yapılarının başı oradan başlayıp da jandarmanın oraya kadar uzanırdı. Kondor Sineması bu alandaydı. Kel Kondor diye lakap takılan Hüseyin Amcanın da ticarethanesi buradaydı. Topal Muammer, Terzi Hüsamettin ve bizim yani babam Yusuf Sarıoğlu’nun yazıhanesi o sıradaydı. Hasan Yavaş’ın manav dükkanı ve Halil Amcanın manifatura dükkanı ve yanında Emmi’nin Camcı dükkanı, karşıda jandarma karakolu.. Karakolun arkasında Yamyam Şükrü’nün bisikletçi dükkanı ve Kıllısırtların evi. Ve merkez camimiz. Karakolun hemen yanında Nafiz Acar’ın oteli ve kahvesi bulunmaktaydı.
Burada ismini anamadığım ve Banaz için değerli elbette daha bir çok insanımız bulunmaktadır. Ancak ben bu anımsamaları çok eskilerle başlayıp daha sonra güncellemeyi hedeflemiştim. Umarım bu kadar yazdıklarım bile sizleri 60'lı, 70'li yıllara götürmüştür sanırım. Bu arada çoğu hayatta olmayan bu güzel insanlara Allah’tan rahmet, yaşayan varsa da uzun ömürler diliyorum.
Son cümle BANAZ’ımız güzeldir, Banazımız özeldir. Yaşanır Banaz da...
NOT : İsimleri halkın konuştuğu şekliyle yazdım. Gücenmeyin.