MUSTAFA DANA

Bölgesel 25.04.2025 - 15:09, Güncelleme: 25.04.2025 - 15:09 278 kez okundu.
 

MUSTAFA DANA

MUSTAFA DANA
Onu tarif etmek hem kolay, hem de çok zor!..  Kolay tarafı evirip çevirmeden düşüncesini dümdüz söyleyen sade ve dobra bir halk insanı olduğu gerçeği. Zor ve şaşılası tarafı ise her türlü Ali cengiz oyunun oynandığı günümüzde doğru ve dürüstlüğü ömrü boyunca sürdürebilmiş olmasının sırrı!.. Mustafa’nın ip cambazlarına benzer şaşılası maharetiyle kaygan zeminlerde, eli yüreğinde vicdanı orta yerde dosdoğru ilerleyebilmesi her babayiğide nasip olmaz... Kuşkusuz bu istikrarlı hayat çizgisi onun ilk gençlik yıllarında aldığı ve onun tüm yaşamını şekillendiren devrimci ahlakta yatar. Bir de çocuk yaşından itibaren toplumun en altında sürdürdüğü hayatının ona öğrettiği empati duygusuyla harmanlanmış vefa duygusu... Zaman zaman onun empati ve vefa duygusundan faydalananlar olsa da o bu pespaye karakterlere hiç kafaya takmadı. Çünkü çekik gözlü ustasından okuduklarından biliyordu ki halk denen deryada her zaman zıtlar yan yana iç içe durur... Hayat onu daha boyu bir kaç karışken ilk tokatını atmış, daha çocuk yaşta babasını elinden alıvermiş ve öksüz bırakmıştı. Neyse ki; kasabanın kısa boylu, sakin ve güleç yüzlü berberi olan abisi Recep Abi onu köyden getirip kasabada yanına almış, namerte muhtaç olmaması için de kendi mesleğini ona öğretmişti. Onu o beş metrelik dükkanda akşama kadar ileri geri gidip çalışırken, çıraklıktan kalfalığa terfi ettiği dönemde tanımış çokta sevmiştim. O sıralar bende ailemin kaynak atölyesinde çıraklık yapan, bıyıkları henüz terlemeye yüz tutmuş, özentileri olan bir yeni yetme olarak yanına sık sık uğrardım. Hafta sonları onun berber koltuğuna oturur ona talimat verirdim. "Saçımın şurasını şöyle kes, burasını böyle düzelt ve tara!.." O ise her zamanki sakin edası ve konuşmasıyla; "Tamam sadıcım" der ve başlardı makası saça daldırıp daldırıp kesmeye ve benim isteklerimi değil kendi bildiğini okumaya. Bana caka olsun diye mi bilmem, arada bir sol elindeki tarakla sağ elindeki makası ritmik hareketle bir iki kez çarpıştırıp burnunu nefes alır gibi hafif çekip sorardı; "Eee Kemal, kaç çırak var sizin dükkanda?" Ben sayıyı söylediğimde "sen de bu sayıya dahil misin?" derdi. Dükkan babamın olduğu için ben de orada çalışsam da kendimi çırakların içinde saymadığımı anlayınca, "Olur mu sadıcım. Sende emek veriyorsun oraya. Sen emeğine değer vermezsen kimse vermez”... Kısa bir süre sonra anladım emek, çalışma koşulları, çıraklarla ilgili konuşmasının asıl sebebini. Meğer biz o yıllarda sonradan çok tokatını da yediğimiz Ecevit’e yani nam-ı diğer Karaoğlana düzülen methiyelere dahil olmaya, sempati duymaya çalışırken o çoktan bir simurg olup kaf dağının ardına kanat çırpmaya başlamış bile!... Çok sürmeden de Banaz’ın efsaneleri arasında yerini almış, uzun yıllar alnının akıyla geçirdiği mahpusluk sonrası da Almanya’da hayata yeniden başlamıştı. O Almanya’da da görece olarak iyi yaşam koşullarına kapılıp inandığı onurlu ve örgütlü yaşamından hiç vazgeçmedi. İnsan olma, insan kalma kavgasında gözünü kırpmadan atıldığı gençlik, orta yaşlığında olduğu gibi emeklilik sonrası Banaz’da hayvanların, insanların ve bilcümle doğanın savunulmasında da yine o vardı. Ülkesine daha sık ve uzun süreliğine geldiği zamanlarda doğa talancılarına karşı mücadeleye öncülük edip "Murat Dağıma Dokunma Platformu"nun kurulmasına öncülük edenlerden biri de o olmuştu.  Ne ki o kötü kaza olmasaydı!... Kaza sonrası kaybettiği hafızasıyla en yakınlarını hatırlamadığı halde ideallerini paylaştığı İbarahim Kapakkaya’yı fotoğrafından tereddütsüz "yoldaşım" diyerek tanıması hayret ve şaşkınlıkla çok hoşumuza gitmiş, gülüşmemize sebep olmuştu. Güzel bir anı olarak da hafıza ve onunla olan anılarımıza yazılmıştı. Yalnız kaldığımda onunla ilgili kafamda; "erken gittin be canım arkadaşım, ne vardı bu kadar acele ettin be Allah'ın danası" düşüncesi geçse de, yaşadığı hayata sığdırdığı bir kaç ömrü ve onunla yaşadığım güzellikleri düşünüp "iyi ki doğmuşsun Berber Mustafa ve iyi ki benim arkadaşım, yoldaşım olmuşsun sevgili Mustafa Dana" diyerek avunuyorum. Kemal KARATAŞ 19.4.2025
