Bir aydır şu koca ülkenin üzerine kabus gibi çöken bir dönem yaşadık. Her gün yukarıya füze gibi yükselen döviz, çarşıda, pazarda, marketlerde, değiştirmeye yetiştirilmeyen etiketler ve perişan olan halk!...
Keşke böyle şeyler yaşamasaydık.
Hep keşkelerle irkiliyoruz. Keşkelerle uyanıyoruz. Keşkelerle kendimize geliyoruz.
İnsan keşke dememek için direnir. Çok dikkatli olması, yanlış yapmamak için, keşke dememek içindir.
Keşke ekonomimiz çok iyi olsaydı da altının, dövizin yükselmesine fırsat verilmeseydi. Zamlar ardı ardına yapılmasaydı keşke. Gözü kör olası dış güçleri yaratmasaydık keşke de bize bu kadar düşmanlık yapmasalardı. İnsanın kendi kendine yaptığını kimse yapmazmış değil mi?
İşte bu keşkelerin içinde olan biteni kaçırıyoruz. Hani bir karşılıklı konuşmada, tartışmada kendimiz konuşacağız diye karşıdakinin konuşmalarını hiç dinlemeyiz ya! Hani bize ne söylerse söylesin duymayız da sözlerinin arasında bir küfür ediverirse hiç kaçırmayız ya! İşte ben de o durum gibi bakanın ağzından duyduklarımla irkildim bu olayda.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati “Büyük finansörler, bu işin bir şekilde döneceğini bilir. Ama çarpılan kim oldu? Her zamanki gibi küçük yatırımcılar”... Peki Sayın Nebati, küçük yatırımcıyı çarpan, çarptıran, göz yuman kim?
Acı sözdür bu!... Yani küçük yatırımcılar her zamanki gibi ezilmeye, sürünmeye devam ettiler, edecekler.. Yani küçük yatırımcıların hiç bir şey yapmaya hakları yok! Yani küçük yatırımcılara yaşamak haram!...
Öyle ya! Büyükler zengin olmaya devam ederken küçükler ne demeye ayak altında dolaşıyor. Zaten hep filler de tepişirken çimenler ezilmez mi?
Küçük yatırımcıların bir şey yapmaya izinleri yok, bunu anladık. Ama o zavallılar da isyan edercesine, inadına evini, arabasını, tarlasını satarak altına, dolara yatırması da hangi akla hizmettir. İşte burada da orta ve alt tabakadaki insanları anlamak oldukça güç oluyor.
Olayın iddialarla ilgili tarafına bakarsak o da çok daha vahim. Döviz bilerek yükseltildi, bilerek düşürüldü. Ben şahsen bu iddiaları kabullenmek istemiyorum. Çünkü altında ne yatarsa yatsın bir ülkeyi yönetenlerin kendi parasını, kendi varlıklarını bilerek eritmesi, yerlerde süründürmesi akla hayale sığacak bir durum değildir. Bir ülkenin para değeri hem geleceğidir, hem namusu. Zira bir vatandaş ailesini, ülkesini korumayı namus görevi kabul ederken, bunu maddiyatını da güvence altına alarak garantilemek ister.
İşte al.... Bu arada döviz 20'lerden 12'lere düşmesine rağmen fiyatlar düşmedi. Pazarın marketin ateşi sönmedi. İşin en önemli tarafı da hükümetin akaryakıta, elektriğe, doğalgaza, vergilere ve harçlara yaptığı zamlar da geri alınmadı. Alınmayacak mı merak ediyorum.
Bence ülkedeki fiyat istikrarının sağlanması için yönetenlerin bir öncülük yapması gerekiyor.
Her neyse, daha önceleri de olduğu gibi bu 17/25 Aralık arasında da bir şeyler oldu. Bizler anlayamasakta, uyanamasakta bir şeyler oldu. Hem de hiç bir şey olmasa bile bir şeyler oldu. Ama "KEŞKE" olmasaydı!...