Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Vadi Dalkılıç
Köşe Yazarı
Vadi Dalkılıç
 

AMBULANS AHMET, AMBULANS MEHMET, SÜLEYMAN DEMİREL KÜLLİYESİ VE ISPARTALI DURSUN KOÇOĞLU …

        Avukatlık mesleğimiz gereği çok sık seyahat ediyoruz, çok fazla kişi ve yer ile tanışıyoruz, birçoğu ile ilgili anımız var, bu yazımda üç kişinin bıraktığı güzel izleri aktarmaya çalışacağım.          Yazılarımda ortak kişi 5 Mart 2020 tarihinde kaybettiğimiz rahmetli babam Soydan Dalkılıç, yazının yazıldığı 13 Mayıs 2021 Ramazan Bayramı günü içim buruk da olsa anımsamak ve yad etmek çok farklı bir his, rahmetle anıyoruz…         Yazıma konu olan Ambulans Ahmet amcayı ve Dursun amcayı az önce aradım, bayramlarını kutladım, çok mutlu oldular. Her ikisi de yetmiş yaşlarını biraz geçtiler ama sağlıklı ve dinçler… Uzun ömürler diliyorum.   AMBULANS MEHMET VE BABAM SOYDAN DALKILIÇ             Yazıma konu olan bir diğer kişi ise Ambulans Mehmet. Banaz’ın yıllarca ambulans şoförlüğünü yapmış olan benden birkaç yaş küçük olan Mehmet’i çocukluğundan tanırım. Daha 6-7 yaşlarındayken babasının Ford minibüsü ile Dörtyol’dan Uşak’a kalkan, biraz da şanzımanı öten minibüsü ile babasının yanında cıva gibi (babamın tabiridir), yerinde duramayan, babasının araba kullanmasına hayranlıkla bakan, bir an önce büyüyüp araba kullanmak isteyen tavırlarını unutamam. Mehmet büyüdü, Banaz Devlet Hastanesinde Ambulans şoförü oldu, bu sebeple de hep “Ambulans Mehmet” olarak anıldı. Çok sevdiği sürücülüğün hazzını da şehirlerarası son model otobüsler kullanarak aldı, aynı zamanda kamuya hizmet etti.          Ambulans Mehmet rahmetli babamın has adamıydı çünkü babamın Didim’deki yazlığına kendisini götürür, iki de çok sevdiği sigaralarını içe içe yolculuk yaparlar, Ambulans Mehmet babamı bırakır dönerdi. Geçenlerde çok sigara içtiğini ilettim kendisine ama o da babam gibi dinlemedi içmeye; hem de fazlası ile içmeye devam ediyor. Ambulans Mehmet’i Banaz’da soyadı ile soracaksın bilinmeyebilir ama “Ambulans Mehmet” deyince herkes bilir. Buradan babamın sağlığında yaptığı yardımlar için kendisine teşekkür ediyorum ama keşke sigara içmeselerdi diye de üzülerek tekrar ediyorum. Ancak belirtmek istiyorum ki rahmetli babam kesinlikle araç içinde ve odada sigara içmezdi, ne kadar soğuk olursa olsun şemsiyeli balkonunda sigarasını içer yolculuklarda da sık sık mola verip sigarasını içerdi.   KARABURUNLU AMBULANS AHMET               Yaklaşık 4 yıl önce bir cumartesi günü 30 Nisan günü İzmir’in güzel ilçesi Karaburun’a gittik, ailemle birlikte. Uşak’tan Karaburun’a kadar pek mola vermedik, Karaburun merkeze geldiğimizde postane yanında bir kahvehane vardı. Onun önünde oturanların keyifli olduğu anlaşılıyordu, durdum. Camı açtım ve yorgunluk çayı içmek istediğimizi, ailece oturabileceğimizi sordum, hemen buyur ettiler. Hemen bir masa ve 4 tahta eski usul kahvehane sandalyesini yola doğru koydular. Yolda bir şey yememiştik, akşama deniz kenarında yemek yeme programımız vardı ama hafif acıkmıştık. Çayları söyledik, gerçekten çok güzel rengi ve tadı olan çayları içerken yanda bulunan markete sıcak sıcak ekmek geldi. Kokusu buram buram, hemen markete girdim, zaten İzmir’in tulum peyniri meşhur baktım çok güzel tulum peynirleri var, birini beğendim, iki taze