Osmanlı idaresinin resmi olarak kutlanmasına izin verdiği dini bayramlardan biri, Gül Bayramı'dır.
Bu bayram daha çok Museviler tarafından kutlanmıştır. Gül çiçeği, bilindiği gibi, Ortadoğu dinlerinde çeşitli anlamları sembolize eder. Gül, Hristiyanlıkta Hz. İsa'nın kalbini; Musevilikte, İsrailoğullarının seçilmiş bir millet olmasını; Ermenilerde, Nuh tufanından kurtuluşu; İslamiyet'te ise Hz. Muhammed'i sembolize eder. Gürcüler de Gül Bayramını (Vardaton) kutlarlar. Azerbaycan'da merhum Haydar Aliyev'in hatırası için Gül Bayramı kutlanmaktadır.
Osmanlılarda, 1892 tarihli bir belgeye göre, yani II. Abdülhamid devrinde, Gül Bayramının kutlandığı belgelenebilmektedir. Bu belgeye göre, İstanbul Musevi hahambaşısı yardımcısı, Mart ayında yapılacak olan Gül Bayramı kutlaması için padişahtan izin talep etmiştir. Kendilerine izin verilmiştir. 1897 tarihli başka bir belgede, İstanbul'da Fenerbahçe semti civarındaki Fransız Mektebinde Gül Bayramı yortusu düzenlendiği ifade edilir. Demek ki, bu dönemlerde İstanbul'daki yabancı mekteplerde de Gül Bayramı kutlanıyordu. 1898 tarihli İstanbul Üsküdar Polis müdürünün raporuna göre, İstanbul Musevileri tarafından kutlanılan bu bayramın üç gün sürdüğü ve bu süre boyunca herhangi bir asayiş sorununun çıkmadığı belirtilir. Musevilerin Hamursuz Bayramında, padişah, İstanbul Hahamlığınına nakdi yardımda (30. Bin kuruş) bulunurdu. Paskalya münasebetiyle, Ermeni, Rum ve Ermeni Katolik patrikhanelerine hediye (atıyye) gönderilirdi. Museviler, Gül Bayramı için padişahtan hediye talep etmişlerse de bu talep kabul görmemişti. 1901 tarihli polis belgesinde ise, 9 Haziran 1901'de Frenkler tarafından Gül Bayramının yapıldığı; Moda'daki kiliselerde sabah saat 9.30'da ruhani ayine başlandığı; kiliselerde birçok kişinin toplandığı; ayinin 11.30'a kadar devam ettiği; herhangi bir vukuat olmadığı ve Fenerbahçe ve Kumkapı sokaklarının kalabalıklaştığı belirtilmiştir. Demek ki bu bayram, İstanbul polisi tarafından gayet sıkı izleniyordu.
Bu bayramın İzmir'de, Cumhuriyet devrinde, 1930 yılında, Katolikler tarafından kutlandığına dair resmi belgeler vardır. İzmir'de Katolik Kilisesinde dini ayin yapıldı. İzmir Fransız konsolosu da bu ayinlere katıldı. Dönemin İzmir valisi, törenlerin kilisede yapıldığı için herhangi bir müdahaleye gerek duymamıştı. Ancak bu bayramla ilgili yeterli bilgisi olmadığını belirterek, durumu İçişleri Bakanlığına sormuş ve ne yapılacağını öğrenmek istemişti.
Tüm bu bilgilerden, bu bayramın İstanbul ve İzmir Rum, Ermeni, Musevileri tarafından kiliselerde ve havralarda dini bir bayram olarak kutlandığı anlaşılmaktadır. Hangi ay ve günde kutlandığına dair tam bir tarih yoktur. Galiba kilise ve hahambaşılık bayram gününü belirliyordu. II. Abdülhamid'den devrinden önceki devirlerde kutlandığına dair elimizde şimdilik resmi bir belge yoktur. İslamcı siyasetten dolayı Osmanlı idaresi, 19. yüzyılın sonlarından itibaren, dini cemaatlerin bu tür bayram ve ayinlerine izin vermek zorunda kalmıştır. Cumhuriyet devrinde ise sadece İzmir'de 1930'da kutlandığına dair belge vardır.
Muhtemelen 1930'dan sonra, Cumhuriyet idaresi, bu bayramın alenen kutlanmasına izin vermedi. Gayrimüslimlerin bu bayramı istismar ettiklerine dair, arşivlerimizde şimdilik herhangi bir belge yoktur.