Hayata dair güzel bir şeyler yapmak için uzun süre araştırmak, tartışmak ve doğruları bularak hayata geçirmek gerekir. Oysa son zamanlarda yapılması gereken bir çok iş çalakalem yapılmakta ve "kervan yolda düzelir" mantığıyla arızalar zamanla düzeltilmeye çalışıl-maktadır. Şunu yapalım diye gelen ses hemen ardından icraata dönüşerek uygulamaya başlanmaktadır. Oysa arkasından bir çok çelişkili sorunu da peşinden sürükle-mektedir.
Kendi adıma çok beğendiğim "sigara yasağı" da ilk etapta alınan kararla uygulamaya başlanmış ancak uygulamada yaşanan aksaklıklar yıllar geçmesine rağmen düzeltilememiştir. TEOG yolu yarılamışken kaldırılmış ve ardından herkesi tatmin edecek bir sistem henüz oluşmamıştır. Kar lastiği uygulaması yap bozlarla süregelmektedir.
Oto vergilerine yapılan düzenlemeler de gelgitler yaşanmıştır. Zira cam filmi konusundaki kararsızlık ve yanlış kararlar da bir çok insanı mağdur etmiştir.
Buradan daha güncel bir konuya parmak basmak istiyorum. Eğitim camiamızdaki ders süreleri tartışması. Yaşadığımız yıllar içinde 40 dakikalık dersler yaparak eğitim aldık ve de eğitim verdik. Bunu en iyi bilen biz uygulayıcılarız. Geçmişe bakarak şunları hatırlatmak isterim. Ülkemizde eğitimin olmazsa olmazlarından olan dersliklerdir. Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan bu yana uygulanan derslikler hala ihtiyaca tam anlamıyla cevap verememiştir. Hala kapıların içeri mi dışarı mı açılması konusunda ikilemler yaşanmaktadır. Ve bu derslikler standardı 20-25 öğrencilik olması gerekirken afaki rakamlara ulaşan öğrencileri barındırmıştır. Ben 50'ye yakını okuttum ama 80'lere ulaşanların olduğunu da duymuştum. Düşünün ki 50 öğrenciniz bile olsa 40 dakikalık derste öğrenci başına bir dakika bile düşmüyor. Kaldı ki sınıftaki öğrenci sayıları 20 olsa da iki dakikalık süre bir öğrenci için azdır. Uzmanlar konuyu tartışsın, doğruları bulsun ve pilot okullarda uygulansın artıları eksileri yazılsın, hesap kitap edilsin ve sonrasında uygulansın.. Olmaz mı. Niçin böyle yapılmıyor da alelacele "ben yaptım oldu" deniliyor.
Burada değinmek istediğim daha önemli olan konular da var. Öncelikle eğitim sistemi kesinlikle "MİLLİ” olmalı. Her önüne gelen sistemle oynamamalı. Müfredat çağdaş olmalı ve daha da önemlisi bunları uygulayacak ÖĞRETMENLER tepeden tırnağa özel yetiştirilmeli. Yani ÖĞRETMEN OKULLARI baştan kurulmalı. Üretken, yaparak, yaşayarak öğreten-uygulamalı eğitim veren kurumlarda işin uzmanı öğretmenlerle EĞİTİM-ÖĞRETİM yapılmalı. Hamurunda öğretmenlik olmayan, değişik eğitim kurumlarında yetişmiş insanlar eğitim camiasına küçük bir sınavla geçiş yaptırılmamalı. Ve öğretmenlik mesleğini seçecek insanlara ilk başta SEVGİ testi uygulanmalı. Çocukları sevmeyen, “başka iş bulamadım bari öğretmen olayım” diyen ya da onun bunun torpiliyle bu kurumlara atananlara öğretmenlik mesleği yaptırılmamalı. Ben inanıyorum ki toplumların kalkınması çağdaş dünya düzenine ayak uydurması ve gelişmesi için en çok yatırımı eğitime yapmalıdırlar. Eğitime yatırım yapmayan ülkelerin kalkınmaları genellikle başarılı olmayabilir.
Ve ben derim ki; KÖY ENSTİTÜLERİ kıvamında ÖĞRETMEN YETİŞTİREN OKULLAR kurulmalı. Derken 24 Kasım ÖĞRETMENLER GÜNÜ de kutlandı, geçiverdi. Sosyal medyada konuyla ilgili pek çok satırlara rastladım. Öğretmenleri anımsayanlar, verdikleri mesajlarla da olsa onları hatırladılar.
24 Kasım Öğretmenler Günü, 24 Kasım 1981 yılından beri kutlanmaktadır. Ne tesadüftür ki bu günün kutlanması 12 Eylül’ün mimarı Kenan Evren tarafından uygulanmaya başlamıştır. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün "MİLLET MEKTEPLERİ BAŞ ÖĞRETMENLİĞİ" unvanını aldığı gün olan 24 Kasım 1928 yılı talimatnamenin yayınlanması ile resmileşmiş ve 1981'de de Öğretmenler Günü olarak kutlanagelmiştir.
Öğretmenler Günü dünyanın bir çok ülkesinde farklı günlerde kutlanmaktadır. 1994 yılından bu yana da UNESCO’nun kabul ettiği 5 Ekim günü "DÜNYA ÖĞRETMENLER GÜNÜ" kutlamalarının tarihi olmuştur.
Her ne gün olursa olsun ÖĞRETMENLERİMİZE değer vermek ve onların yaşamımıza katkısını unutmamak gerekir. Öğrencilerin de unutmadıklarını görmekteyiz. Hz. Ali bile "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" demiş. Oysa bizim öğretmenlerimiz 29 harf ve hayatın gerçeklerini bize öğretmişlerdir.
"Sarsılmaz bir inançla görevini sevmekte
"Ömrünü adamıştır milletine hizmette
"Ruhlara şekil veren kafaları besleyen
"Uygarlığa yürürken en öndedir öğretmen”.
"Geleceğe güvenle bakmak için; gelin tüm eğitim camiası bir olsun ve ülkenin dört bir yanından gerçek eğitimciler ANKARA’da toplansın. Onun bunun tesirinde kalmadan ülke gerçekleri ve dünya gerçekleri ortaya konarak ve bizi aydınlığa götürecek MİLLİ-YENİLİKÇİ-GERÇEKÇİ-ÇAĞDAŞ ve ülkemizin TÜRK insanının kafa yapısına uygun bir EĞİTİM-ÖĞRETİM sistemi oluşturulmalı. Geçmişte yapılan yanlışlar ortadan kaldırılmalıdır. Gündeme siyaset katmadan yapılacak böyle bir çalıştay sonunda umuyorum ki güzel bir eğitim sistemi oluşacaktır. Okullar-öğretmenler-öğrenciler-aileler hep birlikte buna omuz verirsek ülkemiz daha güzel günlere tez zamanda kavuşur diye düşünmekteyim.
Sadece 24 kasımlarda anılan öğretmenler değil ömür boyu zihinlerde yer edecek öğretmenler olur.
Ne diyelim biz de çok değerli öğretmenlerimizin gününü kutluyor, ellerinden öpüyoruz. Genç öğretmenlere de başarılar diliyoruz.
Geleceğimiz, çocuklarımız, ÜLKEMİZ sizin ellerinizde yücelecek...