Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

LGS KABUSU

Önceki gün yani pazar günüydü, okulun önündeki kalabalık giderek artıyordu. Bir kalabalık, bir heyecan, bir curcuna... Bilmeyenler için büyük bir soru ama oradakiler zaten biliyordu. O gün LGS diye adlandırılan “Liselere Giriş Sınavı” vardı. Bizler de oradaydık çünkü bir çoğumuz gibi bizim çocuğumuz da bu sınava girecekti. Kenarda bekleyerek kendi çocuğumla beraber çocukları inceledim. Kimisi anne babasıyla gelmiş, kimisi tek başına. Bazılarının yüzü asık, bazılar ağlıyordu. Kimileri sınava dakikalar kalmış halâ konular, sorular üzerinde duruyorlardı. Kenarda köşede duranlar ya tırnaklarını kemiriyor, ya da ellerini falan ovuşturuyorlar. Büyük bir kısmı şen şakrak gülüyor, eğleniyordu. Ama eminim ki onlar da akılları sıra heyecanlarını yatıştırmak, sınav stresini birazcık atabilmek için zoraki neşelenme görüntüsüne bürünüyorlar gibiydi. Öğrenciler salona alındığından çok sonra, sınavın başlamasına 5 dakika kala koşarak sınava girenlerin korku ve heyecanını da çoğu veli canlı yaşadı. Oysa anne babaların bu konularda zamanı dara sokacak durumlara karşı önlem almaları gerekiyordu. Saatler geçtikten sonra sınav bitti, çocuklar çıkmaya başladı. Çoğunun suratı asık. Dedim ki, “hayrola, kötü mü gitti?”. Çocukların çoğu, “hiç görmediğimiz konulardan, özellikle sayısalda müfredatın dışında çok soru vardı, o soruları görünce afalladık, şok olduk. Yapamadık” dediler. Onların cevaplarına ben de şok oldum, gerçekten öylemi acaba diye. Pazar gecesi de sosyal medyada bu yönde çok paylaşım vardı. Sınav, öğrenciler için çok büyük bir mesele. Sürecekleri yaşamlarında hiç ama hiç unutmayacakları çok önemli bir “üç” saat. Düşünebiliyor musunuz, bir çocuk 8 yıl okuyor, öğreniyor, çabalıyor. Bir gün geliyor ve “sınav” duvarıyla karşılaşıyor. Hepsi bu duvarı aşmak için çabalarken bazıları duvara toslayıp hayatı boyunca bunun sersemliğini üzerinden atamıyor. Bizim çocuğumuzda da aylardır sınav kaygısı ve heyecanı adeta esir aldı. Bazen umursamaz gibi davransa da altta ve derinden o stresi yaşadığını çok açık görebiliyorduk. Çocuğunuza çalış deseniz bir dert, çalışma deseniz başka bir dert. Zaten kendileri de çoğu zaman bu yaklaşımlar karşısında şaşırıp kalıyorlar. İşin özünde boş bıraktığınızda da kendisi de salıverip gidiyor. Televizyonlarda uzmanlar söylüyorlar ya; “Çocuğu-nuzu yarış atı gibi koşturmayın. Bırakın kendi kapasitesinde çalıp öğrensin, ona göre sınava girsin”. Çok doğru da Günümüzde şu cep telefonlarının içine tıkıştırılan sosyal medya denilen ve çoğu zaman boş, gereksiz, ahlâksızlaştıran, aile değerlerini yıkan, yalan, dolan, insanı yoldan çıkaran, zamanı öldüren, şahsın kişiliğini silip süpüren, insanı çıkmaza sokan, doğruları yalan yanlış, yanlışları güzel gösteren “sanal dünya” hepimizin başına b*la olmaya devam ediyor. Bazen güzel ve yararlı bilgiler edinsek bile çoğu zaman olumsuzlukların abidesidir bu “yalan dünya”!.. Kim, ne kadar uzak tutabiliyor çocuklarını bu olumsuz durumlardan. Ama gerçekten çok zor. 4-5 yaşındaki çocuğun eline tableti, 7-8 yaşındaki çocuğunun eline akıllı telefonu tutuşturan insanlar gelecekten çok şey beklemesin. Bizler, ne yazık ki her şeyde olduğu gibi bu gibi durumlarda da işin şeyini çıkarıp üretmeyi bile başaramadığımız şu cep telefonlarının esiri olmaktan kendimizi alamıyoruz. Sınav büyük bir engel, büyük bir korku çocuklar için. Bana göre buna farklı bir çözüm bulmalı, çocukların geleceğini sınav korkusuna, sınav kaygısına kurban etmemeliyiz. Kaldırın şu sınavları, çocukların başarısına ve bece-risine göre okuyacağı okulları belirleyin... diyeceğim ama açık ve net bir şekilde diyemiyorum. Çünkü girdikleri yüzlerce deneme sınavında farklı farklı sonuçlar çıkıyordu. Çünkü zaman içinde bazı öğrencilerin çaktırmadan bazı doküman-lardan yararlandıkları şeklinde görüşler belirtiliyordu. Yani açık açık yazamadım ama galiba anlatamayacağım. Kafaları karıştırmamak için, öğrencilerin kopya çekebildiklerini yazmak zorunda kaldım. Böyle durumlarda da gerçekten başarılı olan öğrencilerin hakkı gasp edilmiş olacaktır. Ancak büyüklerin bu konuya öyle ya da böyle bir çözüm bulmaları kaçınılmazdır. Çocuklarımızın hayatını “üç” saatlik bir zamana mahkûm etmemek için, geleceğini karartmamak için...
Ekleme Tarihi: 04 Haziran 2024 - Salı

