Sanat, insanları, milletleri, toplumları, birbirini anlamaya, birbiriyle kaynaşmaya, birbirleriyle aynı çatı altında toplanmaya yardımcı oluyor. Bunun örneklerini bazı etkinliklerde bariz bir şekilde görüyorum.
Sanatın dili evrenseldir, yabancı birisi veya hiç tekne başına geçmemiş birisine veya bir küçük çocuğa dahi bir kaç defa gösterdiğimde ve nasıl yapılacağını tarif ettiğimde, Ebru teknesinde resim yapabiliyorlar.
Frankfurt (VHS) Halk yüksek okulunda 13 yıldır Almanlara ve yabancılara Ebru kursu veriyorum. Her yeni kurs döneminde çok farklı insanlarla tanışıyoruz, farklı milletlerden insanlarla bir arada uyum içinde Ebru teknesinin başında sanki ezelden tanışıyormuşuz gibi muhabbet ederek Ebru sanatının gizemli dünyasında geziniyorlar, Ebru sanatının bu gizemli dünyası içinde zamanın nasıl geçtiğini kimse fark etmiyor. Her sanat dalında böyle olsa da, Ebru sanatı daha gizemli.
Ebru teknesinin başına geçenler sanki stresli dünyadan sıyrılarak sadece o an tekneden çıkacak sürprize odaklanmış olduğu için dünyalık hiç bir şey düşünemiyorlar.
Aynı duyguları, Ebrunun yapılışını seyredenlere sorduğumda; Ebrunun yapılışını seyretmeye başladığı andan, Ebruyu kağıda aldığım zaman arasında, burada bulunduğun zaman diliminde başka bir şey aklına geldi mi, başka düşüncelerin oldu mu? dediğimde, "hayır, sadece Ebru teknesine odaklandım sonuç ne olacak sadece onu düşündüm" oluyor.
Ebru teknesinin başına geçtiğinde, Ebru sanatının büyüleyen okyanusunda kendi halinde yüzüyorsun. O anda huzur sende, zihnini dinlendirme sende, stresten uzak olan bu gizemli dünyadan ayrılmak istemiyorsun. Bir de bakmışsın iki saat, üç saatin nasıl geçtiğini fark etmiyorsun.
Hafta sonu Almanya’nın kuzeyindeki BREMEN ATİB camisinde Ebru Atölye çalışması gerçekleştirdik. Burada beni etkileyen farklı milletlerden insanlarla aynı çatı altında, gönlü güzel insanlarla Ebru teknesinin başında uyum içinde çalışmak oldu.
Bremen ATİB Cami Kadın Kolları Başkanı Değerli Ümmühan Çoğan hanım çok güzel hizmetlere imza atıyor. Başarıyı yakalamak kolay olmuyor, önüne bir hedef koyduğunda, karşına bir çok engeller çıkıyor. Bu engeller ancak sabır ve kararlılıkla çalışarak aşılıyor. Belki ilk başlangıçta istenilen sonuç alınmıyor. Ama zamanla çevredeki insanlar yapılan icraatı gördüklerinde yavaş yavaş etrafında toplanmaya başlıyor.
Ümmühan hanım, önce depo olarak kullanılan sonra atıl olarak bekletilen o yeri atölye yapmak istediğinde, önce kendince tereddütle yaklaşmış; “acaba başarabilir miyim” demiş. Resim ve sanat konusunu araştırmış, önyargılarını kırmak için resim kursu açmaya karar vermiş ve yılmadan mücadelesine devam etmiş. Önce küçük bir folklor ekibi kurmuş, bunun yanında çeşitli kurslar başlatmış. En son resim kursu açmış...
Allah büyük sanatçıdır ve doğada Allah'ın sanat eseridir. Bu eserlere bakmak, temâşa etmek, insan ruhunu dinlendirir. Allah'ın büyüklüğünü görmeye, Allah'ın azametini düşünmeye vesile olur.
Sonuçta çok güzel doğa resimleri, camiler, minareler yapmışlar. Ümmühan hanım cami bünyesindeki atölyesini sadece Türklere değil, çevresindeki herkese kapılarını açmış. Cami bünyesindeki bu atölyede bir çok farklı milletten insanlarla güzel işlerle imza atmışlar. Camiyi tam bir kültür merkezine çevirmişler.
Bu çalışmalardan, farklı milletten insanların bir arada uyum içinde sanat çemberinin etrafında toplanıp güzel çalışmalara imza atmalarını gıptayla izledim.
Yine Hachenburg Cami Dernek Başkanımız Değerli Serdar Bey, bünyelerinde kültürümüzü her kesime ulaştırmak, göstermek, öğretmek adına, farklı gruplar oluşturarak farklı etkinlikler düzenliyor. Yani önce babalar, sonra başka bir gün anneler ve ayrı bir grup çocuklar için düzenliyorlar. Böyle olunca daha fazla insanımıza kültürümüzü tanıştırmış oluyorlar.
Bilhassa Almanya'da, böyle değerli yöneticilerimiz, öğretmen-lerimiz, imamlarımız; diline, kültürüne, geleneklerine sahiplenenlerin çoğalması lazım.
Dünyayı saran, sarsan modernlik tutkusu; ülkemizi ve insanımızın da bu yele kapılıp kendi benliğini, kendi kültürünü, kendi örf adet ve ananelerini bir tarafa bırakıp, çılgınca bambaşka dünyalara doğru savruluyorlar. Bambaşka yolda kültürünü tanımaz yeni kuşaklar meydana geliyor. Ne kadar acı bir durum, yeni nesil Türk gençleri kabuk değiştiriyor, değiştiriliyor.
Kültürel faaliyetlerinin, yeni kuşakların bilinçli birer birey olmaları açısından, ayrıca; kültürümüzü, geleneklerimizi çevremizdeki her milletten insanlara tanıtma, sevdirme adına çok önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.