Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

KARMAKARIŞIK

Her zaman hayatımız pamuk ipliğine bağlı. Ne zaman kopacağı, nasıl kopacağı bilinemiyor. Ülke gündemi, dünya gündemi her dakika sıkça değişiyor. Televizyonları izlerken az sonra neler olabileceğinin farkına bile varamıyoruz. Her şeyi güzelliklerle dolu bu güzel dünyada ne yazık ki insanlarımız ağız tadıyla bu güzellikleri yaşayamıyorlar. Gaddar ve barbar liderler yaşamın içine ediyorlar. Türklere BARBAR lakabı takmışlar ama görüyorum ki bizim barbarlığımız dama atılmış, bizi kat kat geçen onlarca BARBAR insanlar ve ülkeler oluşmuş. Dünyanın dört bir yanında barbarlıkların devam ettiği caniliklerle dolu bir yaşam var artık. Narin’den geçen hafta söz etmiştim. Adli Tıp’dan gelen bilgiler ışığında olay biraz daha netliğe kavuştu. Olası itiraflar ve vicdan azapları bizi daha doğru bilgilere doğru götürmeye başladı. Kim yapmışsa elbette cezasını çekecek ama asıl önemli olan bu olaydan derin dersler çıkarıp bundan sonra artık böyle vahşetlerin yaşanmamasına doğru yol almamız gereklidir. Vahşet ve barbarlık sürüyor. Bir kaç gece önce ruhumuzu karartan bir vahşet örneğine daha şahit olduk. Sürmekte olan İsrail ile Filistin arasındaki kanlı çatışmalar Lübnan’a da sıçramıştı. Bu kez teknolojik savaş başladı. Çağrı cihazlarına yapılan bir saldırı ile binlerce kişi yaralandı. Ellerinde cep telefonu ve çağrı cihazı bulunan insanları bir telaş aldı. “Acaba biz de mi bu olaya kurban olacağız?”. Ama artık UZAY çağı dediğimiz bu dönem için insanın aklına her tülü kötülük, her türlü fenalık gelebiliyor. Hiç ummadığınız bir anda hiç umulmadık bir saldırıya maruz kalabiliyoruz. Teknoloji o kadar ileri safhaya ulaştı ki bilemiyorum daha ileride ne kadar insanlığa yarar sağlayacak ya da ne kadar insanlığı perişan duruma getirecek. Hayal etmek bile bizlere zor gelse de ileri zekalı insanlar bizleri refaha bizleri huzura kavuşturacağım derken derin kuyular içine düşürmektedirler. Aklıma Hindistan’da teknolojiye karşı çıkış isyanları geliverdi. Traktörleri kırıp döküp tarlalara sokmamışlardı bir zamanlar. Bizim işimizi elimizden alacak diye. Ama biz şimdi her yeni çıkan teknolojiyi ilk olarak almak için uzun kuyruklarda beklemeyi sürdürüyoruz. Bilemiyorum kimin evinde manyetolu telefon var. Belki birkaç evde süs gibi bulunmaktadır ama şimdi herkeste cep telefonu ve belki de birkaç tane en son teknolojiye uyarlı cihazlarla donanmış durumdayız. Haliyle bununda artıları olduğu kadar eksileri de olacaktır. Bir zamanlar belimize astığımız cep telefonlarının böbreklere zarar verdiğini öğrenince onu da terk edip elimizde taşımaya başlamıştık. Çağımıza damga vuracak elektrikli otomobiller daha her tarafa yayılmamış olmamasına rağmen onların da beyine zarar verebileceği konusunda uyarılarla karşı karşıyayız. Teknoloji çöplüğüne dönen bu dünya artık bize dar geliyor. Her gün onlarca sitede yer alan haberlerde geleceği tahmin edenlere rastlıyoruz. Yıllar önce yaşamış bazı sivri akıllılar bilmem kaç yıl sonra olacakları o yıllarda tahmin edip bizlere ulaştırmışlar. Dünya böyle bir felaket yaşadığında ise hemen onlar anımsatılıyor, “o demişti”. Şimdilerde de deprem uzmanları “yakında şuralarda bir deprem bekleniyor, şu