Bu çalışma hepimizi derinden etkileyen ve etkileyecek önemli bir konuyu içermektedir. Yazının ana temasını “bir baba 100 evlada bakabilir de 100 evlat bir babaya bakamaz” özdeyişi olarak belirtiyorum.
Ülkemizdeki yaşlı (veya yaş almış) engelli sorunlarının daha da büyüyerek arttığı çağımızda çok önemli olan bu konu irdelenmeli, acil çözüm odaklı planlar yapılmalıdır, bu çalışmada bu hususlara mesleki hayatta gördüğüm bazı sorunlardan da örnekler vererek değineceğim.
Diyanet İşleri Başkanlığı sitesinden aldığım aşağıdaki Hadislerde de Yaşlılara saygı ve Yaşlı bakımının önemine işaret edilmiştir. Dolayısı ile hem insani, hem dini bir vecibe olan yaşlı bakımı son derece önem arzetmektedir.
“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”
“Her hangi bir genç, bir kimseye yaşlı olduğu için ikramda bulunursa, Allah o gence, yaşlılığında kendisine ikramda bulunacak birini nasip eder.”
Aşırı yaşlılıktan Allah’a sığınan Hz. Peygamber bir devlet başkanı olarak güçsüzlerin ve yaşlıların bakımını üstlenmiştir. Bu konudaki bir hadis şöyledir;
“Güçsüz ve düşkünleri araştırıp bana getirin, (ihtiyaçlarını karşılayayım). Çünkü siz ancak içinizdeki güçsüzler sayesinde yardım görüyor ve rızıklandırılıyorsunuz.”
Yaşam süresi istatistikleri her ne kadar yaşam süresinin uzadığını gösterse de yaşlılık dönemi ülkemiz şartlarında 65-70’li yıllarda başlamaktadır. Gençliğimizde 20’li yaşlarda evlenmeyenlerin geciktiği belirtilirdi, askerden dönen gençler hemen evlendirilirdi, şimdi ise 30’lu yaşlar bayanlar için dahi evlenme yaşı değil, evlilik yaşı gittikçe ilerliyor, hatta evliliğe genel olarak ekonomik zorluklar veya ekonomik bağımsızlıklarla birlikte soğuk bakılıyor, bazen de ekonomik özgürlükler evli çiftler arasında daha belirgin halde boşanmaları arttırıyor.
Eskiden çocuk sayısının çok olduğu ve birlikte yaşanılan ataerkil aile yaşam tarzı ile anne-babaya sahip çıkılır, anne babalar genelde çocuklarının yanında hastalanır, yaşlanırdı ve çocuklarının evinde vefat ederdi. Son yıllarda çocuk sayısının azalmasıyla ve bağımsız konut tesisi anlayışı ile çocuklar evlendikten sonra ayrı eve taşınmaktadır. Ebeveynler eğer birlikte yaşlanırsa çocukları da gerekli vicdan ve ilgiye sahipse sorun daha azdır. Yaşlı bakımı ile ilgili herkesi hassasiyete davet ediyorum, yapılacak empati ile çok hassas olan bu konuda duyarlılığın ve farkındalığın en üst seviyede olmasını diliyorum. Köylerde ve küçük yerleşim yerlerinde durum biraz daha yaşlılar lehine rahat olup anne-baba ve çocuklar arasındaki ilişkiler toplum baskısının da etkisi ile daha yakın ve yüksektir. Köylerde emekli olan yaşlıların emekli aylıklarını da kaldıkları çocuklarına destek için verdikleri görülmektedir.
Akla hayale gelmeyen zorluklarla dolu Yaşlı bakımı son derece karmaşık bir husustur. Aslında benzer sorunlar ve eksiklikler bebek bakımında da mevcuttur. Ülkemizde maalesef Yaşlılık dönemine yatırımlar yetersizdir. Yaşlı bakımevleri ve Huzurevleri sayı ve nicelik yönünden çok yetersizdir. Hiç Huzurevine başvurunuz oldu mu bilmiyorum ama hadi bakalım bir anne-babanız, çoğu kez yakınınız için başvurun nasıl sıraydı, rapordu, geçiştirmeli cevaplar alacaksınız ve yaşlınız elinizden kayıp gidecek ve Huzurevine veya yaşlı bakımevine yerleşemeden vefat edip gidecek göreceksiniz. Bu konuda Huzurevleri çok daha şeffaf olmalı, kayırmaların olup olmadığı konusundaki soru işaretleri giderilmelidir.
