Yaşamımız pamuk ipliğine bağlı. Ufacık bir dokunuşta hemen gidiverecek gibi. O nedenle her şeye daha sıkı sarılmamız gerekiyor. Tabiri caizse eşeği sağlam kazığa bağlamak zorundayız. Corona illeti geldiği günden beri can almayı sürdürüyor. Ve biz hala işin ciddiyetine vakıf olmuş değiliz. Hani ateş düştüğü yeri yakar ya! İşte o ateş bize düşmediği için çevredeki can kayıplarına uzaktan üzülerek ah-vah çekiyoruz. Bu illet genç ihtiyar demiyor önüne kattığını varacağın yere kadar kovalıyor.
Diyeceğim şu ki; artık KOLLARI SIVAMANIN zorunlu olduğu günlerdeyiz. Gelin inat etmeyin AŞI’nızı olun ve gelecek felaketleri en az kayıpla sonlandıralım. Aşısını olmuş insanlarımıza da yürekten teşekkürler. Aşı olan çevremdeki bazı kişilerden edindiğim bilgiler doğrultusunda bazılarının bir-iki gün sıkıntı çektikleri ama bazılarının hiçbir yan etkiye maruz kalmadıklarını duymaktayız.
Bunlar kişinin fiziksel ve anatomik yapısına bağlıdır sanıyorum. Direnciyle orantılıdır. Ya da öncesinde yaşadığı sıkıntılar ile ilgili olabilir. Ama sonuçta aşı gerçekten bu salgının sonlanması için olmazsa olmazlar arasındadır. Haydi sıvayın kolları..
Gözlemlerim şunu söylüyor. Bu COVİD illeti ilk başladığı günlerdeki gibi al bunda bas bunda yapamıyor. Sanırım ilk heyecanını atlattı. Yatırıyor ama kayıplar konusunda biraz insafa mı geldi ne!. Yoksa hakikaten aşının faydası mı görülmeye başladı. Bir de ilk günlerdeki gibi filyasyon ekipleri azaldı ve sağlıkçıların evlere ilaç taşımaları artık azaldı gibime geldi. Sizler de gözlüyorsunuzdur ki test sayısı çok vaka sayısı fazla ama kayıplar o kadar değil gibi. Hastanelerdeki yoğun bakım ünitelerinde bir tenhalaşma var gibi. Bunun nedeni de bulaşanlar evde tedavi olduklarından bu artış azalmış gibi. Ve karantina süreleri ile aşılanmış olan temaslılara da bazı rahatlamalar getirilmiş gibi.. Her şeye rağmen bizler işin ŞAKASI olmadığının bilincine varıp mücadelemize aynı hızla devam etmeliyiz.
Şaka gibi olan bir başka derdimizde elektrik ve doğalgaz faturaları! Aralık ve ocak ayları insanlarımızı delirtecek düzeyde. Geçen ay gelen faturalar en hafifletici şekliyle ikiye katlanmış durumda, ne yazık ki üçe dörde katlanmışlarını da gördük. Asgari ücretin yükselmesi ile birlikte iğneden ipliğe aklınıza ne gelirse her şeyde aşırı fiyat artışları gözlendi. Doğalgazın kademeli tüketime geçmesi yine insanların mağduriyetini katladı. Yetkililer fiyatlara destek veriyoruz deseler de bu durum bizim cebimize bir katkı sağlamış durumda değil. Geçen ay gelen fatura ikiye katlanmış durumda. Ki biz emeklilerin artışları daha cebimize girmemişken.
Bir de dikkatimi çeken küçük bir detaydan söz edeyim. Doğalgaz faturalarında geçen aylarda yazan isimler adımızın baş ve soyadımızın baş harfleri yazılıp ortalarına noktalar konularak bize ulaştırıldı. Düşündüm ki faturalarda isim yazılınca sağdan soldan bakanlar sizin isminiz öğrenmesin diye yapılmıştır dedim. Oysa konuyu inceleyen bir arkadaşım dedi ki; “O öyle değil. Faturaya itiraz edecek olursan tüketici hakem heyetine sunacağın faturada isim yok. Bu fatura kime ait diyecekler siz de bana diyeceksiniz ama isim olmadığından müracaatınız bir iki ay sonra geri gönderilecek” dedi. İnceledim, evet doğru. Vay uyanıklar vay. Hem bizleri istedikleri gibi kazıklıyorlar hem de arkasından gelecek olan tehlikelere karşı önlem almışlar. Yahu aralık ayının yarısı eski fiyattan olması gerekmez mi?. Ocak ayında ise periyodik olarak tarihlerden birkaç gün sonra gelerek bizim faturaların daha da artmasına neden oldular. Geçmiş günlerde her ayın onunda ve erken saatte geliyorlardı. O zaman bu ne acele sabahın erken saatinde demiştim de “görev abi” demişlerdi. Demek ki ocak ayında görev bilinci değişti.. Kimi kime şikayet etmeli. Şaka gibi...
Ülkemiz her türlü felakete oldukça sık maruz kalmakta. Depremler, hastalıklar, yangınlar, seller. Farkında mısınız ülkemizde sallanmayan yer kalmadı. Beşik gibi. Elbette bunlara karşı yapılacaklar belli. Ama duyarsızlık gösterenlerimiz çoğunlukta olduğundan, depremleri önlememiz olası değil ama sağlam yapılar yapmamız mümkün. Seller için önlem alınabilir. Yangınlar için yapmamız gerekenleri yapabiliriz. Hastalıklar için tedbirler var. Ve tabii ki kar yağışlarını önleyemeyiz ama gerekli tedbirleri almak bizim elimizde.
Ülkemizin önemli bölümleri kar altında. Yolları açmak ve araçlarda zincir bulundurmak alabileceğimiz belli başlı önlemler arasında. Aracınızla yola çıkıyorsunuz ama kar lastiği takmamışsınız. Üstüne üstlük zincirinizde yok. Ya yolda mahsur kalacaksınız ya da Allah muhafaza kaza yapacaksınız. Trafik durdurunca kızıyorsunuz ya da yalvarıyorsunuz, “abi hastam var!” ya da “acil gitmem gerek!”. Ben olsam sizin yola devamınıza izin vermem. Ama ne çare ki herkesin bir dayısı oluyor bu durumlarda. Hiç tasvip etmediğim bir şey de gerekli cezayı ödeyip yola gitmeniz de bence hiç doğru değil. İnanın ŞAKA gibi bu anlattıklarım.
Vefat eden çocukluk arkadaşım, abim Başaran GÜLHAN’a rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.