büyüklükte” diye her gün aklımıza o felaketleri getirmekteler. Elbette depremler sık olmaya ve yaşamımızı alt üst etmeye hızla devam ediyor. Ama her ne olursa olsun bu depremleri önceden bilmenin mümkün olmadığı da uzun uzadıya yazılıp çiziliyor. Yarın deprem olacağını bilsek şu an ne yapabiliriz. Evimizin buna nasıl dayanacağını bilemiyoruz, başımızı alıp nereye gideceğimizi bilemiyoruz. Kaldı ki dünyamızı tehdit eden sadece depremler değil ki. Yangınlar, seller, tsunamiler. Obruklar, fırtınalar yani aklınız neler neler geliyorsa hepsi bizim için tehlike. Hadi bunlara doğal felaketler diyelim. Ya insanların yaşattığı felaketler. Onlar bile önlenemiyor. Kimse İsrail’e dur demiyor. Rusya’ya yeter demiyor. Amerika istediği ülkeyi istediği şekle sokuyor. Çin desen sessiz sessiz istediğini yapıyor.. Kime ne diyelim.. Bir yandan da insanlığı toplu ölümlere götüren salgın hastalıklar üretiliyor. Hangi birini önleyeceğiz bilemiyoruz. Ve bizleri bunlar kadar zora sokan hayat pahalılığı. Aldı başını gidiyor. Ve bunlara da DUR diyemiyoruz. Cepler delik, fileler boş. Yılın sonuna daha üç ay varken maaşların ne kadar artacağı dillerde dolaşıp dururken esnaf fiyatları yukarıya çekmeye başladı bile. Her şey ateş pahası. İlginç olan ise tarlada para etmeyen ürünler; raflar da on katına satışa sunuluyor. Hadi hep birlikte almayalım diyebilecek duruma gelsek belki bazılarını önleyebiliriz. Ama insanlarımızda birlik yok. İnsanlarda örgütlü yaşama bilinci yok. “Adam sende” deyip günü kurtarmaya çalışıyoruz. Halbuki farkına varamıyoruz. Gün günden daha kötü geliyor.. Düşündükçe..
Ekleme Tarihi: 24 Eylül 2024 - Salı

KARMAKARIŞIK

Her zaman hayatımız pamuk ipliğine bağlı. Ne zaman kopacağı, nasıl kopacağı bilinemiyor. Ülke gündemi, dünya gündemi her dakika sıkça değişiyor. Televizyonları izlerken az sonra neler olabileceğinin farkına bile varamıyoruz. Her şeyi güzelliklerle dolu bu güzel dünyada ne yazık ki insanlarımız ağız tadıyla bu güzellikleri yaşayamıyorlar. Gaddar ve barbar liderler yaşamın içine ediyorlar. Türklere BARBAR lakabı takmışlar ama görüyorum ki bizim barbarlığımız dama atılmış, bizi kat kat geçen onlarca BARBAR insanlar ve ülkeler oluşmuş. Dünyanın dört bir yanında barbarlıkların devam ettiği caniliklerle dolu bir yaşam var artık.
Narin’den geçen hafta söz etmiştim. Adli Tıp’dan gelen bilgiler ışığında olay biraz daha netliğe kavuştu. Olası itiraflar ve vicdan azapları bizi daha doğru bilgilere doğru götürmeye başladı. Kim yapmışsa elbette cezasını çekecek ama asıl önemli olan bu olaydan derin dersler çıkarıp bundan sonra artık böyle vahşetlerin yaşanmamasına doğru yol almamız gereklidir.
Vahşet ve barbarlık sürüyor. Bir kaç gece önce ruhumuzu karartan bir vahşet örneğine daha şahit olduk. Sürmekte olan İsrail ile Filistin arasındaki kanlı çatışmalar Lübnan’a da sıçramıştı. Bu kez teknolojik savaş başladı. Çağrı cihazlarına yapılan bir saldırı ile binlerce kişi yaralandı. Ellerinde cep telefonu ve çağrı cihazı bulunan insanları bir telaş aldı. “Acaba biz de mi bu olaya kurban olacağız?”. Ama artık UZAY çağı dediğimiz bu dönem için insanın aklına her tülü kötülük, her türlü fenalık gelebiliyor. Hiç ummadığınız bir anda hiç umulmadık bir saldırıya maruz kalabiliyoruz.
