A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

ÇANAKKALE DESTANI

Bundan tam 110 yıl öncesini düşünerek aklımızı biraz zorlayalım. 18 Mart 1915'te kazanılan Çanakkale Zaferi’nin yeni bir anma yılındayız. Ama bu kez farklı bir kutlama ile de karşı karşıyayız. ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ açıldı. Dünyanın ilkleri arasında yer alıyor bu köprümüz de. Yapılışı çok fazla eleştirilse de geçiş ücretleri bir nebze yüksek görünse de Avrupa ile Asya’nın bağlantısını daha iyi bir şekilde gerçekleştirilmesi adına fevkalade uygun olmuştur. Çanakkale-Gelibolu arasındaki geçişlerde feribot beklemenin ne kadar zor ve hatta hava koşullarının olumsuzluğunda daha da zorlaştığını bildiğim için bu köprünün gelecekte yararlı olacağına inananlardanım. Köprünün teknik özelliklerini şöyle sıralayalım. İki ayak üzerine oturtulmuş olan köprünün ayak yüksekliği 334 metredir. Uzunluk 4608 metre olan köprümüzün üzerinde 3 şeritli iki yol bulunmaktadır. Köprü beş yılda ulaşım yolları ile birlikte tamamlanmış olup 2.5 milyar Euro’ya mal olmuştur. Bu gün için geçiş ücreti de 900-1900 TL.’dir. Feribotla geçişlerde yaklaşık 95 lira gibi bir ücret ödeniyordu. Yap işlet devret modeliyle yapılmış olan köprü bir süre sonra devletimizin işletmesine geçecektir. Günlük 45 bin araç garantisi verilmiştir. Umut ederiz ki istenen düzeyde geçişler sağlanır ve gerek ekonomiye ve gerekse ticarete katkısı iyi olur.   GERÇEK BİR DESTAN, ÇANAKKALE ZAFERİ   Dönmeyi asla düşünmeyenlerin zaferi. Çanakkale geçilmez dedik yıllar yılı ama Çanakkale’yi dikine değil de enine geçmeyi gerçekleştirdik. Hala aynı düşünüşteyiz. Çanakkale geçilemez. O savaşlarda yaşananları zamanla anlatmıştım. Biliyorum ki sizler de onlarca kere bu destanı okumuş adeta hatim etmişsinizdir. Orada görevli doktorun kendi oğlunu yitiriş hikayesi anlatılınca içiniz bir hoş olmuştur. Siperlerde 8-10 metre arlıkla nöbette olan askerlerin birbirlerine sigara gönderme hikayeleri sizleri duygulandırmıştır. Seyit Onbaşının 250 kiloluk top mermisini sırtlayıp yerleştirmesi sizi hayretlere düşürmüştür. Bu gün bile gerçekleşmesi pek fazla mümkün olmayan bu olayı hafızalardan silebilir misiniz?. Bir askerimizin kafatasını taaa Avustralyalara kadar götürüp yıllarca sandığında sakladıktan sonra neredeyse 100 yıl sonra ülkemize getirip teslim edilişini ve adı sanı belli olmayan bu askerimize ait bir anıt yapılarak MEÇHUL asker anıtı yapılmasını unutmak mümkün müdür. ATATÜRK’ün Anzak annelerine yazdığı şu mektup “Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükut içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetciklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz.. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler, rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır”. Unutulur mu sanıyorsunuz. O kadar sade ve anlamlı cümlelerle yazılmış bu mektupla bir nebze olsun onların acısını dindirmiş ve TÜRK milletinin ne kadar yüce bir millet olduğunu vurgulamıştır. Avustralyalı bir anneden gelen mektup ise şöyledir. “Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını ali cenap sözleriniz hafifletti. Göz yaşlarımız dindi. Bir ana olarak bir güzelim teselli bahşetti. Yavrularımızın sonsuz uykularında huzur içinde dinlendiklerinden hiç kuşkumuz kalmadı. Majesteleri kabul buyururlarsa biz de kendilerine ATA demek istiyoruz. Çünkü yavrularımızın mezarları başında söylediğiniz sözler ancak bir öz babanın sözleri gibi yüce, ilahi. Evlatlarımızı bir öz baba gibi kucaklayan Büyük ATA’ya tüm analar adına şükran sevgi ve saygıyla” denilmektedir. Her zaman söylediğimi bir kez daha yinelemek isterim. Bu topraklara ilkokula başlayan tüm evlatlarımızı en az bir kere götürüp gezdirmek ve belleklerine yer edilmesini sağlamak gerek. Tıpkı Japonların okula başlayan çocuklarını Hiroşima’ya götürüp bilgilendirdikleri gibi. Ve yinelemek isterim hacca giden vatandaşlarımızın o topraklara defalarca gidip görmek istedikleri sık sık dile getirildiği gibi ÇANAKKALE’de defalarca gidilip görülmesi ve oradan tarihi dersler çıkarılması gereken topraklardır. Her karesi atalarımızın kanlarıyla sulanmış bu toprakları görmek isterim ki her çocuğumuz her TÜRK’e nasip olsun. Çanakkale’nin geçilemeyeceği son savaşta bile kendini ispat etmiştir. “G E Ç İ L E M E Z ”. Tüm dünya ülkelerinin gözü ülkemizin üzerindedir. Tüm olumsuzluklara rağmen bu ülkeyi korumak kollama ve geliştirmek bizlerin boynumuzun borcudur. Bir karışına göz dikenlerin ne hallere gelebileceğini tarih sayfaları satır satır yazmaktadır. Son söz ÇANAKKALE GEÇİLMEZ…
Ekleme Tarihi: 18 March 2025 - Tuesday

