Kim ne derse desin, ne kadar heyecanla nutuk atarsa atsın hatta kıçını yırtsın benim dilim TÜRKÇE. Her ne kadar içerisinde Arapça, Farsça, Osmanlıca, Fransızca, İngilizce kelimeler katışmış olsa da ana dilim TÜRKÇE.
Türkler tarihin her döneminde değişik yazı şekillerini uygulayagelse de ve hatta Müslüman olduktan sonra Arapça konuşulup yazılsa da 3 Kasım 1928'de resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren HARF DEVRİMİ’nden bu güne TÜRKÇE yazıp okumaya konuşmaya devam edip gelmişiz. Ve yukarıda dediğim gibi kim ne derse desin bu sonsuza dek böyle sürecektir.
Arap harfleriyle okuyup yazmanın ne kadar zor olduğu yapılan araştırmalarla ortaya çıkmış olup daha güzel ve daha kolay öğrenilip konuşulan TÜRKÇE “Başöğretmen ATATÜRK" tarafından ulusumuza kazandırılmış ve 94 yıldır da hiç tereddütsüz konuşulup yazılmıştır.
Bugün içerisinde barındırdığı bir çok yabancı kelimeler bile onun özüne zarar vermeyi başaramamış hatta daha sade ve daha Öztürkçe konuşulup yazılması için çalışmalar yapılmıştır.
Zamanın Uşak belediye başkanlarından biri ise Uşak esnafının tabela ve reklamlarında TÜRKÇE kullanmasını salık vermiş, TÜRKÇE kullanımını teşvik etmiş ama ne çare ki değirmen deresine açtığı bir mekanın açılış davetiyesine “Şelale KAFE- RESTORAN” açılışına katılım için bu kelimeleri kullanmıştır. Ama gerçek şudur ki ülkemizin batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine konuştuğumuz dil ve her zaman herkes ile anlaştığımız dilimiz TÜRKÇE’dir. Her ne kadar yöresel şive farklılıkları olsa da birbirimizi anlamakta asla zorlanmadan, yadırgamadan anlaşabiliriz.
Çevremize şöyle bir baktığımızda öncelikle ilçemizde bile şive farklılıkları köyler arasında belirgin durumdadır. Hatta ilçelerimizin konuşmaları, şive farklılıkları bir bakışta anlaşılabilmektedir. Karahallılı bir dostla konuşurken onun nereli olduğunu, Afyonkarahisarlı bir tanıdıkla konuşurken onun yöresini derhal biliriz. Örneği tüm yurda serpiştirecek olursak. Doğuda yaşayan bir vatandaşımızı anlamakta zorlanmayız. Şiveler farklı bile olsa onu anlayabiliriz. Karadenizlilerin konuşmaları ilk etapta yadırgansa da onların sıcaklığı içimizi ısıtmakta gecikmez.
Yedi bölgemizin yedi ayrı konuşma tarzı olsa da hepsi bize çok çok yakındır. Anlamakta ve anlatmakta güçlük çekmeyiz. İstanbul lehçesi dediğimiz biraz daha anlaşılır gördüğümüz dil ise genelimizin kabullendiği konuşma tarzıdır. Radyo ve televizyonlarda konuşulan, 84 milyonumuzca harfi harfine, kelimesi kelimesine anlaşılan dil ise TÜRKÇE’dir. Ulusça kabullendiğimiz, arada çıkan çatlak seslere rağmen vazgeçmeyeceğimiz dilimizdir TÜRKÇE’dir.
Türkçe kolay anlaşılır. Öğrenilmesi kolay bir dildir. Biz de 29 harften oluşan bu güzel dilimizi çocuklarımıza öğretmek için yıllar yılı hizmet verdik. Verdiğimiz hizmetten, öğrettiğimiz dilden mutluyuz, gururluyuz. Şu gün bile yeri geldiğinde yanlış kullanımlara anında müdahale edip dilimiz daha da güzelleştirmek için çalışmaktan geri durmayız. Son dönemlerde gerek toplumun bazı kesimlerinde ve gerekse yöresel radyo ve televizyonlarda kulağa hoş gelmeyen ve değişik dillere heves duyulan tarz ve yaklaşımlar yaşanmış olsa da bunun toplumumuzun tümü tarafından kabullenilmediği yapılan araştırma ve gözlemler ile ortaya çıkmıştır. Yani ana dilimiz TÜRKÇE’dir.
ATATÜRK’ün harf devrimi yani harf inkîlabı milli değerlere bağlı bir çağdaşlaşmanın ifadesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleri ve devlet felsefesi ile ilintili olarak ATATÜRK’ün harf devrimi konusunda dayandığı gerekçe Arap dilinin, TÜRK dilinin özelliklerine aykırı düşmesidir. Bu durum insanlarımız için okuma yazma güçlüğü yaratıyor ve kültür alanındaki gelişmeleri önlemekteydi.
Yani biz, yani TÜRKLER; TÜRKÇE konuşmaktan mutluyuz. Bir dil bir insan, iki dil iki insan diyerek neslimizi daha çok dil konuşmaya yöneltmiş olsak da kendi ana dilimizden asla vazgeçmeyeceğiz. Sınırlarımız dışına çıktığımızda daha rahat anlaşabilmek adına yabancı diye nitelendirdiğimiz bir dili nasıl ki öğrenmek zorunda hissediyorsak o dışarıdakilerde bize geleceklerinde bizim dilimiz öğrenmeye çalışmalıdırlar. Tüm dünyada ticari anlaşmalarda kabul görmüş dil İngilizce olsa da bizim için ana dil her zaman TÜRKÇEDİR. Dünya var oldukça da öyle olmaya devam edecektir. Birilerinin Arap hayranlığı, birilerinin yabancı özenirliği olsa da biz yolumuza bu dil ile yani TÜRKÇE ile devam etmek istiyoruz.
Yazımı, “Bozkırın Tezenesi” diye andığımız rahmetli Neşet ERTAŞ’ın seslendirdiği bir türkünün sözleriyle noktalamak isterim.
"Bunca erler evliyalar
Türkü sever türkü söyler,
Görür gözlü enbiyalar
Türkü sever türkü söyler TÜRKÜM diyen.
Türkü söyler dillerimiz
Ne güzeldir ellerimiz
Bağlamada tellerimiz
Türkü sever türkü söyler TÜRKÜM diyen."
Türkü sever türkü söyler,
Görür gözlü enbiyalar
Türkü sever türkü söyler TÜRKÜM diyen.
Türkü söyler dillerimiz
Ne güzeldir ellerimiz
Bağlamada tellerimiz
Türkü sever türkü söyler TÜRKÜM diyen."