İlkokuldan bu yana öğretilmeye çalışıldığı üzere sağlıklı bir toplumun temeli sağlıklı aile yapısı ile atılır, toplumun temeli olan Aile kurumu evlilik ile kurulur, tarifini Türk Medeni Kanununda bulan evlilik ergin olan erkek ve kadının hür iradeleri ile bir ömür boyu birlikte yaşaması için resmi nikah ile doğar.
Evlilik kurumunun toplumsal yapının ve aile yapınsın korunmasında son derece büyük önemi vardır, Evlilik kurumu resmi akit ile kurulmakla birlikte ölüm, gaiplik evliliğin butlanı ve en yaygın ve iradi olarak da boşanma ile son bulur.
Boşanma davaları Türk Medeni Kanununda TMK.m.161 ve 184. Maddeleri arasında düzenlenmiştir.Boşanmanın mali ve hukuki sonuçları son derece ciddi sonuçlar ortaya koymaktadır.Bu sebeple boşanma davalarının açılmasından infazına ve kesinleştikten sonraki çocukların teslimine kadar ve birçok süreç son derece titizlikle yürütülmezse son derece ciddi hak kayıplarına yol açabilmektedir.Esasen boşanma davalarının sonuçları bir ömür boyu tarafları bırakmamaktadır.Örneğin boşandınız, müşterek çocuğunuz var,18 yaşına kadar velayet ve nafaka sorunu,18 yaşından sonra eğer çalışmıyorsa ve yardıma muhtaç ise yardım nafakası,düğünü,mecburen düğünde tarafların yer almak istemesi,bu sırada dahi çıkan olaylar ve tartışmalar,vs. insanları yıpratmaktadır.Ben büroma gelen müvekkil adayına öncelikle “müşterek çocuğunuz var mı?”diye sorarım,zira müşterek çocuğun menfaatleri de üzerinde ayrıca ehemmiyetle durulması gereken bir husustur.
TMK.m .168 uyarınca ‘’Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.’’ Aile Mahkemesi yok ise Aile Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılır ve görülür. Boşanma davasında Boşanma talebi yanında,Tedbir nafakası,İştirak nafakası,Yoksulluk nafakası, Maddi ve Manevi Tazminat talepleri ile çocukla şahsi münasebet gibi hususlar talep edilir, taraflardan biri ile ilgili şartlar gerçekleştiği takdirde 6284 sayılı yasa uyarınca Koruma Tedbiri talep edilmektedir.Mahkemeler bu konuda tarafların delillerini,cevaplarını dikkate aldığı gibi resen araştırma ilkesi çerçevesinde Hakimin müdahalesi de ciddi bir şekilde uygulanarak hüküm kurulmaktadır.Ancak en önemli husus son dönemlerde maalesef sık yaşandığı üzere tarafların karşılıklı olarak korunmasına yönelik ,çocuğun ve eşin barınmasından geçimine dair her türlü tedbir başvuru üzerine veya resen Mahkeme Hakimi tarafından 6284 sayılı yasa ve TMK hükümleri uyarınca alınır,uymayanlara hapis cezası verilir.
2011 yılında yürürlüğe giren HMK ve 2002 yılında yürürlüğe giren TMK ile birlikte davanın açılması ve dilekçeler teatisi olarak bilinen aşamalar, delil bildirme süresi,kesin süreler,nafakanın ve tazminatın miktarı,karardan sonra nafakanın ve tazminatın tahsili,tahsil için muacceliyet zamanı ,faizin işlemeye başladığı zaman, çocukların velayeti,teslimi ve en önemlisi tarafların malvarlığına ilişkin sonuçlar son derece teknik ve hukuki bilgi gerektirmekte olup aksi halde birçok hak kayıpları ortaya çıkabilmektedir.Artık bilinmektedir ki Avukatsız dava takibi son derece risklidir.