ÇANAKKALE DESTANI

Bundan tam 110 yıl öncesini düşünerek aklımızı biraz zorlayalım. 18 Mart 1915'te kazanılan Çanakkale Zaferi’nin yeni bir anma yılındayız. Ama bu kez farklı bir kutlama ile de karşı karşıyayız. ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ açıldı. Dünyanın ilkleri arasında yer alıyor bu köprümüz de. Yapılışı çok fazla eleştirilse de geçiş ücretleri bir nebze yüksek görünse de Avrupa ile Asya’nın bağlantısını daha iyi bir şekilde gerçekleştirilmesi adına fevkalade uygun olmuştur. Çanakkale-Gelibolu arasındaki geçişlerde feribot beklemenin ne kadar zor ve hatta hava koşullarının olumsuzluğunda daha da zorlaştığını bildiğim için bu köprünün gelecekte yararlı olacağına inananlardanım.
Köprünün teknik özelliklerini şöyle sıralayalım. İki ayak üzerine oturtulmuş olan köprünün ayak yüksekliği 334 metredir.
Uzunluk 4608 metre olan köprümüzün üzerinde 3 şeritli iki yol bulunmaktadır. Köprü beş yılda ulaşım yolları ile birlikte tamamlanmış olup 2.5 milyar Euro’ya mal olmuştur. Bu gün için geçiş ücreti de 900-1900 TL.’dir. Feribotla geçişlerde yaklaşık 95 lira gibi bir ücret ödeniyordu. Yap işlet devret modeliyle yapılmış olan köprü bir süre sonra devletimizin işletmesine geçecektir. Günlük 45 bin araç garantisi verilmiştir. Umut ederiz ki istenen düzeyde geçişler sağlanır ve gerek ekonomiye ve gerekse ticarete katkısı iyi olur.
 