ekmek aldım, yarım kg. kadar da tulum peyniri aldım. Arabanın arkasındaki temizlik malzemeleri ile rulo havlu ile güzel bir masa kurdum. Banaz’da Tüfekçi Yaşar’dan aldığım güzel bir çakı bıçağı ile ekmeği dörde böldüm, içlerini hamur kısımlarını çıkarttım, tulum peynirlerini ekmeğe koydum, çevre masalardakilere de ikram ettim. Çaylarımızı içtik, birkaç bardak daha içtik, artık çaya doymuştuk ki dört çay daha geldi. İstemediğimiz halde gelen çayları içerden gülümseyen ve biraz sonra yanımıza geleceğini işaret ile ifade eden 70’li yaşlarda sempatik bir kişinin gönderdiğini anladık. Teşekkür ederek çayımızı içtik, bu arada oyunu biten kişi masamıza gelerek muhteşem bir enerji ve sempatik gülüşle “hoş geldiniz” dedi. Kendisine Ambulans Ahmet dendiğini, 48 yıl Karaburun Devlet Hastanesinde ambulans şoförü olarak çalıştığı için böyle bilindiği, bazen bir günde hem de o eski ve virajlı Karaburun-İzmir yolundan İzmir’e 8 kez gidip geldiğini, çok çalıştığını ama hiç yorulmadığını, Karaburun’lu olduğunu anlattı. Biz de Banaz’da “Ambulans Mehmet versiyonu” olduğunu anlattık, çok güldü. Böylesine kişilerle tanışıldığında elbette bizim de hem meslekten gelen çok kişi ile tanışmamızın verdiği tecrübe, hem de hislerimizle zarar gelmeyeceğini ve dostumuz olabileceğini anladık. Bize en son kasım ayında çalıştırdığı ve kıyıda bekleyen küçük bir teknesinin olduğunu, denizde bir tekne gezisi yapabileceğimizi teklif etti. Biz de gördüğümüz samimi yaklaşıma göre vaktimizde uygun olunca teklifi kabul ettik. Bizlere güzel bir tekne gezisi yaptırdı, temiz hava, temiz denize ayaklarımızı sokarak serinledik, dinlendik, bir saatlik gezi ile sanki yeniden doğduk. Bu arada Ahmet amcaya “Ahmet amca indikten sonra sana biraz mazot alalım, vs. dedimse de şiddetle reddetti. Kendisine teşekkür edip nezaketimizi ilettikten sonra biraz sohbet ettik, ortak çok sayıda tanıdık çıktı. Zira bazı adliyeciler ve polis memuru arkadaşların Uşak’tan geldiğini söyleyince daha da iyi anladık birbirimizi.             Uşak’a döndükten sonra teşekkür anlamında kargo ile tarhana, vs. gönderdim, çok memnun oldu. Geçtiğimiz yıl da yine Karaburun’a gittik, rahatsızlık vermeyelim ama bir yere davet edip çay içelim diye düşünürken telefonla aradığımızda onun da deniz kenarında restaurantlar bölgesinde olduğunu öğrendik. Aracımızı park ederken geldi, bir baktık elinde her biri en az 2 kg. olan iki adet kefal balığı. Denizden henüz yeni tutmuş, gülerek karşıdan gelen Ahmet amca, “bakın bunları İzmir’e götürecektim ama sizin nasibiniz, ben sizi arkadaşımın restaurantına bırakacağım, biraz sohbet edelim, beni İzmir’e gidecek arkadaşlarım bekliyor” dedi. Bizim piyasadan 500 TL’ye alamayacağımız balıklarla arkadaşının restaurantında balık ziyafeti çekti, sağolsun. Balıkta henüz denizden çıkmış, taptaze ve mevsimi gereği de çok lezzetteydi, tekrar buradan teşekkür ediyoruz.   ISPARTA İSLAMKÖYLÜ DURSUN KOÇOĞLU               Rahmetle andığımız Süleyman Demirel’in 1965'ten sonra çıktığı yurtiçi gezilerden birinde Banaz’a uğradığını, Banaz’da da İslam köy olduğu için ayrı bir sevdiğini duyardık. Annem Gülsen Dalkılıç da eşi rahmetli Nazmiye Demirel’in Banaz’a geldiğinde henüz 2 yaşlarında olan beni (2 yaşındaki Vadi’yi) çok sevdiğini, eline alarak saatlerce bırakmadığını, çok sevdiğini, çok sayıda fotoğraf çekildiğini, Isparta İslamköy’de yapıldığını öğrendiğini, külliyede belki fotoğrafların olabileceğini söyleyince belki bulabilirim inancıyla biraz da genel kültürü ön plana alarak Isparta’ya yola çıktık. Isparta Uşak iline aslında 170 km. ve çok yakın. Isparta’ya gittiğinizde de mutlaka Isparta kebabını da deneyin, yanında üzüm şırası da için.            