Yaşlı bakımı ve rehabilitasyonu konusunda devletin ilgili kurumları yanında Üniversiteler, özellikle Belediyeler ve Halk Eğitim Merkezlerine çok önemli işler düşmekte ve yapılacak bir seferberlik ile bu konu çözülmelidir. Mevcut durumda yatırımlar ve verilen hizmetin yetersiz olduğu açıktır, acilen ve derhal arttırılması gerekmektedir. Üniversite mezunu olanların ülkemiz şartlarında nasıl bir anlayış ise iş beğenmedikleri malumdur. Bu sebeple özellikle konusunda yetişmiş görevliler koordinesinde özverili ev hanımlarının bu konuda eğitimi ve kalıcı iş sahibi yapılması yolu tercih edilmelidir. Üniversitelere yaşlı bakımı, engelli bakımı, tedavisi ile ilgili yeterli bölümlerin olmadığı, Halk Eğitim Merkezlerinde de bu konuda yeterli bakıcı eğitimi verilmediği, Huzurevi ve yaşlı bakımevi binaları sayısının yeterli olmadığı görülmektedir.
Uşak’ta Huzurevi her ne kadar Huzurpark adlı İzmir yolunda yola yakın yerde ise de buranın içeride, göz önünden uzak ve yaşlıların anımsanmasını da engellediğini görüyorum. Bu gibi binalar ve tesisler her gün akılda kalacak, ulaşımın her yönden kolay olduğu ve görünür yerlere, yol üzerlerine ve yakınlarındaki iç kısımlardaki kolay ulaşılabilir yerlere yatay mimari ile inşa edilmelidir. Acilen Uşak iline Ankara ve İzmir yoluna, mümkünse Hastane yakınındaki sosyal alanlara yakın arsalara ve köylere Huzurevleri ve bakımevleri yapılmalı, bu konuda yaşlılardan bağışlar toplanmalı, arsa ve tarlalar, malvarlığı bağışları yapanlara öncelik verilerek cazibesi arttırılmalıdır, bu konuda özel sektör teşvik edilmelidir. Hani işsizlik vardı, hadi bakalım dedenize, annenize, babanıza, engelli yakınınıza bakıcı arayın, hatta bebeğinize bakıcı arayın nasıl zorluklar yaşadığınızı göreceksiniz, bu konuda derhal YÖK tarafından Üniversitelerde ve Yüksekokullarda bölümler açılmalı, gerekli yatırımlar yapılmalı, cazip ve bilimsel bir meslek haline getirilmelidir. Bakıma muhtaç yaşlılar ve engelliler Aile Hekimleri, Muhtarlıklar, Sağlık ekipleri tarafından tespit edilerek en geniş anlamda bakımevleri ve huzurevleri ile ülkemiz donatılmalıdır.
Bu konuda Adalet Bakanlığı sitesi olan Adalet Org adlı siteye yıllar önce yazdığım gibi özellikle iklimi uygun olan Antalya, Denizli, Uşak gibi illerdeki atıl, çalışmayan oteller revize edilebilir, yeni binalar yapılarak sıcak iklimin verdiği güneş ve moral imkan ve kolaylıklarından yararlanılabilir.
Yeni binalar yapmanın günümüz inşaat şartlarında ne derece hızlı olduğu malumdur. Çin’de birkaç haftada gökdelenler dahi dikilmektedir. Bazen düşünürüm ve iktidar tarafından vatandaşa bilgi verilerek “bir gün için motorin ve benzinden litre başına 2 TL. yaşlı bakımevi, engelli bakımevi için yapılacak olan inşaatlara destek amacıyla geçici katkı eklenecektir” denilse 2 günde toplanacak bu payla yüzlerce bakımevi parası toplanacak eminim hiç kimse buna karşı çıkmayacaktır.
Özellikle yurtdışından emekli olmuş yaşlılarımız o kadar fazla ki bu yaşlılarımızın Türkiye’deki durumu gittikçe zorlaşmaktadır. Tabir caiz ise paranın içinde yüzecek imkanlara sahip olan, çok sayıda malvarlığı olan, yurtdışından ve SGK’dan emekli aylıkları alan, eşi ile 4 aylık alan ama hak ettiği olumlu şartlarda yaşayamayan çok sayıda yurtdışı emeklimiz vardır. Çoğu kış aylarında alıştıkları Almanya şartlarında çocukları yanında daha iyi bir dönem geçirseler de ülkemize geldiklerinde yemeğinden ulaşımına, temizliğine önemli ve çeşitli zorluklar yaşamaktadır.
Almanya’da olan hukukçu bir yakınım, gelinimiz Alman babasının tek katlı tatil köyü gibi bir bakım evinde kaldığını, emekli aylığının yüzde 75’ini bakımevine verdiklerini ve memnuniyetini anlatmaktadır. Almanya’da çalışan Türk bayanların çoğu da bu yaşlı bakımevlerinde ve sağlık merkezlerinde çalışmakta, aylık 3-4 bin Euro gelir elde etmektedir. Ülkemizde de bu konuda verilecek asgari ücretin en az 2-3 katı yüksek ücretler ile yaşlı bakımı derhal cazip hale getirilmelidir.
