Dönen bu alemin içinde, bazen hayal kurarız. Bu kurduğumuz hayalimiz hiç bir şekilde gerçek olmaz. Öyle zaman gelir ki; aklında hayalinde olmayan, rüyanda görsen inanamayacağın öyle işler yaparsın ki geriye dönüp baktığında “bunu ben nasıl başardım” diyecek duruma gelip hayretler içinde kalarak başarının tadını çıkarırsın. Başarının başka bir yolu da, hedefin çıtasını çok fazla yüksek tutmamak. Hedefine ulaşmak için azimle çalışıp, zorluklara göğüs gerip yılmadan çıktığın bu yolda ilerlemek için azami gayretİ göstermek gerekiyor.
Ben, “Ebru Sanatı”na başlarken tek bir hedefim vardı. Ebru sanatını öğrenip herhangi bir kitap kapağında bir Ebru resmimim olmamasıydı. Bu amaçla Ebru sanatını öğrenmeye başladım. Öğrenme yolunda belli bir mesafe kat ettikten sonra, hedefime ulaşmadan önce başka bir başarı kapısı açıldı. Benim Ebru sanatına verdiğim değerin, bu sanatı özüne bağlı kalarak hile yapmadan bu sanatın dokusuna zarar vermeden icra etmeye çalışmam sayesinde Ebru sanatı da beni belli bir konuma getirdi.
İlk iki sene deneme yanılma yoluyla öğrenmek için uğraştım. Bu zaman içinde beni yılmadan, usanmadan öğrenmeye sevk eden; benim öğrenme dürtülerimi körükleyen, tek düşündüğüm şey, herhangi bir kitap kapağında bir eserim olması hayaliydi.
Önce hiç bir menfaat gözetmeksizin, evimde kendi kurduğum küçük atölyemde Ebru sanatını yakınlarıma; eş, dost, tanıdıklarıma, insanlara anlatmaya, göstermeye başladım.
Yine bir gün benim ziyaretime gelen bir arkadaşın önerisiyle ilk toplum önünde, halka göstermeye başladım. Heyecanla katıldığım kermeste, korkarak başladığım gösterme ve anlatma çalışmalarıma insanların ilgisi alakası beni çok mutlu etmişti. Katıldığım ilk kermeste başka dernek yöneticileriyle tanıştım ve onlar beni kendi etkinliklerine davet ettiler. Derken kısa bir zaman diliminde Almanya içinde bir çok şehirde etkinliklere katılmaya başladım.
Evet; hayatta insan yaşadığı zaman içinde sürprizlerle dolu yolculuğu oluyor. “Bir kitap kapağında bir eserim olur mu?” diye çıktığım sanat yolculuğunda kendimi başka dünyalarda bulmaya başladım.
Bazen başarıya giden yolda ilerlemek için seni birinin yönlendirmesi, bazen hafif dokunarak bu yolda hareket edip ilerlemeye vesile olabiliyor. Ebru sanatına başladıktan üç sene sonra bir Alman komşumun Ebrularımı çok beğenmesi ve çok etkilenmesiyle, neden bir sergi yapmadığımı sordu. Ben de, benim öyle bir hazırlığımın olmadığını, şimdiye kadar böyle bir çalışma yapmayı hiç düşünmediğimi söylediğimde; “Çok güzel Ebruların var, bunları sergilersen daha çok insana sanatını ulaştırmış olursun” dediğinde, haksız da olmadığını, denemekte fayda olacağını düşündüm ve ilk sergi adımını atmış oldum.
Allah bana büyük nimet bahsetmişti. “Bunun değerini bilmeliyim” diyerek usanmadan, yılmadan, uzak yakın demeden çalışmaya devam etmeye başladım. Bilhassa Almanya’da yeni yetişen kuşakların böyle geleneksel kadim sanatımızı tanımaya öğrenmeye çok büyük ihtiyaç olduğunu gördüm.
15. Sergimi Frankfurt Başkonsolosluğu Eğitim Ateşeliği’nin himayesinde Mustafa Kemal Atatürk temalı Ebru sergisi ve devamında 16. Ebru sergimi, Uşak Belediyesi bünyesinde “ATATÜRK TEMALI EBRU SERGİSİ”nin açılışını gerçekleştirdik. Aşkla çıktığım kültürümüze faydalı olma yolculuğuna azimle devam ediyorum.