İslamköyde Külliye’ye heyecanla gittik, Rahmetli Süleyman Demirel’in doğduğu, büyüdüğü evi, anne-babası ve kardeşleriyle yemek yediği sofraları, hayat hikayesini, dünyanın çeşitli ülkelerinden verilen hediyeleri, yaptığı gezileri, konuşmaları, kıyafetlerini, vs. onbinlerce objeyi ve fotoğrafları görme fırsatımız oldu. Çok aradıysam da Nazmiye hanımın kucağındaki bebeklik fotoğrafını bulamadım. Rahmetli Süleyman Demirel’in kabrini ziyaret edip ziyaretçi defterine duygularımızı yazıp “Fatiha” okuduktan sonra İslamköy merkezinde çok ferah inşa edilmiş köy meydanına kurulmuş köy kahvesi bahçesine oturduk, çaylarımızı söyledik. Bu arada emekli oldukları belli okey ve tavla oynayan ve yanlarında oyuna bakan kişiler de bize “hoş geldiniz” dediler. Ben birkaç soru sordum, masanın yanındakilerden bir amca yanımıza gelerek tekrar “hoş geldiniz” diyerek nereden geldiğimizi sordu, bize kahve ikram etti. İslamköy’lü olduğunu, emekli olduğunu, yaz aylarında İslamköy’de ve Isparta’da oğullarının yanında, kış aylarında Antalya’daki evinde yaşadıklarını, DSİ Hukuk Bölge Müdürlüğünde memur olarak yıllarca çalıştığını söyleyince ben de avukat olduğumuzu söyledim, sohbetimiz ilerledi. Dursun amcayı hayalinizde canlandırmak gerekirse; ak saçlı, bakımlı, eski senatör veya siyah beyaz avukat fotoğraflarındaki meslektaşlarımız gibi, etkili bir yapısı var. Dursun amcanın avukatları da çok sevdiğini, çalıştığı avukatlar ile anılarını anlatmasını takiben ben “Dursun amca siz de bizim meslektaşımız sayılırsınız, yıllarca hukuka hizmet vermişsiniz ordan da emekli olmuşsunuz, sizi “Fahri Avukat” olarak görüyorum, arabanın arkasında cübbem var, sizin cübbeli fotoğrafınız çekmek istiyorum, çok yakışacak eminim” dedim. Ya olur mu, ben Avukat değilim, vs. dedi ise de “olsun şu andan itibaren Fahri Avukatsınız” diyerek arabanın yanına gittik. Cübbeyi giydirdik, o kadar yakıştı ki sanki 50 yıllık avukat gibi duruşu, bakışı, vs muhteşem avukat fotoğrafı oldu, beraber ve yalnız onlarca fotoğraf çektirdik, sonrasında tekrar birer çaydan sonra Uşak’a döndük.            Ben birkaç gün sonra fotoğrafları çoğalttım, bir tanesini de büyütüp çerçevelettirerek kargo ile Isparta’ya ulaştırdım. Kargo ulaşınca beni oğlu aradı. O kadar memnun olmuşlardı ki evin en güzel yerine koyduklarını, çok memnun olduklarını ifade ettiler. Birkaç hafta sonrasında da herhangi bir beklentimiz olmasa da kargo ile muhteşem kirazlarını gönderdiler. Böylesine tesadüflerle, biraz da dışa dönüklük, samimi davranışlar sonucu çok fazla kişi ile tanışıyoruz. Ambulans Ahmet amcayı ve Dursun amca ile bazen onlar önce, bazen biz önce arayarak kutlamalarımızı yapıyoruz, bayramlaşıyoruz. Kendilerinin ellerini öpüyorum, selamlarımı sunuyorum, uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum…             Perşembe,13.05.2021 (Ramazan Bayramının 1.günü)
Ekleme Tarihi: 25 Mayıs 2021 - Salı

