İlkokul yıllarımı hatırladığımda günlük defterimizin sağ üst köşesine o günün tarihini atardık. Öğretmenimiz de ara sıra kontrol eder kimlerin yazıp yazmadığına bakar, anımsatırdı. 60'lı yılların başında bu tarihleri yazarken aklımızın ucundan 2024 hiç mi hiç gelmezdi. Bakın şimdilerde bu yılı da tüketmek üzereyiz. Ve herkese daha nice yıllar dilerken şöyle bir geçmişe göz atıvereyim demiştim.
Zorlu da olsa acısıyla tatlısıyla günleri bir bir geride bırakıyoruz. İçimizde düğümlenen acıları tarihin derinliklerine yolluyoruz. Ama geçen yıllar ömrümüzden bir şeyleri ufak ufak alıp gidiyor. Geriye ne kadar bakarsak bakalım elbette hiç birinin dönüşü mümkün olmayacak. Bunu biliyoruz ama hatırlamadan da edemiyoruz.
Eski yıllarda iki esnaf yan yana çalışmaktadırlar. Her akşam dükkanlarını kapatırken birisi bereket okur.
Diğeri ise yine zarar ettik dermiş. Günler hep böyle akıp gidermiş. Arkadaşı o gün daha dikkatli komşusunu gözlemiş.
Satışları iyi olan esnaf bakıyormuş gelen giden çok alışveriş iyi, yine akşam olunca kepenkleri indirirken aynı sözü duymuş;
- “Yine zarar ettik!”.
Hemen yanına gidip seslenmiş.
- “Komşum bugün alışverişin iyiydi maşallah, neden zarar ettik diyorsun. Bereket okusana!”.
Komşusu;
- “Allah bereket versin iyi alışverişim oldu. Kazancım iyiydi. Ama bak yine akşam oldu ömürden bir gün daha zarar ettik. Ben ona yanıyorum” demiş...
Evet geçen günler ömürdendir. Şunun şurasında iki hafta sonra koskoca bir yılı daha geride bırakacağız. Zarar büyük. Yaşlar yetmişi aşıyor, küçükler büyüyor, büyüyenler yolun sonuna doğru ilerliyor. Yılı yine kayıplarla tamamlamak üzereyiz. Depremler, seller, maden ocakları ve terör aramızdan insanlarımızı alıp götürüyor. Anımsıyorum da trafik kazalarında oldukça fazla can kayıpları yaşamaktaydık. Rakamlar afâki olmaktaydı. Şimdilerde pek fazlaca olmamış olmasına rağmen her türlü kayıp insanlar için elem verici üzücü ve yerleri doldurulamayacak sonuçlara ulaşıyor.
Ufuklar genişledikçe sorunlar da büyüyor. Geçtiğimiz yılları akla hayale gelmeyen hastalıklarla atlattık. Hem ülkemiz hem de dünya canhıraş bir mücadele içindeydi. Bitti derken almamız gereken tedbirleri biraz gevşetince değişik versiyonlarla yine bizlere tehdit oluşturmaktadır. Özellikle de çocuklarımıza zarar veren durumlar yaşanmaktadır. İnsanların bir kısmı aşı olmamakta direnirken çocuklarımızın bu hastalığa yakalanmaları bizleri üzmektedir.
Çocuk deyince son günlerde herkesin dilinde olan ÇOCUK İSTİSMARI için bu satırlara sığdıramayacağım cümleler yazmak isterdim. Ama ne terbiyem müsait ne de satırlar elverişli. Sizlerin aklından geçenlere ben de katılıyorum yüzlerce, binlerce fazlasıyla.
Yılı eskitmemize az bir süre kala EYT’lilerin son günlerde hayallerinin sükûta uğramış olduğunu görmek üzüntü verici. Adı üstünde emeklilikte yaşa takılanlar için hazırlanan bu tasarı yıllardır üzerinde çalışılmış olmasına rağmen şimdi YAŞ SINIRI getirmek neyin nesidir. İnsanların akıllarıyla dalga mı geçiliyor. Eğer yaş sınırı şeklinde çıkarsa hiç de doğru bir çalışma olmadığı aşikârdır. İnsanların yıl sonuna doğru ümitleri yeşermişken onlara bu acıyı yaşatmak doğru olmadığı kanısındayım. Çalışma bakanının açıkladığı diğer tüm girişimleri takdirle karşılayıp alkışlarken EYT’liler için kısıtlama getirilmesini de şiddetle kabul edemiyorum. Paramız yeterli olmayabilir. İmkanlarımız kısıtlı da olsa artık bundan geri dönüş olmamalı. Ya baştan söylenmeyecekti söylendiyse yapılmalıdır.
Bakın yeni yılı SEÇİM diyerek açacağız. Zamanında mı yoksa erken mi olacak hiç önemli değil. Yani önümüz de bir seçim adım adım yaklaşmakta. Geçmiş yıllarda yapılanların bir değerlendirmesini yapacak vatandaşlarımız. Eğri mi yaptılar doğru yaptılar, not verecekler. Ona göre değerlendirecekler. Dört ya da beş yılda bir gelen bu fırsat için onları da düşünmek gerekmez mi?..
TBMM çok kutsal bir kurumumuzdur. Oraya seçip gönderdiğimiz değerli milletvekillerinin bizler için, ülkemiz için güzel işler yapmasını her zaman beklemekteyiz. Aykırı durum ve davranışları asla tasvip etmiyoruz. Yıllar yılı şiddete ve teröre karşı olan bizler oradaki şiddeti de kınıyor ve bir daha yaşanmamasını umut ediyoruz. Özür dilemek bir erdemdir desek de iş olmuş bitmiş. Özür dilemeyen de içinde çeksin acısını.
Yıl sonu yaklaştıkça asgari ücret memur ve emekli zamları sık sık konuşulur oldu. Bütçe çalışmaları devam ederken herkesin gözü kulağı yapılacak ücret artışlarına çevrildi. Ama gel gör ki zam olacağını duyan piyasa yıldırım hızıyla tüm ürünlerin fiyatın artırıverdi. Bir de ocak ayında zam gelince fiyat ayarlaması yapacaklar, olacak katmerli zam. Yapmayın. Etmeyin insanlar zaten sıkıldı. Kemerlerde sıkılacak delik kalmadı. Gıda ürünleri tavan yaptı, ulaşım ve kiralar ayyuka çıktı. Kiralar astronomik, 5-10 bin lira kira ödeyenden neredeyse 20-30 binler istenmekte. Be hey insanoğlu bu adam zaten eziliyordu şimdi ezilmekten kurtulup başını çıkarmayı düşünürken siz onu daha derinlere gömmeye çalışmaktasınız. DURUN! Bakkalların kökünü kazıyan marketler; el insaf. Her gece ışıklarınız sabahlara kadar yanıyor. Fiyatları değiştirmeye zaman bulamıyorsunuz. Bu kadar mı hınçlısınız insanlarımıza. El insaf!...
Neler düşündük nerelere geldik. Bu hafta da sizlere sabırlı olmanızı tavsiye eder, yeni yıla her şeye rağmen mutlulukla girmenizi dilerim.