Teknoloji o kadar ileri safhaya ulaştı ki bilemiyorum daha ileride ne kadar insanlığa yarar sağlayacak ya da ne kadar insanlığı perişan duruma getirecek. Hayal etmek bile bizlere zor gelse de ileri zekalı insanlar bizleri refaha bizleri huzura kavuşturacağım derken derin kuyular içine düşürmektedirler.
Aklıma Hindistan’da teknolojiye karşı çıkış isyanları geliverdi. Traktörleri kırıp döküp tarlalara sokmamışlardı bir zamanlar. Bizim işimizi elimizden alacak diye. Ama biz şimdi her yeni çıkan teknolojiyi ilk olarak almak için uzun kuyruklarda beklemeyi sürdürüyoruz. Bilemiyorum kimin evinde manyetolu telefon var. Belki birkaç evde süs gibi bulunmaktadır ama şimdi herkeste cep telefonu ve belki de birkaç tane en son teknolojiye uyarlı cihazlarla donanmış durumdayız. Haliyle bununda artıları olduğu kadar eksileri de olacaktır. Bir zamanlar belimize astığımız cep telefonlarının böbreklere zarar verdiğini öğrenince onu da terk edip elimizde taşımaya başlamıştık. Çağımıza damga vuracak elektrikli otomobiller daha her tarafa yayılmamış olmamasına rağmen onların da beyine zarar verebileceği konusunda uyarılarla karşı karşıyayız. Teknoloji çöplüğüne dönen bu dünya artık bize dar geliyor.
Her gün onlarca sitede yer alan haberlerde geleceği tahmin edenlere rastlıyoruz. Yıllar önce yaşamış bazı sivri akıllılar bilmem kaç yıl sonra olacakları o yıllarda tahmin edip bizlere ulaştırmışlar. Dünya böyle bir felaket yaşadığında ise hemen onlar anımsatılıyor, “o demişti”. Şimdilerde de deprem uzmanları “yakında şuralarda bir deprem bekleniyor, şu büyüklükte” diye her gün aklımıza o felaketleri getirmekteler. Elbette depremler sık olmaya ve yaşamımızı alt üst etmeye hızla devam ediyor. Ama her ne olursa olsun bu depremleri önceden bilmenin mümkün olmadığı da uzun uzadıya yazılıp çiziliyor. Yarın deprem olacağını bilsek şu an ne yapabiliriz. Evimizin buna nasıl dayanacağını bilemiyoruz, başımızı alıp nereye gideceğimizi bilemiyoruz. Kaldı ki dünyamızı tehdit eden sadece depremler değil ki. Yangınlar, seller, tsunamiler. Obruklar, fırtınalar yani aklınız neler neler geliyorsa hepsi bizim için tehlike. Hadi bunlara doğal felaketler diyelim. Ya insanların yaşattığı felaketler. Onlar bile önlenemiyor. Kimse İsrail’e dur demiyor. Rusya’ya yeter demiyor. Amerika istediği ülkeyi istediği şekle sokuyor. Çin desen sessiz sessiz istediğini yapıyor.. Kime ne diyelim.. Bir yandan da insanlığı toplu ölümlere götüren salgın hastalıklar üretiliyor. Hangi birini önleyeceğiz bilemiyoruz.
Ve bizleri bunlar kadar zora sokan hayat pahalılığı. Aldı başını gidiyor. Ve bunlara da DUR diyemiyoruz. Cepler delik, fileler boş. Yılın sonuna daha üç ay varken maaşların ne kadar artacağı dillerde dolaşıp dururken esnaf fiyatları yukarıya çekmeye başladı bile. Her şey ateş pahası. İlginç olan ise tarlada para etmeyen ürünler; raflar da on katına satışa sunuluyor. Hadi hep birlikte almayalım diyebilecek duruma gelsek belki bazılarını önleyebiliriz. Ama insanlarımızda birlik yok. İnsanlarda örgütlü yaşama bilinci yok. “Adam sende” deyip günü kurtarmaya çalışıyoruz. Halbuki farkına varamıyoruz. Gün günden daha kötü geliyor.. Düşündükçe..
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Şaban KURULTAY.
(24.09.2024 19:14 - #578)
O kadar fazla konuya değinmişsin ki. Hepsindede haklısın. Yaşarken neler göreceğiz bakalım. Söylüyecek başka birşey bulamıyorum.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.