AMBULANS AHMET, AMBULANS MEHMET, SÜLEYMAN DEMİREL KÜLLİYESİ VE ISPARTALI DURSUN KOÇOĞLU …

        Avukatlık mesleğimiz gereği çok sık seyahat ediyoruz, çok fazla kişi ve yer ile tanışıyoruz, birçoğu ile ilgili anımız var, bu yazımda üç kişinin bıraktığı güzel izleri aktarmaya çalışacağım.
         Yazılarımda ortak kişi 5 Mart 2020 tarihinde kaybettiğimiz rahmetli babam Soydan Dalkılıç, yazının yazıldığı 13 Mayıs 2021 Ramazan Bayramı günü içim buruk da olsa anımsamak ve yad etmek çok farklı bir his, rahmetle anıyoruz…
        Yazıma konu olan Ambulans Ahmet amcayı ve Dursun amcayı az önce aradım, bayramlarını kutladım, çok mutlu oldular. Her ikisi de yetmiş yaşlarını biraz geçtiler ama sağlıklı ve dinçler… Uzun ömürler diliyorum.
 
AMBULANS MEHMET VE BABAM SOYDAN DALKILIÇ
 
          Yazıma konu olan bir diğer kişi ise Ambulans Mehmet. Banaz’ın yıllarca ambulans şoförlüğünü yapmış olan benden birkaç yaş küçük olan Mehmet’i çocukluğundan tanırım. Daha 6-7 yaşlarındayken babasının Ford minibüsü ile Dörtyol’dan Uşak’a kalkan, biraz da şanzımanı öten minibüsü ile babasının yanında cıva gibi (babamın tabiridir), yerinde duramayan, babasının araba kullanmasına hayranlıkla bakan, bir an önce büyüyüp araba kullanmak isteyen tavırlarını unutamam. Mehmet büyüdü, Banaz Devlet Hastanesinde Ambulans şoförü oldu, bu sebeple de hep “Ambulans Mehmet” olarak anıldı. Çok sevdiği sürücülüğün hazzını da şehirlerarası son model otobüsler kullanarak aldı, aynı zamanda kamuya hizmet etti.
         Ambulans Mehmet rahmetli babamın has adamıydı çünkü babamın Didim’deki yazlığına kendisini götürür, iki de çok sevdiği sigaralarını içe içe yolculuk yaparlar, Ambulans Mehmet babamı bırakır dönerdi. Geçenlerde çok sigara içtiğini ilettim kendisine ama o da babam gibi dinlemedi içmeye; hem de fazlası ile içmeye devam ediyor. Ambulans Mehmet’i Banaz’da soyadı ile soracaksın bilinmeyebilir ama “Ambulans Mehmet” deyince herkes bilir. Buradan babamın sağlığında yaptığı yardımlar için kendisine teşekkür ediyorum ama keşke sigara içmeselerdi diye de üzülerek tekrar ediyorum. Ancak belirtmek istiyorum ki rahmetli babam kesinlikle araç içinde ve odada sigara içmezdi, ne kadar soğuk olursa olsun şemsiyeli balkonunda sigarasını içer yolculuklarda da sık sık mola verip sigarasını içerdi.
 
