A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

BİZİM İNSANLARIMIZ

Bu köşemde bir çok kişiyi dile getirdim. Yaşayan yaşamayan Banazımızın güzel insanlarını sizlere unutturmamak adına. “Bu kez de Banaz’da yaşamış ama ebediyete göçmüş birkaç kişiden daha söz eda edeceğim. Anımsayacağınız üzere insanlarımız tıpkı bizler gibi doğup büyüyüp yaşamışlar. Ne var ki hayat onlara bazı kısıtlamalar getirmiş ve yaşamları bir şekilde bizimkilerden ayrı düşmüş.. Onların bunda asla kabahatleri yok. Kader mi desek yaradılış mı desek bilemiyorum. Yani onlar bu dünyadaki yaşamlarını bizler gibi yaşayamamış insanlarımız. Hepsini rahmetle anıyorum. Ruhları şad olsun. Çocukluğumuzun ilk yıllarında bizlerle buluşan Arif Amca idi. Herkes onu TOPAL ARİF diye anımsardı. Her cuma merkebine astığı heybesi ile mahalle mahalle dolaşır, gah yiyecek gah yardım toplayarak yaşamını idame ettirmiş. Ama en büyük özelliği ise bir ayağının her nedense kesik olması ve sargılı görünümüyle çocuklarında korkulu rüyası olmuştur. Evlerinde şımarıklık ve yaramazlık yapan her çocuk için “bak seni Topal Arife veririm” tehdidi korkuların en büyüğü idi. Onun mahalleye geldiği anlarda biz çocuklar adeta saklanacak delik arardık. Bazı kereler de heybesine çocuklar konur, görenler tarafından bir daha yaramazlık yapmamak adına sözler verilirdi. Bağırış çığırış gırla giderdi. Zaman zaman rüyalarımıza bile girerdi. Toprağı bol olsun Arif amcanın. Sonra ara sıra bile olsa mahallemize gelen VASFİ amca vardı. Yaz kış uzun askeri paltosu üzerinde, onun iç cebinde her zaman bir şişe ve şişesi elbette mavi renkli ispirto ile dolu. Her gördüğümde sarhoş bir vaziyette ama konuşmaları gayet düzgün bir insandı. Adını çevresi DELİ VASFİ diye koymuştu. Genellikle Banaz köyü civarında yaşar, Evrendede ve Kuşdemir köyleri de onun mekanı gibiydi adeta. Köylüler ona yemek yardımında bulunurlardı. Dilenmezdi ama onu tanıyanlar ara sıra para verirlerdi. Tabidir ki o da bu paraları kişisel yakıtı için kullanırdı. Deli Vasfi de bizim korku çemberimizdi. Nereden geldiği, kim olduğu bilinmezdi. Daha doğrusu bu konular onunla asla konuşulmazdı. Yine bu çevrenin zıpkın delikanlısı YILMAZ EFE vardı. Comburtlu olduğunu biliyorum. Pejmürde giyinir ve insanların acıma duygularına hitap eden davranışlarda bulunur kendine acındırır ve yardım alırdı. Bir çok insan yırtık pırtık elbisesiyle gördüğü YILMAZ’ı tepeden tırnağa giyindirir o da afilli bir delikanlı gibi caddelerde dolaşırdı. O da ne, bir de bakmışsın az sonra yine eski püskü kıyafetler ile sokağa çıkardı. “Ne yaptın Yılmaz?” dediğimizde sattığını söyler, aldığı parayla da şarap aldığını açık açık ifade ederdi. Her Allahın günü köyden gelen otobüse biner, ilçeye iner, orada burada aç susuz vakit geçirir, akşam seferiyle yine köye dönerdi. Bir gün otobüs yer yok diye almamış. O da koşarak kestirim yoldan otobüsten önce Uşak’a ulaşmış olduğu anlatılırdı. Havanın soğuk bir gününde üstündeki gömleği kirli diye tulumbada yıkamış tam giyecekken bir hayırsever mağazadan tam teşekkülü giyindirmiş. Ama ne çare günü tamamlamadan hemen satmış giysileri. Ve bir gün Banaz çıkışında kimliği belirsiz bir ceset bulunmuş araba çarpmış. Görevliler bilirkişilerle birlikte cesedi teşhis etmeye gitmişler. Tanınmayacak haldeki bu cesedin YILMAZ Efe’ye ait olduğu kanısına varmışlar. Babam da gazeteye yazmış. “Yılmaz EFE’yi kaybettik” diye. On-onbeş gün sonra Yılmaz Efe elinde bizim gazete matbaanın kapısına dayanmış; “Le Sarolu aha ben ölmedim, neden beni öldü diye yazdın” diye hesap sormaya gelmiş. O da rahmetlik olmuş. Allahın rahmeti üzerlerine olsun.. Şehrimizin diğer bir zıpkın delikanlısı da GAMALI idi. Yediden yetmişe herkesin tanıdığı bu güzel