1970’li yıllarda Avrupa’ya işçi sıfatıyla giden birçok kişinin o dönemdeki işçi ihtiyacı sebebiyle kolay işçi olmasından sonra Avrupa ülkeleri tarafından çıkartılan zorluklar sebebiyle özellikle 1985’li yıllardan sonra ve halen dahi Avrupa’da işçi olabilmek için üretilen çözümlerle birçok kişinin eşinden eşin rızası ile ve sonuçları çok düşünülmeden boşandığı,eşini Türkiye’de çocukları ile bırakıp ve Avrupa’da para karşılığı evlilikler yapılarak ikamet izni alındığı ve işçi olduğu, işçi olduktan sonra tekrar Almanya’da(birçok Avrupa ülkesinde,ancak en sık Almanya’da) tekrar boşanarak ve Türkiye’de eski eşi ile yeniden evlendikten sonra eşi ve çocuklarını götürülmesi uygulaması tüm Türkiye’de yapılmıştır.Bu arada bahane ile Türkiye’deki eşini boşamış ve Almanya’da evlenenlerin çok azda olsa bir kısmı artık Türkiye’deki eşi ve çocuklarını da aramaz olmuş bu yüzden çok büyük mağduriyetler de yaşanmıştır.Özellikle 1980 ila 2010 yılları arasında işçi olabilmek için dilin de çok gerekmediği dönemlerde birbirini hiç tanımayan,düğün salonunda kızın Cumartesi görülmesi,Pazar günü dünürlüğe gidilmesi,pazartesi de nikah kıyılması yönündeki evliliklere Banaz’lı ve Uşak’lılar olarak çok fazla tanık olduk. İşsizliğin öteden beri yaygın olduğu ülkemizde ve ilimizde ilçemizde işçi olabilmek için genç erkek Almanya’da işçi olabilmek için birkaç gün önce tanıdığı Avrupa’dan yaz ayında izne gelmiş kızlarla evlenmiştir,böylesine hızlı evlilikler yapılmıştır.(Eşlerin birbirini tanımaması boşanmaya sebep olmaktadır)
Tabii bu şekilde yapılan evliliklerde özellikle genç kızların son derece büyük özveride bulunduğunu düşünüyorum, zira her ne kadar sosyal devlet anlayışını en ciddi şekilde uygulayan ülkelerden başta Alman Hükümetinin bir evde yaşanabilecek metrekareye ve kişi sayısına göre tahsisi edilmesi gereken evi tayin etse de bu şekilde yurtdışına giden,dil bilmeyen,kayınpeder ve kayınvalide ile özellikle çoğu çalışmayan, kayınvalide ile aynı çatı altında kalan ,eşi işe gittiği için derdini paylaşmakta çaresiz kalan genç evli bayanların çektiği sıkıntıları ve gösterdikleri sabırları baktığımız boşanma davalarından bir çok meslektaşımız gibi çok yakından bilmekteyiz. 1980 ve sonrasında 2000’lere kadar ataerkil aile yapısını Almanya’da da devam ettiren Türklerin yaşam tarzı Türkiye’dekine benzer olmuş,genellikle anne baba yanında çocuklar,torunlar birlikte yaşamış,tarhanasından bulguruna,kuru biberine,fasülyesine kadar ülkemizden götürülerek sağlanan tasarruf ile birlikte tüm kazanç babada toplanmış bu şekilde büyük sermayelere de sahip olunmuştur.Bir süre sonra yaşam tarzının bağımsız aileye dönüşmesi anlayışının yaygınlaşması ile birlikte son dönemlerde her ailenin bağımsız konutu olmakla birlikte yine de anne babayla zaman zaman birlikte ikamete sık rastlamaktayız.
İşte özellikle ilimiz ve ilçelerimizde yaygın olan bazı ve sayıları oldukça fazla olan yurtdışı evlilikleri bir süre sonra çatlamaya başlamış ve boşanma davaları hızla artmaya başlamıştır. Boşanmaya yol açan bazıları sağlıksız oluşan Yurtdışı evliliklerinin yanında ülkemizde evlilik adaylarının birbirini tanımadan evlenmesi,farklı kültürlere sahip olunması,bağımsız konut tesisi edilmemesi,(bu konuda istisna olması gerektiğini aşağıda izah edeceğim)ekonomik sebepler,köyden kent hayatına geçiş,cep telefonlarının yaygınlaşması sebebiyle ortaya çıkan bazı sadakatsizlikler ve bir çok akla hayale gelmeyen sebeplerle boşanmalar da artmıştır.
Son zamanlarda Azerbaycan, doğu illerinin bazılarından ,hatta kendi bölge ve ilimizden bazı dolandırıcıların aracılığı ile yapılan özellikle yaşlı erkeğe genç bayan bulma,nikah,ziynet ve altın taktırma,ardından ertesi gün erkeğin terk edilmesi ve altınlara el konulması,bu sırada ölümü yakın olduğu düşünülen yaşlı erkeğe boşanma konusunda zorluk çıkararak para koparmak,olmazsa emekli aylığına konmak amaçlı ve sonuçlu eylemlere de sık rastlamaktayız, bu konuda esasen çocuklarını dinlemeyen bazı yaşlı erkekler çocuklarını mağdur etmişler,girdikleri girdaptan kurtulamamış veya çok büyük ödünlerle kurtulmuşlardır.
