Banaz'daki Akkeçili Yörükleriyle ilgili zamanımıza ulaşmış 1573 tarihli bir Mühimme kaydı (hüküm no: 353) bulunuyor. Bu emir, İstanbul'dan Anadolu beylerbeyi (Kütahya bölge valisi) ile Uşak kadısına hitaben kaleme alınmıştır. Emrin içeriği, Banaz bölgesinde (nahiye) bulunan kadınlar hamamını basan Akkeçili Yörüklerinden bazı erkeklerin aileleriyle birlikte Kıbrıs'a sürgün edilmesidir. Hamamın yeri açıkça yazılmamıştır.
Bilindiği gibi, Kıbrıs adası ele geçirildikten sonra (1571), adanın iskân edilmesi için Anadolu ve Rumeli'den nüfus nakli yapıldı. Savaş sırasında adanın çoğu yeri boşalmıştı. Osmanlı idaresi, şenlendirme siyaseti çerçevesinde, suçluların çoğunu Kıbrıs'a gönderdi. Gidenlerin suçlarını da affetti. Osmanlı idaresi kendi rızasıyla gidenleri cezalandırmadı. Orada kendilerine bedava ev ve tarlalar verildi. Çok geniş kapsamlı bir proje olan Kıbrıs adasının şenlendirilmesi siyaseti, büyük ölçüde başarılı oldu.
Bugün Kıbrıs Türklerinin kökenleri, büyük ölçüde Osmanlı idaresinin izlediği bu siyasete bağlıdır. Kıbrıs'a sürülenlerden bir grup da Banaz'da suç işlediklerine inanılan Akkeçili Yörüklerinden birtakım ailelerdir. Turgut, Hacı, Bayram, Ramazan, Musa gibi isimleri olan elli-altmış erkek, Banaz bölgesinde, davul ve zurna ile kadınlar hamamını basmışlar, kadınlar hamamın içinde iken hamamın kapısına asılan peştamalı kaldırmışlar, kadınları zorla kaldırmak üzere iken Banaz'dan İstanbul'a gitmekte olan İstanbul çavuşlarından Derviş Çavuş olaya müdahale etmek istemiştir. Ancak onlar, onun ve ulakın (postacı) atını almışlar ve onu dövmüşler ve hakaret etmişlerdir. Banaz kadısının bu suçlamayı İstanbul'a Divan'a bildirmesi üzerine, bu olaya karışan Akkeçili Yörüklerinden herkesin aileleriyle birlikte Kıbrıs'a sürgün edilmeleri kararı çıkmıştır.
Osmanlı idaresi, bu kişileri 'ehl-i fesad' olarak nitelendirmiştir ki o yıllarda bu kavram 'devlet düşmanı' anlamına gelir. Demek ki, erkeklerin, kadınlar hamamını basması Osmanlı hukukuna göre bir suç kabul ediliyordu. Ayrıca görevli bir çavuşa hakaret etmek ve onu dövmek de büyük bir suçtu. Bunun cezasının da ağır olduğu, topluca sürgün olduğu görülüyor. Bunların adaya nasıl gönderildikleri ve orada hangi bölgede iskân edildikleri araştırılması gerek ayrı bir konudur.
Akkeçili Yörükleri, on altı ve on yedinci yüzyıllarda, Afyonkarahisar, Kütahya ve Aydın bölgelerinde, konargöçer bir hayat yaşamaktaydılar. Banaz yaylaları onların gittikleri yerler arasındaydı. Bunların bir kısmının, o yıllarda, Bursa civarında köy kurdukları belgelenebiliyor. Nitekim Akkeçililerin köy kurmaları süreci 1960'lara kadar devam etmiştir. Onların bir yere yerleşme süreci devam ediyordu.
Afyonkarahisar Dazkırı'ya bağı Akkeçili köyünün 1966 yılında suyu yoktu. Ulubey'e bağlı Akkeçili köyü de aynı dönemlerde aynı sorunlarla boğuşuyordu. 1610 tarihli bir belgede Çal'ın Böğrüce köyünde iskân edildiklerine dair bilgiler vardır. Aydın bölgesinde, Birgi, Keles (Kiraz) ve Baynabolu civarında yerleşerek, kendi isimlerini taşıyan köyler kurdular. Kalabalık bir Yörük grubu olan Akkeçili ve Karakeçililer arasında adaleti sağlamak için Osmanlı idaresi, birer müstakil kadı tahsis etmişti. Demek ki, Kıbrıs Türk kültürünün oluşturan öğeler içinde Yörük kültürü de vardır.