Yaşamımız garipliklerle dolu. Bugün ne yaşıyoruz veya yarın ne olacak sorularına cevap bulmakta zorlanıyoruz. 200 bilmem kaç ülkenin var olduğu şu koskoca dünyaya sığamıyoruz. Kimi Mars’ta, kimi Venüs’te, kimi uzayın derinliklerinde kendilerine yer aramakla meşguller. Keşke diyorum o cellat ruhlu insanlar o ısrarla aradıklarını bulsalar da defolup gitseler şu dünyadan. Bizler de kendi kendimize barış içinde, huzur içinde yaşayabilsek diyorum.
En büyük diye addedilen ülkenin yeni seçilen başkanı daha göreve başlamamışken ağzından salyalar çıkararak; “gelirsem Ortadoğu’yu yerle yeksan edeceğim” diye işe başlayacaksa inanın geleceğimiz gerçekten çok karanlık ve korku dolu günlere gebeyiz gibi geliyor bana.
13 yıldır ülkemizde MİSAFİR olarak bulunan ve sayıları 10 milyonu aştığı söylenen Suriyeli insanlar var.
Onların bile ne olduğu bir anda anlaşılamadığı bir hareketle 61 yıllık BAAS partisinin egemenliğini bırakıp kaçan ESAD’ı ve daha önce terör örgütü olduğu söylenen ama şimdi büyük zaferin kahramanı ilan edilen HTC ile karşı karşıya kalıverdik.
Akın akın Suriye’ye dönüş yapıldığı belirtilmesine karşılık bir çok mültecinin ülkemizde kalmayı daha uygun gördüğü televizyonlarda, sosyal medyada dillendiriliyor. Ve bazı iş adamları da bu gidişlerden hayıflanıyorlar. “İş yerimde çalışacak insan kalmadı” diye şikayet ediyorlar. Bu anlamsız serzenişi yapanlar şunu bilmiyorlar sanırım. Ülkemizde İŞSİZLİK oranı neredeyse % 13'lere yaklaştı. Aylardır iş bulamayıp intihar edenler var azizim. Sen ülkeyi ya tanımıyorsun ya da çalıştırdığın insanları ucuza ve sigortasız çalıştırdığından mı içine bir sızı düşüyor. Elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibi yerlerde debeleniyorsun. Kime sorduysak “misafirlik bu kadar uzun sürmez” diyenler şimdi niye gidişlere takılıyorlar. Onların bir ülkesi var, orada yaşamları, geçmişi, anısı var. Anası babası var, malı mülkü var ve en önemlisi de artık başlarında zalim bir diktatör yok.
Tek dileğim dünya üzerinde kimler diktatörce bir yönetim uyguluyorsa artık onlar oralarda olmamalılar. Herkesin özlediği BARIŞ hakim olmalı DÜNYAYA. Sizler de istemez misiniz...
Şöyle geriye bir baktığınızda görüyorsunuz ki; dünyanın kuruluşundan bu yana hep savaşlar olmuş, insanlar ölmüş, barış getirmek isteyenler bile sonradan savaşların esiri olmuş. Yanmış yıkılmış, sonra yine yapılmış yine yıkılmış. Hani derler ya tarih tekerrürden ibaret diye işte öyle bir şey. Bu insanoğlu ne kadar kadir kıymet bilmez ve egoları yüksek, ihtirasları doyumsuz ve ben bencil oluyor anlaşılmaz.
Şimdi yanıyor yakılıyorum. SURİYE nasıl bir şekil alacak. Yurtlarına dönenler bıraktıkları gibi bulabilecekler mi. Gerçi yaşam için önce aile gerekir. Önce ana baba ve evlatlar gerekir. Ama hapishanelerde çürüyenleri, yok olanları televizyondan izledikçe 61 yıl bu insanların bu zulme nasıl dayandıklarını hayal etmekte zorlanıyorum. İnsanlık adına son derece dehşet verici son derece üzücü manzaralar. Adam bir de milyar dolarları ve avanesini bindirip almış başını gitmiş. Umuyorum ve diliyorum ki sonları daha berbat olsun. Bu kadar insandan hayır duası alacak değiller ya. Onların dualarıyla cehennemde güzel bir yer bulurlar elbet. Dilim varmıyor ama bu insanlar gerçekten müslüman olamazlar diye düşünüyorum. Suriye daha da karanlık günlere yönelmez inşallah. Çünkü bize de zorluklar getiriyorlar. Ama İsrail’in yaptıkları da affedilecek cinsten değil. Bunların sert bir şekilde uyarılması ve yerlerine dönmeleri bir şekilde sağlanması gerekir.
Bütün bu olumsuzlukları bırakmaya hazır olduğumuz 2024'te kalmasını ve 25'e daha aydınlık bir ortamda girmemizi umut etmek istiyorum. Yani asgari ücret hem işçiyi hem işvereni memnun etsin, “Emekliler Yılı” diye söylenip gelen yılda EMEKLİ’nin mutlu olmadığını ve 25'te bunun telefisin olacağı günleri görmeyi arzulayanlar olduğumuzu söylemek isterim.
Her zaman dediğim gibi artık bu rakamların maaşı almadan önce netleşmesi ve ocak ayında bir şekilde maaşlara yansıtılması gerekir. Asgari ücret tesbit komisyonu aralık ayı başında toplansın ve sonuca ulaşıncaya kadar toplantılara devam etsin. Bu hız dünyasında haftalarca süren bir pazarlık mı olur. Zaten maaşlar aylar öncesinden enflasyona yenik düştü. Bir de hesap kitap yaparken yaşanılan zaman kaybıyla iyiden iyiye irtifa kaybına uğruyoruz..
Diyorum ki; bu ülke eşi benzeri bulunmaz, her şeyiyle güzel ve yaşanır bir ülke. Ne başkasına eyvallah diyelim ne de ele avuç açalım. Gelin kendi yağımızla kavrulalım. Kendimiz üretip kendimiz tüketelim. Artanını da satalım. Gayemiz biz bize mutlu yaşamak olsun. Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yalellisi bizi enterese etmesin. Daha iyi olmaz mı. Bakın bir garip alemdeyiz. Yaşamak güzel şey diyelim.