KARABURUNLU AMBULANS AHMET
 
            Yaklaşık 4 yıl önce bir cumartesi günü 30 Nisan günü İzmir’in güzel ilçesi Karaburun’a gittik, ailemle birlikte. Uşak’tan Karaburun’a kadar pek mola vermedik, Karaburun merkeze geldiğimizde postane yanında bir kahvehane vardı. Onun önünde oturanların keyifli olduğu anlaşılıyordu, durdum. Camı açtım ve yorgunluk çayı içmek istediğimizi, ailece oturabileceğimizi sordum, hemen buyur ettiler. Hemen bir masa ve 4 tahta eski usul kahvehane sandalyesini yola doğru koydular. Yolda bir şey yememiştik, akşama deniz kenarında yemek yeme programımız vardı ama hafif acıkmıştık. Çayları söyledik, gerçekten çok güzel rengi ve tadı olan çayları içerken yanda bulunan markete sıcak sıcak ekmek geldi. Kokusu buram buram, hemen markete girdim, zaten İzmir’in tulum peyniri meşhur baktım çok güzel tulum peynirleri var, birini beğendim, iki taze ekmek aldım, yarım kg. kadar da tulum peyniri aldım. Arabanın arkasındaki temizlik malzemeleri ile rulo havlu ile güzel bir masa kurdum. Banaz’da Tüfekçi Yaşar’dan aldığım güzel bir çakı bıçağı ile ekmeği dörde böldüm, içlerini hamur kısımlarını çıkarttım, tulum peynirlerini ekmeğe koydum, çevre masalardakilere de ikram ettim. Çaylarımızı içtik, birkaç bardak daha içtik, artık çaya doymuştuk ki dört çay daha geldi. İstemediğimiz halde gelen çayları içerden gülümseyen ve biraz sonra yanımıza geleceğini işaret ile ifade eden 70’li yaşlarda sempatik bir kişinin gönderdiğini anladık. Teşekkür ederek çayımızı içtik, bu arada oyunu biten kişi masamıza gelerek muhteşem bir enerji ve sempatik gülüşle “hoş geldiniz” dedi. Kendisine Ambulans Ahmet dendiğini, 48 yıl Karaburun Devlet Hastanesinde ambulans şoförü olarak çalıştığı için böyle bilindiği, bazen bir günde hem de o eski ve virajlı Karaburun-İzmir yolundan İzmir’e 8 kez gidip geldiğini, çok çalıştığını ama hiç yorulmadığını, Karaburun’lu olduğunu anlattı. Biz de Banaz’da “Ambulans Mehmet versiyonu” olduğunu anlattık, çok güldü. Böylesine kişilerle tanışıldığında elbette bizim de hem meslekten gelen çok kişi ile tanışmamızın verdiği tecrübe, hem de hislerimizle zarar gelmeyeceğini ve dostumuz olabileceğini anladık. Bize en son kasım ayında çalıştırdığı ve kıyıda bekleyen küçük bir teknesinin olduğunu, denizde bir tekne gezisi yapabileceğimizi teklif etti. Biz de gördüğümüz samimi yaklaşıma göre vaktimizde uygun olunca teklifi kabul ettik. Bizlere güzel bir tekne gezisi yaptırdı, temiz hava, temiz denize ayaklarımızı sokarak serinledik, dinlendik, bir saatlik gezi ile sanki yeniden doğduk. Bu arada Ahmet amcaya “Ahmet amca indikten sonra sana biraz mazot alalım, vs. dedimse de şiddetle reddetti. Kendisine teşekkür edip nezaketimizi ilettikten sonra biraz sohbet ettik, ortak çok sayıda tanıdık çıktı. Zira bazı adliyeciler ve polis memuru arkadaşların Uşak’tan geldiğini söyleyince daha da iyi anladık birbirimizi.

 

          Uşak’a döndükten sonra teşekkür anlamında kargo ile tarhana, vs. gönderdim, çok memnun oldu. Geçtiğimiz yıl da yine Karaburun’a gittik, rahatsızlık vermeyelim ama bir yere davet edip çay içelim diye düşünürken telefonla aradığımızda onun da deniz kenarında restaurantlar bölgesinde olduğunu öğrendik. Aracımızı park ederken geldi, bir baktık elinde her biri en az 2 kg. olan iki adet kefal balığı. Denizden henüz yeni tutmuş, gülerek karşıdan gelen Ahmet amca, “bakın bunları İzmir’e götürecektim ama sizin nasibiniz, ben sizi arkadaşımın restaurantına bırakacağım, biraz sohbet edelim, beni İzmir’e gidecek arkadaşlarım bekliyor” dedi. Bizim piyasadan 500 TL’ye alamayacağımız balıklarla arkadaşının restaurantında balık ziyafeti çekti, sağolsun. Balıkta henüz denizden çıkmış, taptaze ve mevsimi gereği de çok lezzetteydi, tekrar buradan teşekkür ediyoruz.
 