MUSTAFA DANA
Onu tarif etmek hem kolay, hem de çok zor!.. 
Kolay tarafı evirip çevirmeden düşüncesini dümdüz söyleyen sade ve dobra bir halk insanı olduğu gerçeği. Zor ve şaşılası tarafı ise her türlü Ali cengiz oyunun oynandığı günümüzde doğru ve dürüstlüğü ömrü boyunca sürdürebilmiş olmasının sırrı!..
Mustafa’nın ip cambazlarına benzer şaşılası maharetiyle kaygan zeminlerde, eli yüreğinde vicdanı orta yerde dosdoğru ilerleyebilmesi her babayiğide nasip olmaz...
Kuşkusuz bu istikrarlı hayat çizgisi onun ilk gençlik yıllarında aldığı ve onun tüm yaşamını şekillendiren devrimci ahlakta yatar. Bir de çocuk yaşından itibaren toplumun en altında sürdürdüğü hayatının ona öğrettiği empati duygusuyla harmanlanmış vefa duygusu...
Zaman zaman onun empati ve vefa duygusundan faydalananlar olsa da o bu pespaye karakterlere hiç kafaya takmadı. Çünkü çekik gözlü ustasından okuduklarından biliyordu ki halk denen deryada her zaman zıtlar yan yana iç içe durur...
Hayat onu daha boyu bir kaç karışken ilk tokatını atmış, daha çocuk yaşta babasını elinden alıvermiş ve öksüz bırakmıştı. Neyse ki; kasabanın kısa boylu, sakin ve güleç yüzlü berberi olan abisi Recep Abi onu köyden getirip kasabada yanına almış, namerte muhtaç olmaması için de kendi mesleğini ona öğretmişti.
Onu o beş metrelik dükkanda akşama kadar ileri geri gidip çalışırken, çıraklıktan kalfalığa terfi ettiği dönemde tanımış çokta sevmiştim.
O sıralar bende ailemin kaynak atölyesinde çıraklık yapan, bıyıkları henüz terlemeye yüz tutmuş, özentileri olan bir yeni yetme olarak yanına sık sık uğrardım. Hafta sonları onun berber koltuğuna oturur ona talimat verirdim.
"Saçımın şurasını şöyle kes, burasını böyle düzelt ve tara!.."
O ise her zamanki sakin edası ve konuşmasıyla;
"Tamam sadıcım" der ve başlardı makası saça daldırıp daldırıp kesmeye ve benim isteklerimi değil kendi bildiğini okumaya.
Bana caka olsun diye mi bilmem, arada bir sol elindeki tarakla sağ elindeki makası ritmik hareketle bir iki kez çarpıştırıp burnunu nefes alır gibi hafif çekip sorardı;
"Eee Kemal, kaç çırak var sizin dükkanda?" Ben sayıyı söylediğimde "sen de bu sayıya dahil misin?" derdi.
Dükkan babamın olduğu için ben de orada çalışsam da kendimi çırakların içinde saymadığımı anlayınca, "Olur mu sadıcım. Sende emek veriyorsun oraya. Sen emeğine değer vermezsen kimse vermez”...
Kısa bir süre sonra anladım emek, çalışma koşulları, çıraklarla ilgili konuşmasının asıl sebebini. Meğer biz o yıllarda sonradan çok tokatını da yediğimiz Ecevit’e yani nam-ı diğer Karaoğlana düzülen methiyelere dahil olmaya, sempati duymaya çalışırken o çoktan bir simurg olup kaf dağının ardına kanat çırpmaya başlamış bile!...
Çok sürmeden de Banaz’ın efsaneleri arasında yerini almış, uzun yıllar alnının akıyla geçirdiği mahpusluk sonrası da Almanya’da hayata yeniden başlamıştı.
O Almanya’da da görece olarak iyi yaşam koşullarına kapılıp inandığı onurlu ve örgütlü yaşamından hiç vazgeçmedi. İnsan olma, insan kalma kavgasında gözünü kırpmadan atıldığı gençlik, orta yaşlığında olduğu gibi emeklilik sonrası Banaz’da hayvanların, insanların ve bilcümle doğanın savunulmasında da yine o vardı.
Ülkesine daha sık ve uzun süreliğine geldiği zamanlarda doğa talancılarına karşı mücadeleye öncülük edip "Murat Dağıma Dokunma Platformu"nun kurulmasına öncülük edenlerden biri de o olmuştu. 
Ne ki o kötü kaza olmasaydı!...
Kaza sonrası kaybettiği hafızasıyla en yakınlarını hatırlamadığı halde ideallerini paylaştığı İbarahim Kapakkaya’yı fotoğrafından tereddütsüz "yoldaşım" diyerek tanıması hayret ve şaşkınlıkla çok hoşumuza gitmiş, gülüşmemize sebep olmuştu. Güzel bir anı olarak da hafıza ve onunla olan anılarımıza yazılmıştı.
Yalnız kaldığımda onunla ilgili kafamda; "erken gittin be canım arkadaşım, ne vardı bu kadar acele ettin be Allah'ın danası" düşüncesi geçse de, yaşadığı hayata sığdırdığı bir kaç ömrü ve onunla yaşadığım güzellikleri düşünüp "iyi ki doğmuşsun Berber Mustafa ve iyi ki benim arkadaşım, yoldaşım olmuşsun sevgili Mustafa Dana" diyerek avunuyorum.
Kemal KARATAŞ
19.4.2025
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.