Yoğun talep üzerine bilgi ve birikimlerimi öğretmeye karar verdim. Almanya'da Ebru kurslarımıza katılıp öğrenen ve kendi yapacak duruma gelen beş altı kursiyerim var, eğer imkanlar sunulursa onlar da devam ettirebilirler.
Yüce mevlam benim önümü ve yolumu öyle bir açtı ki; bilgi ve birikimlerimi kalıcı hale getirmek için, pandemi sürecinin başlamasıyla kitap çalışmalarıma başladım. İlk hedefte Ebru sanatıyla ilgili bir kitap olarak başlamıştım. Kitap çok uzun olduğu için önce biyografim “Köyümden Gurbete”, ikinci kitabım “AYŞE’NİN ALMANYA YOLCULUĞU” ve daha sonra da “Babadan Evlada Nasihat".
Yine bir romanı taslak olarak bitirmiştim, tashih için Mainz Başkonsolosluğu Eğitim Ataşemiz Sayın Dr. Safiye Genç Hanım'a göndermiştim. Hocamın tavsiyelerine uyarak o taslağı kitap olarak yayınlamaktan vazgeçtim ve yeniden edebiyat derslerine çalışmaya başladım. Bir senedir kendi halimde “kitap nasıl yazılır roman, hikaye nasıl yazılır” araştırarak kendimi geliştirmeye çalıştım.
Nihayet 4. Kitabım MURAT'IN GÜL'Ü ve çok önemsediğim 5. Kitabım çocuklara Ebru sanatını sevdirmek onların dimağlarında kalıcı hale getirmek için, "ORHAN DEDE'NİN EBRU ATÖLYESİ” isimli kitabımı yayınlamış bulunuyorum.
Bir gün yeni kitabımı torunuma okuması için verdim. Bir zaman sonra “kitabımı nasıl buldun, okuyabildin mi” dediğimde aldığım cevap beni şoke etmişti. “Dede seninle gurur duyuyorum, çok güzel işler yapıyorsun, yalnız kitabın keşke Almanca da olsaymış” dediğinde, anladım ki Almanya’da yetişen yeni kuşaklar Almancayı çok rahat okuyup yazabiliyorlar, Türkçeleri çok zayıf.
Çocuklara yönelik Ebru sanatı ile ilgili bir kitap olmadığını fark edince, zorda olsa çocuk kitabı yazmaya karar verdim. Uzun araştırmalar neticesinde halen Ebru kursuna katılan kursiyerim Ebru Güçlü Hanım’a; “Ben çocuklar için ebru tanıtım ve öğretim kitabı hazırlıyorum, bu kitabım Almanca’ya çevrilecek siz çevirebilir misin, bana yardımcı olabilir misiniz” diye sorduğumda sağ olsun teklifimi geri çevirmedi. Önümüzdeki süreçte Yeni kitabım, “Çocuklar İçin Ebru Kitabım Türkçe ve Almanca olarak yayınlayacağız inşallah”.
Çocukların daha okul çağında, geleneksel sanatlarımızdan olan Ebru sanatını görmeleri, öğrenmeleri ne kadar önemli olduğunu yine kendi deneyim ve bu süreçte yaşayarak öğrenmiş bulunuyorum.
Önceden Ebru sanatı ile ilgili bildiğim sadece Osmanlı'dan günümüze ulaşan, suyun yüzeyinde resim yapılan ve kağıt süsleme sanatı olarak öğrenmiştim. Aradan yarım asır geçmişti. Bir gün Ebru sanatı karşıma çıktığında eğer okul zamanından “kitap süsleme sanatı” hafızamda kalmamış olsaydı, Ebru sanatına başlamazdım.
Almanya’da çocuklarımıza bilhassa kültürümüzü tanıtmak, öğretmek ve sevdirmek için olağanüstü gayret göstermeliyiz. Yoksa yeni kuşakları manen kaybedeceğiz. İsmi Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma olan geleceğimiz kültüründen, geleneklerinden bihaber yetişecekler.
Orhan Erdoğan