Boşanma sebepleri Zina(TMK md. 161),Hayata Kast,Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış(TMK md.162) muemele,Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat sürme(TMK md 163 Terk(TMK md 164),Akıl hastalığı(TMK md 165)ve evlilik Birliğinin sarsılması olarak Türk Medeni Kanununda sıralanmıştır. En yaygın boşanma sebebi TMK 166/1 vd belirtilen evlilik birliğinin sarsılmasıdır. Bu terimin eski yasadaki adı ‘’Şiddetli Geçimsizlik’’ idi.Bu madde kapsamındaki boşanma davalarında o kadar çok sebep vardır ki Mahkeme ve Yargıtay kararlarına konu olmuş akla hayale gelmeyen ve ilginç boşanma sebepleri ile taraflar boşanmaktadır, kadına ve erkeğin kusurları dilekçede belirtilmekte,buna göre nafaka,tazminat ve boşanmanın diğer sonuçları Hakim tarafından karara bağlanılmakta,taraflardan kararın istediği gibi olmadığını düşünen taraf da İstinaf Mahkemesine ve Yargıtay’a dosyayı göndermektedir. Çoğu baktığımız davalardan kadın veya erkeğin kusurlarını örneklemek gerekirse erkeğin veya kadının cep telefonu ile sık sık ve olağan dışı bir başka bayan veya erkekle görüşmesi ve sadakatsizliği,eşe karşı hakaret,sövme,tehdit,suç işleme,aile görevlerini yerine getirmemek, evin ihtiyaçları ile ilgilenmemek,bağımsız konut tesis etmeyerek eşi anne ve babası ile ikamet ettirmek,eşin karı-koca görevlerini yerine getirmemesi,temiz olmamak,eşini başkalarının yanında aşağılamak ve küçük görmek,eşin ziynet eşyalarını alarak vermemek,Eşini sevmediğini söylemek,sürekli alkol almak,eşini ısırmak,Güven sarsıcı davranışta bulunmak,çevresine uygunsuz fotoğraflarını göndermek,ilk eşten olan çocuğuna çocuğa kötü davranmak,çocukları odaya kilitlemek,ev eşyasına zara vermek,vs. şeklinde binlerce sıralanabilir. Ancak baktığımız davalarda bazı boşanma sebepleri vardır ki bana çok ilginç gelmiştir. Bir defasında yurtdışına evlenerek giden bir erkek ve üniversite mezunu müvekkilim kendisinin çalıştığını,kayınpederinin kendisine haftalık 50 Euro harçlık verdiğini,diğerinde evlenerek Almanya’ya giden erkeğe kayınpederinin eline bir tıraş makinası alıp odada halıya oturarak ”gel bakalım damat,benim saçımı tıraş et,biz burada tıraşa 20 Euro vereceğimize kendimiz tıraş oluyoruz,para böyle birikiyor “ diyerek eline tıraş makinasını vermesi ,eşinin babasını desteklemesi ve buradan çıkan tartışma sonucu tarafların boşanmaya karar vermesi,otobüs şoförü olan müvekkilin otobüsten indikten sonra muavin ile eve gelerek ”hanım güzel bir çay yap kısa bi hesap göreceğiz,yorgun argın geldik” demesine karşılık kadının ”sen akşama kadar otobüste ve molada çok çay içiyorsun ya içme ya kendin yap “demesi ve kaptanın muavin yanında kendinin küçük düştüğünü düşünerek çıkan tartışmalar vs. boşanma sebepleri bana ilginç gelmiştir. Mahkemeler ve Avukatlar tarafından kusur tespitinde değerlendirilen ve kullanılan en önemli delil cep telefon kayıtlarıdır,eşin sıra dışı ve aynı kişi ile sıklıkla cep telefonu ile görüşmesi,onlarca,yüzlerce mesajlar atması,facebook ve diğer sosyal medya ile yapılan sadakate aykırı görüşme ve mesajlaşmalar boşanma davalarında bir çok kişiyi zor durumlara düşürmekte, onbinlerce veya yüzbinlerce tazminatlarla karşıya kalmaya yol açmaktadır. Boşanma davalarında en önemli delil tanıktır, bir kişinin yanlış bildiğinin tersine tanıkların aile içinden olması,anne baba,kardeş olmasının önemi yoktur,hatta daha iyi bilebilecekleri Yargıtay tarafından da farzedilmektedir.