insan da geldi geçti. Adını daha doğrusu herkes lakabını GAMALI olarak bilse de kimse onun asıl adın bilmiyordu. Çok kişiye sordum bilmediler. Sonra rahmetliye sordum Adı Hasan HÜSEYİN imiş. Kabaklarlı olduğun söyledi ve İslam mahallesinde kalırdı genellikle. O da çevrenin yardımlarıyla geçinir, işi fazla sevmez ama işte öyle idare ederdi. Son zamanları daha bir meşakkatli geçmişti. Öldü diye dedikodular çıkmıştı ama o bir rahatsızlık nedeniyle dışarıya çıkamamış, daha sonraki günlerde de hakikaten yaşama veda etmişti. Ruhu şad olsun. REİS Ali!.. Bu güzel insan da ağzı var dili yok, herkesin sevdiği güzel bir insandı. Sabahın er saatinde gelir, caddelerdeki dükkanların önlerini süpürür temizler, çöpleri atar, verirlerse bir lokma yiyecek yerdi. Onu da rahmetle anıyorum. Herkesin bildiği ve adeta BANAZ’ın maskotu olan ABDİL.. Çocukluk yıllarımdan beri tanıdığım bu insan, yaşadığı bir travma sonucunda konuşma yeteneğini yitirmiş, ailesinin bakımı ile yaşama tutunmaya çalışmış. Konumu gereği istasyon çevresinde yaşayan, trenleri çok seven bir kardeşimizdir. Kafasındaki trenci şapkasıyla her tren gelişinde istasyonda bulunur ve heyecanla onların hareketlerine ortak olurdu. Sabahtan akşama her tarafı dolaşır; esnaflara yardım eder, kimler bir bardak çay verirlerse içer, genellikle de meyve ve sebzeleri çiğ olarak tüketirdi. İnsanlara zarar vermez ama onu ilk görenler çekinirlerdi. Halen aramızda olan ve yaşayan tek insan olan Abdil’e ve hayattan göçüp gitmiş olan bu güzel insana selamlar olsun diyorum. Belki unutursunuz diye kısa kısa anımsatmaya çalıştım. Saygıyla.
Ekleme Tarihi: 08 April 2025 - Tuesday

BİZİM İNSANLARIMIZ

Bu köşemde bir çok kişiyi dile getirdim. Yaşayan yaşamayan Banazımızın güzel insanlarını sizlere unutturmamak adına.
“Bu kez de Banaz’da yaşamış ama ebediyete göçmüş birkaç kişiden daha söz eda edeceğim. Anımsayacağınız üzere insanlarımız tıpkı bizler gibi doğup büyüyüp yaşamışlar.
Ne var ki hayat onlara bazı kısıtlamalar getirmiş ve yaşamları bir şekilde bizimkilerden ayrı düşmüş.. Onların bunda asla kabahatleri yok. Kader mi desek yaradılış mı desek bilemiyorum. Yani onlar bu dünyadaki yaşamlarını bizler gibi yaşayamamış insanlarımız. Hepsini rahmetle anıyorum. Ruhları şad olsun.
Çocukluğumuzun ilk yıllarında bizlerle buluşan Arif Amca idi. Herkes onu TOPAL ARİF diye anımsardı. Her cuma merkebine astığı heybesi ile mahalle mahalle dolaşır, gah yiyecek gah yardım toplayarak yaşamını idame ettirmiş.
Ama en büyük özelliği ise bir ayağının her nedense kesik olması ve sargılı görünümüyle çocuklarında korkulu rüyası olmuştur. Evlerinde şımarıklık ve yaramazlık yapan her çocuk için “bak seni Topal Arife veririm” tehdidi korkuların en büyüğü idi. Onun mahalleye geldiği anlarda biz çocuklar adeta saklanacak delik arardık. Bazı kereler de heybesine çocuklar konur, görenler tarafından bir daha yaramazlık yapmamak adına sözler verilirdi. Bağırış çığırış gırla giderdi. Zaman zaman rüyalarımıza bile girerdi. Toprağı bol olsun Arif amcanın.
Sonra ara sıra bile olsa mahallemize gelen VASFİ amca vardı. Yaz kış uzun askeri paltosu üzerinde, onun iç cebinde her zaman bir şişe ve şişesi elbette mavi renkli ispirto ile dolu. Her gördüğümde sarhoş bir vaziyette ama konuşmaları gayet düzgün bir insandı. Adını çevresi DELİ VASFİ diye koymuştu. Genellikle Banaz köyü civarında yaşar, Evrendede ve Kuşdemir köyleri de onun mekanı gibiydi adeta. Köylüler ona yemek yardımında bulunurlardı. Dilenmezdi ama onu tanıyanlar ara sıra para verirlerdi. Tabidir ki o da bu paraları kişisel yakıtı için kullanırdı. Deli Vasfi de bizim korku çemberimizdi. Nereden geldiği, kim olduğu bilinmezdi. Daha doğrusu bu konular onunla asla konuşulmazdı.