LGS KABUSU

Önceki gün yani pazar günüydü, okulun önündeki kalabalık giderek artıyordu. Bir kalabalık, bir heyecan, bir curcuna... Bilmeyenler için büyük bir soru ama oradakiler zaten biliyordu. O gün LGS diye adlandırılan “Liselere Giriş Sınavı” vardı. Bizler de oradaydık çünkü bir çoğumuz gibi bizim çocuğumuz da bu sınava girecekti.
Kenarda bekleyerek kendi çocuğumla beraber çocukları inceledim. Kimisi anne babasıyla gelmiş, kimisi tek başına. Bazılarının yüzü asık, bazılar ağlıyordu. Kimileri sınava dakikalar kalmış halâ konular, sorular üzerinde duruyorlardı. Kenarda köşede duranlar ya tırnaklarını kemiriyor, ya da ellerini falan ovuşturuyorlar. Büyük bir kısmı şen şakrak gülüyor, eğleniyordu. Ama eminim ki onlar da akılları sıra heyecanlarını yatıştırmak, sınav stresini birazcık atabilmek için zoraki neşelenme görüntüsüne bürünüyorlar gibiydi.
Öğrenciler salona alındığından çok sonra, sınavın başlamasına 5 dakika kala koşarak sınava girenlerin korku ve heyecanını da çoğu veli canlı yaşadı. Oysa anne babaların bu konularda zamanı dara sokacak durumlara karşı önlem almaları gerekiyordu.
Saatler geçtikten sonra sınav bitti, çocuklar çıkmaya başladı. Çoğunun suratı asık.
Dedim ki, “hayrola, kötü mü gitti?”. Çocukların çoğu, “hiç görmediğimiz konulardan, özellikle sayısalda müfredatın dışında çok soru vardı, o soruları görünce afalladık, şok olduk. Yapamadık” dediler. Onların cevaplarına ben de şok oldum, gerçekten öylemi acaba diye. Pazar gecesi de sosyal medyada bu yönde çok paylaşım vardı.
Sınav, öğrenciler için çok büyük bir mesele. Sürecekleri yaşamlarında hiç ama hiç unutmayacakları çok önemli bir “üç” saat. Düşünebiliyor musunuz, bir çocuk 8 yıl okuyor, öğreniyor, çabalıyor. Bir gün geliyor ve “sınav” duvarıyla karşılaşıyor. Hepsi bu duvarı aşmak için çabalarken bazıları duvara toslayıp hayatı boyunca bunun sersemliğini üzerinden atamıyor.
Bizim çocuğumuzda da aylardır sınav kaygısı ve heyecanı adeta esir aldı. Bazen umursamaz gibi davransa da altta ve derinden o stresi yaşadığını çok açık görebiliyorduk. Çocuğunuza çalış deseniz bir dert, çalışma deseniz başka bir dert. Zaten kendileri de çoğu zaman bu yaklaşımlar karşısında şaşırıp kalıyorlar. İşin özünde boş bıraktığınızda da kendisi de salıverip gidiyor.
Televizyonlarda uzmanlar söylüyorlar ya; “Çocuğu-nuzu yarış atı gibi koşturmayın. Bırakın kendi kapasitesinde çalıp öğrensin, ona göre sınava girsin”. Çok doğru da Günümüzde şu cep telefonlarının içine tıkıştırılan sosyal medya denilen ve çoğu zaman boş, gereksiz, ahlâksızlaştıran, aile değerlerini yıkan, yalan, dolan, insanı yoldan çıkaran, zamanı öldüren, şahsın kişiliğini silip süpüren, insanı çıkmaza sokan, doğruları yalan yanlış, yanlışları güzel gösteren “sanal dünya” hepimizin başına b*la olmaya devam ediyor. Bazen güzel ve yararlı bilgiler edinsek bile çoğu zaman olumsuzlukların abidesidir bu “yalan dünya”!..
Kim, ne kadar uzak tutabiliyor çocuklarını bu olumsuz durumlardan. Ama gerçekten çok zor. 4-5 yaşındaki çocuğun eline tableti, 7-8 yaşındaki çocuğunun eline akıllı telefonu tutuşturan insanlar gelecekten çok şey beklemesin. Bizler, ne yazık ki her şeyde olduğu gibi bu gibi durumlarda da işin şeyini çıkarıp üretmeyi bile başaramadığımız şu cep telefonlarının esiri olmaktan kendimizi alamıyoruz.
Sınav büyük bir engel, büyük bir korku çocuklar için. Bana göre buna farklı bir çözüm bulmalı, çocukların geleceğini sınav korkusuna, sınav kaygısına kurban etmemeliyiz.
Kaldırın şu sınavları, çocukların başarısına ve bece-risine göre okuyacağı okulları belirleyin... diyeceğim ama açık ve net bir şekilde diyemiyorum. Çünkü girdikleri yüzlerce deneme sınavında farklı farklı sonuçlar çıkıyordu. Çünkü zaman içinde bazı öğrencilerin çaktırmadan bazı doküman-lardan yararlandıkları şeklinde görüşler belirtiliyordu. Yani açık açık yazamadım ama galiba anlatamayacağım. Kafaları karıştırmamak için, öğrencilerin kopya çekebildiklerini yazmak zorunda kaldım. Böyle durumlarda da gerçekten başarılı olan öğrencilerin hakkı gasp edilmiş olacaktır.
Ancak büyüklerin bu konuya öyle ya da böyle bir çözüm bulmaları kaçınılmazdır. Çocuklarımızın hayatını “üç” saatlik bir zamana mahkûm etmemek için, geleceğini karartmamak için...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.