ISPARTA İSLAMKÖYLÜ DURSUN KOÇOĞLU
 
            Rahmetle andığımız Süleyman Demirel’in 1965'ten sonra çıktığı yurtiçi gezilerden birinde Banaz’a uğradığını, Banaz’da da İslam köy olduğu için ayrı bir sevdiğini duyardık. Annem Gülsen Dalkılıç da eşi rahmetli Nazmiye Demirel’in Banaz’a geldiğinde henüz 2 yaşlarında olan beni (2 yaşındaki Vadi’yi) çok sevdiğini, eline alarak saatlerce bırakmadığını, çok sevdiğini, çok sayıda fotoğraf çekildiğini, Isparta İslamköy’de yapıldığını öğrendiğini, külliyede belki fotoğrafların olabileceğini söyleyince belki bulabilirim inancıyla biraz da genel kültürü ön plana alarak Isparta’ya yola çıktık. Isparta Uşak iline aslında 170 km. ve çok yakın. Isparta’ya gittiğinizde de mutlaka Isparta kebabını da deneyin, yanında üzüm şırası da için.
           İslamköyde Külliye’ye heyecanla gittik, Rahmetli Süleyman Demirel’in doğduğu, büyüdüğü evi, anne-babası ve kardeşleriyle yemek yediği sofraları, hayat hikayesini, dünyanın çeşitli ülkelerinden verilen hediyeleri, yaptığı gezileri, konuşmaları, kıyafetlerini, vs. onbinlerce objeyi ve fotoğrafları görme fırsatımız oldu. Çok aradıysam da Nazmiye hanımın kucağındaki bebeklik fotoğrafını bulamadım. Rahmetli Süleyman Demirel’in kabrini ziyaret edip ziyaretçi defterine duygularımızı yazıp “Fatiha” okuduktan sonra İslamköy merkezinde çok ferah inşa edilmiş köy meydanına kurulmuş köy kahvesi bahçesine oturduk, çaylarımızı söyledik. Bu arada emekli oldukları belli okey ve tavla oynayan ve yanlarında oyuna bakan kişiler de bize “hoş geldiniz” dediler. Ben birkaç soru sordum, masanın yanındakilerden bir amca yanımıza gelerek tekrar “hoş geldiniz” diyerek nereden geldiğimizi sordu, bize kahve ikram etti. İslamköy’lü olduğunu, emekli olduğunu, yaz aylarında İslamköy’de ve Isparta’da oğullarının yanında, kış aylarında Antalya’daki evinde yaşadıklarını, DSİ Hukuk Bölge Müdürlüğünde memur olarak yıllarca çalıştığını söyleyince ben de avukat olduğumuzu söyledim, sohbetimiz ilerledi. Dursun amcayı hayalinizde canlandırmak gerekirse; ak saçlı, bakımlı, eski senatör veya siyah beyaz avukat fotoğraflarındaki meslektaşlarımız gibi, etkili bir yapısı var. Dursun amcanın avukatları da çok sevdiğini, çalıştığı avukatlar ile anılarını anlatmasını takiben ben “Dursun amca siz de bizim meslektaşımız sayılırsınız, yıllarca hukuka hizmet vermişsiniz ordan da emekli olmuşsunuz, sizi “Fahri Avukat” olarak görüyorum, arabanın arkasında cübbem var, sizin cübbeli fotoğrafınız çekmek istiyorum, çok yakışacak eminim” dedim. Ya olur mu, ben Avukat değilim, vs. dedi ise de “olsun şu andan itibaren Fahri Avukatsınız” diyerek arabanın yanına gittik. Cübbeyi giydirdik, o kadar yakıştı ki sanki 50 yıllık avukat gibi duruşu, bakışı, vs muhteşem avukat fotoğrafı oldu, beraber ve yalnız onlarca fotoğraf çektirdik, sonrasında tekrar birer çaydan sonra Uşak’a döndük.
           Ben birkaç gün sonra fotoğrafları çoğalttım, bir tanesini de büyütüp çerçevelettirerek kargo ile Isparta’ya ulaştırdım. Kargo ulaşınca beni oğlu aradı. O kadar memnun olmuşlardı ki evin en güzel yerine koyduklarını, çok memnun olduklarını ifade ettiler. Birkaç hafta sonrasında da herhangi bir beklentimiz olmasa da kargo ile muhteşem kirazlarını gönderdiler.
Böylesine tesadüflerle, biraz da dışa dönüklük, samimi davranışlar sonucu çok fazla kişi ile tanışıyoruz. Ambulans Ahmet amcayı ve Dursun amca ile bazen onlar önce, bazen biz önce arayarak kutlamalarımızı yapıyoruz, bayramlaşıyoruz. Kendilerinin ellerini öpüyorum, selamlarımı sunuyorum, uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum…
            Perşembe,13.05.2021 (Ramazan Bayramının 1.günü)
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.