Yine bu çevrenin zıpkın delikanlısı YILMAZ EFE vardı. Comburtlu olduğunu biliyorum. Pejmürde giyinir ve insanların acıma duygularına hitap eden davranışlarda bulunur kendine acındırır ve yardım alırdı. Bir çok insan yırtık pırtık elbisesiyle gördüğü YILMAZ’ı tepeden tırnağa giyindirir o da afilli bir delikanlı gibi caddelerde dolaşırdı. O da ne, bir de bakmışsın az sonra yine eski püskü kıyafetler ile sokağa çıkardı. “Ne yaptın Yılmaz?” dediğimizde sattığını söyler, aldığı parayla da şarap aldığını açık açık ifade ederdi. Her Allahın günü köyden gelen otobüse biner, ilçeye iner, orada burada aç susuz vakit geçirir, akşam seferiyle yine köye dönerdi. Bir gün otobüs yer yok diye almamış. O da koşarak kestirim yoldan otobüsten önce Uşak’a ulaşmış olduğu anlatılırdı. Havanın soğuk bir gününde üstündeki gömleği kirli diye tulumbada yıkamış tam giyecekken bir hayırsever mağazadan tam teşekkülü giyindirmiş. Ama ne çare günü tamamlamadan hemen satmış giysileri. Ve bir gün Banaz çıkışında kimliği belirsiz bir ceset bulunmuş araba çarpmış. Görevliler bilirkişilerle birlikte cesedi teşhis etmeye gitmişler. Tanınmayacak haldeki bu cesedin YILMAZ Efe’ye ait olduğu kanısına varmışlar. Babam da gazeteye yazmış. “Yılmaz EFE’yi kaybettik” diye. On-onbeş gün sonra Yılmaz Efe elinde bizim gazete matbaanın kapısına dayanmış; “Le Sarolu aha ben ölmedim, neden beni öldü diye yazdın” diye hesap sormaya gelmiş. O da rahmetlik olmuş. Allahın rahmeti üzerlerine olsun..
Şehrimizin diğer bir zıpkın delikanlısı da GAMALI idi. Yediden yetmişe herkesin tanıdığı bu güzel insan da geldi geçti. Adını daha doğrusu herkes lakabını GAMALI olarak bilse de kimse onun asıl adın bilmiyordu. Çok kişiye sordum bilmediler. Sonra rahmetliye sordum Adı Hasan HÜSEYİN imiş. Kabaklarlı olduğun söyledi ve İslam mahallesinde kalırdı genellikle. O da çevrenin yardımlarıyla geçinir, işi fazla sevmez ama işte öyle idare ederdi. Son zamanları daha bir meşakkatli geçmişti. Öldü diye dedikodular çıkmıştı ama o bir rahatsızlık nedeniyle dışarıya çıkamamış, daha sonraki günlerde de hakikaten yaşama veda etmişti. Ruhu şad olsun.
REİS Ali!.. Bu güzel insan da ağzı var dili yok, herkesin sevdiği güzel bir insandı. Sabahın er saatinde gelir, caddelerdeki dükkanların önlerini süpürür temizler, çöpleri atar, verirlerse bir lokma yiyecek yerdi. Onu da rahmetle anıyorum.
Herkesin bildiği ve adeta BANAZ’ın maskotu olan ABDİL.. Çocukluk yıllarımdan beri tanıdığım bu insan, yaşadığı bir travma sonucunda konuşma yeteneğini yitirmiş, ailesinin bakımı ile yaşama tutunmaya çalışmış. Konumu gereği istasyon çevresinde yaşayan, trenleri çok seven bir kardeşimizdir. Kafasındaki trenci şapkasıyla her tren gelişinde istasyonda bulunur ve heyecanla onların hareketlerine ortak olurdu. Sabahtan akşama her tarafı dolaşır; esnaflara yardım eder, kimler bir bardak çay verirlerse içer, genellikle de meyve ve sebzeleri çiğ olarak tüketirdi. İnsanlara zarar vermez ama onu ilk görenler çekinirlerdi. Halen aramızda olan ve yaşayan tek insan olan Abdil’e ve hayattan göçüp gitmiş olan bu güzel insana selamlar olsun diyorum.
Belki unutursunuz diye kısa kısa anımsatmaya çalıştım. Saygıyla.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Nihat Demirayak
(08.04.2025 13:04 - #689)
Merhaba Sevgili arkadaşım Erkin, Sağlıklı mutlu güzel günler diliyorum.Yazinizdaki şahsiyetleri gerçekten yaşantıları ile anmis olduğunuzu gördüm, yüreğinize sağlık , rahmetle saygı ile anıyoruz
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Hüseyin Vadi Dalkılıç
(08.04.2025 13:22 - #690)
Abi güzel bi dönemde dünyaya gelmişiz aslında bu kişileri tanımak fırsatını bulduk,renk kattılar hayata ve Banaz’a…
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.