GERÇEK BİR DESTAN, ÇANAKKALE ZAFERİ
 
Dönmeyi asla düşünmeyenlerin zaferi. Çanakkale geçilmez dedik yıllar yılı ama Çanakkale’yi dikine değil de enine geçmeyi gerçekleştirdik. Hala aynı düşünüşteyiz. Çanakkale geçilemez. O savaşlarda yaşananları zamanla anlatmıştım. Biliyorum ki sizler de onlarca kere bu destanı okumuş adeta hatim etmişsinizdir. Orada görevli doktorun kendi oğlunu yitiriş hikayesi anlatılınca içiniz bir hoş olmuştur. Siperlerde 8-10 metre arlıkla nöbette olan askerlerin birbirlerine sigara gönderme hikayeleri sizleri duygulandırmıştır. Seyit Onbaşının 250 kiloluk top mermisini sırtlayıp yerleştirmesi sizi hayretlere düşürmüştür. Bu gün bile gerçekleşmesi pek fazla mümkün olmayan bu olayı hafızalardan silebilir misiniz?.
Bir askerimizin kafatasını taaa Avustralyalara kadar götürüp yıllarca sandığında sakladıktan sonra neredeyse 100 yıl sonra ülkemize getirip teslim edilişini ve adı sanı belli olmayan bu askerimize ait bir anıt yapılarak MEÇHUL asker anıtı yapılmasını unutmak mümkün müdür. ATATÜRK’ün Anzak annelerine yazdığı şu mektup “Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükut içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetciklerle yan yana koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz.. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler, rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır”. Unutulur mu sanıyorsunuz. O kadar sade ve anlamlı cümlelerle yazılmış bu mektupla bir nebze olsun onların acısını dindirmiş ve TÜRK milletinin ne kadar yüce bir millet olduğunu vurgulamıştır.
Avustralyalı bir anneden gelen mektup ise şöyledir. “Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını ali cenap sözleriniz hafifletti. Göz yaşlarımız dindi. Bir ana olarak bir güzelim teselli bahşetti. Yavrularımızın sonsuz uykularında huzur içinde dinlendiklerinden hiç kuşkumuz kalmadı. Majesteleri kabul buyururlarsa biz de kendilerine ATA demek istiyoruz. Çünkü yavrularımızın mezarları başında söylediğiniz sözler ancak bir öz babanın sözleri gibi yüce, ilahi. Evlatlarımızı bir öz baba gibi kucaklayan Büyük ATA’ya tüm analar adına şükran sevgi ve saygıyla” denilmektedir.
Her zaman söylediğimi bir kez daha yinelemek isterim. Bu topraklara ilkokula başlayan tüm evlatlarımızı en az bir kere götürüp gezdirmek ve belleklerine yer edilmesini sağlamak gerek. Tıpkı Japonların okula başlayan çocuklarını Hiroşima’ya götürüp bilgilendirdikleri gibi. Ve yinelemek isterim hacca giden vatandaşlarımızın o topraklara defalarca gidip görmek istedikleri sık sık dile getirildiği gibi ÇANAKKALE’de defalarca gidilip görülmesi ve oradan tarihi dersler çıkarılması gereken topraklardır. Her karesi atalarımızın kanlarıyla sulanmış bu toprakları görmek isterim ki her çocuğumuz her TÜRK’e nasip olsun.
Çanakkale’nin geçilemeyeceği son savaşta bile kendini ispat etmiştir. “G E Ç İ L E M E Z ”. Tüm dünya ülkelerinin gözü ülkemizin üzerindedir. Tüm olumsuzluklara rağmen bu ülkeyi korumak kollama ve geliştirmek bizlerin boynumuzun borcudur. Bir karışına göz dikenlerin ne hallere gelebileceğini tarih sayfaları satır satır yazmaktadır.
Son söz ÇANAKKALE GEÇİLMEZ…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
F.Zafer Biriz
(18.03.2025 12:36 - #672)
Tebrikler Ali Erkinciğim.Çok duygularındırıcı güzel yazın,yarınlarda kalıcı olacaktır.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Veli Darova
(18.03.2025 12:41 - #673)
Mükemmel... Her aile ve sülaleden muhakkak yatan var.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Şaban KURULTAY.
(18.03.2025 14:52 - #674)
Allah bir daha o günleri bu millete göstermesin inşallah.Ölenlerimizinde mekanları cennet olsun inşallah.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.