Bu arada çocukların velayeti ile ilgili olarak çocukların üstün yararı olarak bilinen ve uluslar arası sözleşmelerle kabul edilen bir terim vardır,Yargıtay Uygulamasına göre çocukların mümkün olduğunca birlikte büyümesi esastır.Çocukların 10 yaşından sonraki iradelerine genellikle önem verilir,anne veya baba yanında kalması,yani velayetin düzenlenmesi rehber eşliğinde Mahkemede dinlenerek tarafların sosyal ve ekonomik durumuna göre Hakimlikçe karar verilir.
Boşanma davaları çok yaygın ve birçok kişiyi ilgilendirmekle aileler,ev gezmeleri,çeşitli sohbetlerde aynı sağlıkta olduğu gibi çok çeşitli yorumlar yapılır,bir defasında telaşla ”Avukat bey,akşam komşularda ev gezmesindeydik, sizin dediğiniz gibi değilmiş,(Biz çocukların yaşı küçük, anne olarak çocuklar sizde, çok büyük bir kusur olmazsa velayet size verilir demiştik)erkek çocuk anneye,kız çocuk babaya verilirmiş, öyle konuşuldu ”diyerek büroya gelmişti.gelmişti, böylesine ilginçliklerle birçok meslektaşımız da karşılamıştır.Biliniz ki nasıl evliliklerde pozitif enerji var ise Avukat tayin etmek de öyledir,herkesin kafasının uyduğu,ısındığı bir Avukat vardır,bu sebeple “şu Avukat iyi şu Avukat kötü” gibi ev gezmelerindeki konuşmalar çok sempatik olsa da biz tüm meslektaşlarımızın mesleğini en iyi şekilde yapmak için çaba sarfettiğini savunuyoruz.
Çocukların teslimi konusu ülkemizde halen çözülememiştir, halen icra kanalı ile yapılan teslimlerde çok büyük kavgalar çıkabilmekte,arada en fazla zararı çocuk görmektedir.Daha ılımlı ve çocuğa zarar vermeyecek şekilde davranmak anne babalara ve yakınlarına düşmektedir. 1990 yılında Avukatlığa ilk başladığımda henüz vekilliğini yaptığım ikinci boşanma davamda yaşadığım bir olay beni çok etkilemiştir.Boşanma davası görülürken henüz bebek olan çocukla şahsi münasebete karar verildikten sonra karşı taraf bayan ve ailesi müvekkilime değil bana güveniyordu,çocuğu Cumartesi sabah benim alıp yan sokakta bekleyen babaya vermemi,akşama da benim çocuğu babadan alıp anneye vermemi istiyorlardı, aslında tamamen insanlık namına yaptığım biraz da yeni başladığımız mesleğin ve hiç bitmemesini Allah’tan niyaz ettiğim heyecanla bu zor ricayı kabul ettim, birkaç ay çocuk alışana kadar anneden sabah alıp,babaya,akşam da babadan alıp akşam anneye teslim etmek ,her ikisinde sabah anneden,akşam babadan ayrılmak istemeyen çocuğun ağlamaları ve çığlıkları beni derinden etkilemiştir.
Boşanma davaları sebeplerinin ortaya konulmasından sonuçlarına ve kararın infazına,nafakanın,tazminatın,kadın veya erkeğin malvarlığı paylaşımına,çocuk teslimine ,sonrasında açılacak nafakanın arttırılması davasına kadar aşamaları olan ,yapılacak bir hatada yüzbinlerce veya milyonlarca TL. maddi zarara yol açabilecek çok ciddi davalardır.Karar verilince nafakanın ve tazminatın tahsili aşaması önem arzetmekte, mal varlığının,ziynet eşyalarının,katkı ve katılma alacağının talebi ve tahsili son derece zahmetli ve dikkat isteyen işlerdir.
Bu konu o kadar derindir ki onbinlerce sayfa yazılabilir yine bitmez,dünya var oldukça da bitmeyecektir. Yalnız şunu belirteyim boşanma davasından sonra açılabilecek olan katkı ve katılma alacağı davalarında zamanaşımı 10 yıldır. Bu önemli konuyu ayrıca gelecek yazımızda izah edeceğim.
Bu vesile ile başta Elazığ ve Malatya’da meydana gelen deprem ve Van Bahçesaray’da meydana gelen çığ sonucu vefat eden ayrıca İstanbul’da meydana gelen uçak kazasında ölen tüm vatandaşlarımıza, şehitlerimize ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına sabırlar diliyorum… Cumartesi,08.02.2020
AV.H.VADİ DALKILIÇ AV. N. GÜLGÜN DALKILIÇ