ŞİMDİ KISACA YAŞLI BAKIMI KONUSUNDA YAŞANAN HER BİRİ TEK TEK SAATLERCE DÜŞÜNÜLECEK VE EMPATİ YAPILACAK İHTİYAÇ VE BAZI ZORLUKLARI BELİRTMEK İSTİYORUM, YAŞLISINA, ENGELLİSİNE SABIRLA BAKAN ÇOCUKLARI, TORUNLARI DA KUTLUYORUM;
* Öncelikle yaşlının barınması,(Yaşlı birey bir köşede durmamakta, onun için yapılan, ayrılan oda, banyo, gerekirse tuvalet ve ağırlık olmadığı hissini vermek önem arz etmekte, yaşlı ebeveyn kendini itilmiş hissetmemelidir.
* Banyosu, tırnağından tıraşına, saçından-sakalına, ağız-diş-cilt bakımına kadar kişisel temizliği,
* Günlük kıyafetleri, ütüsü, iç çamaşırlarının değişimi, yatak bakımı ve periyodik olarak değişimi, bu malzemelerin alınması, alt bezi, temizlik malzemeleri, vs. temizliği,
* Beslenmesi, (Kahvaltısından öğle, akşam yemeğine, ara öğün kadar yaşlıya özel güçlü besinlerle )
* Sağlık bakımı, (Doktora, Hastaneye götürülmesi, tansiyonu, şeker ölçümleri, saati saatine ilaçların kullandırılması, İlaçlarının takibi, gerekirse ameliyatların yaptırılması, hastaneye sevk, ambulans, hastaneden tekrar eve getirilmesi sırasında yataktan alınıp eve getirilmeli, kata çıkarılması, sandalyeye alınması, tekerlekli sandalye unsuru, tam iyileşti derken tekrar hasta olup tekrar ambulans ve hastaneye gidiş, bu süre içinde yaşananları ancak yaşayanlar ve sabreden vicdanlı kişiler bilir,
* Alt bezinden, ıslak mendil, eldiven, medikal malzemelerden ilaçlarına ve ameliyatlarına kadar tedavisi, (bu masrafların ne derece pahalı olduğunu yaşayanlar bilir)
* Evinde yaşlı bakan kişi yönünden aklının hem ailesine-çocuklarına, hem anne ve babasına bölünmesi, yaşlı anne ve babasının yukarıdaki tüm ihtiyaçlarının görülmesi ile birlikte çevresi, çocukları ile ilgisinin azalması, eşine, çocuklarına zaman ayıramaması, hiçbir zaman en kısa tatile dahi gidememesi, şehir dahi değiştirememesi, bazen evden dahi çıkamaması, kendi hayatının olumsuz etkilenmesi, kendi rutini bırakarak hasta babasına odaklanması, çarşıya pazara çıkamaması, kendisi için hiç bir şey yapamaması, özel hayatın olumsuz etkilenmesi...
İlçemizde Banaz Dilek Mahallesi Muhtarı Harun Aydemir beyin 2025 yılında başlattığı Ramazan ayında iftar dağıtımını da destekliyorum. Bu konuda iftar yemeğinden sadece parasal olarak ihtiyacı olanların değil, bedensel olarak zor durumda olan, Almanya’dan emekli, ancak çocukları Almanya’da yaşayan, köylerimizde yaşayan yalnız kişilerin de hiçbir şekilde komplekse girmeden ve çekinmeden gerekirse bir telefonla evine kadar yemek almalarının sağlanma-sının uygun olduğunu düşünüyorum. İl ve ilçe yöneticilerinin de bu tür yerlerde bulunarak bu konunun ekonomik durum ile bağlantısı olmayan bir yaşam ve dayanışma gerekliliği olduğunu, yemek almanın ve yapımına, dağıtımına, organizasyonuna katkı yapmanın esasen bir dayanışma göstergesi olduğunu göstermelerinin uygun olduğunu düşünüyorum. Bu tür çalışmaların sadece Ramazan ayında değil, yıl boyu her gün yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Yukarıda belirttiğim yaşlı bakımı hususunun Miras Hukuku ile de yakından ilgisi vardır, her dosyaya göre değişmekle birlikte yaşlı bakımını yapan evlada murisin sağlığında tapudan satış yolu ile devrettiği makul ölçülerdeki taşınır-taşınmaz malvarlığını Yargıtay ve İstinaf Daireleri MİNNET DUYGUSU İLE DEVİR olarak değerlendirmekte ve muvazaa olarak görmemekte, geçerli saymakta, açılan Tapu İptal ve Tescil Davasını reddetmektedir.
Toplumsal bir görev olarak yazma gereğini duyduğum bu çalışmayı hassasiyetle okuyan herkese teşekkür ediyorum. Bu vesile ile 20 Mart 2024 tarihinde vefat eden annem Gülsen Dalkılıç’ı rahmetle anıyorum, 2025 yılı Ramazan bayramınızı şimdiden kutluyorum, saygı ve sevgiyle kalınız...
Pazartesi, 24.03.2025
.
Av. H. Vadi Dalkılıç