“Allahım bu ülkeye bir daha İstiklal Marşı yazdırmayı nasip etmesin” diye başlayalım söze. 12 Mart 1921'de Mehmet Akif ERSOY tarafından yazılan 10 kıta 571 harf ve 1453 heceden oluşan milli marşımızın kabulü ile yaşamımızın ayrılmaz bir parçası, kuruluşumuzun, kurtuluşumuzun simgesi, hürriyetimizin. Özgürlüğümüzün ve kahramanlığımızın, birlikteliğimizin temel taşı olmuştur. Üzerine yüzlerce yazılmış olsa da beynimizde sadece o marş kazınmıştır. Umuyorum ve diliyorum ki daha yüzyıllar boyu silinmez.
Akif’in marşı yazım hikayesi şöyle kayda alındı. Marşın yazımı için ülkenin dört bir tarafına haberler salınır ve komisyona 700 adet şiir gelir. Yapılan incelemelerde mevcut şiirlerin doyurucu olmadığı ve uygunluğu konusunda olumlu bir kanaat oluşmamıştı. Bu sırada mecliste Hamdullah Suphi TANRIÖVER ile Hasan Basri ÇANTAY karşılaşırlar. Aralarındaki sohbette M. Akif ERSOY’un “nakdi mükafat” olduğu gerekçesiyle bu yarışmaya katılmamış olduğunu ve şairin katılımı için bir girişim yapılması gerektiği kanısına varılmıştır.
ÇANTAY görevi alır ve AKİF ziyaret ederek marş için ödül olmayacağı söz vererek, kendisinin katılımı konusunda ikna eder ve İSTİKLAL marşımızı kaleme alır. Osman Zeki ÜNGÖR tarafından bestelenen bu güzel marş, ulusumuzun simgesi olarak tamı tamına 100 yıldır dilimizden düşmeden ve bayrağımızı gönderde takılı bulundurarak arşı inletmeye devam edecektir.
Zaman zaman bazılarının içine sinmediği konusunda cılız da olsa sesler çıkarıldığı kulaklara yansımaktadır. Oysa ki saygıyla andığım kıymetli şairimiz marşı yazarken, Ülkemizin kurtuluşu ve kuruluşu için cansiperane mücadele etmiş yüce önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Türkiye CUMHURİYETİ için marşı “kahraman ordumuza” diye kaleme alsa da, marşta Peygamberimiz Hazreti MUHAMMED’in doğum günü olan 571 kelime kullanmış ve Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u feth ettiği tarih olan 1453 heceye denk getirmiştir. Bu, asla bir tesadüf olamaz.
Marşımız 10 kıta, ancak biz iki kıtasını söyleyerek törenlerimizde kullanıyoruz. Ama derim ki siz on kıtasını sessiz sakin bir ortamda yüksek sesle okuyun. Ve ne kadar gerçek, ne kadar manalı ve ne kadar yüreklere huzur veren bir şiir olduğunun farkına varacaksınız. Doğrusu şiirden öte bir ülkenin ayakta kalması ve YÜCE TÜRK milletinin birbirine ne kadar tutkun ve bağlı olduğunun bir nişanesi olarak göreceksiniz.
Elbette her ulusun bir marşı ve bir kuruluş hikayesi ve buna bağlı olarakta marşı vardır. Ama inanıyorum ki bizim marşımız kadar duygulandıran ve gerçek olan bir marş olduğu kanısında değilim.
Marşımız 12 Mart 1921'de kabul edildikten sonra Ali RIFAT Bey tarafından bestelenmiş ve 1930 yılına kadar söylenmiştir. Daha sonra Osman Zeki ÜNGÖR tarafından yapılan beste ile seslendirilmeye başlanmış ve günümüze ulaşmıştır.
Ve bizler bu ulusun bireyleri olarak marşımızın dünya var oldukça arşı inletmesi adına her şeyimizle mücadelemize devam edeceğiz. Bayrağımızın göklerde özgürce dalgalanmasına övünerek güvenerek çalışarak bakacağız.
Yıllar öncesinde birilerinin bilmiyorum neresine dokunarak gocunduğu ve ilkokul birinci sınıfta sesimiz kısılıncaya kadar bağırarak sınıfları inlettiğimiz ANDIMIZIN temelli olarak maziye gömüldüğü kararıyla yıkıldık. Oysa nerelerden silerseniz silin gönlümüzden kalbimizden ve belleğimizde asla silinmeyeceğini bilmenizi isterim. İlkokul sıralarında okuduğum ve yıllarca öğretmen olarak sınıflarımda okuttuğum AND’ımız bizi ülkemize daha çok bağlayan, ona hizmet etmeyi, doğru ve çalışkan olmayı içimize kazıyan, TÜRK olduğumuzu unutturmayan birkaç cümle değil gerçek bir his olduğunun anlamalı bir seslenişi olduğu gerçeğini göz ardı edemeyecektir.
TIP bayramı...
Neredeyse bir yıldır ülkemizde ve dünyada amansız bir mücadele var. Ve bu mücadelede en önde görev alan değerli SAĞLIK çalışanlarımız var. Bu süreçte bir çok kayıp versekte onlar mücadeleden yılmadılar. Ve de devam ediyorlar. Bu korona belasının kökünü kazımak için çalışıyorlar. Her zaman savunduğum gibi onları bir gün anmak, sevip koklamak yetmez bir buket çiçek vererek onurlandırmak yetmez. Onlar bizim yaşadığımız müddetçe tutunduğumuz en değerli insanlarımız olmalı. SEVİYORUM ve saygı duyuyorum. Onlara uzanan canavar elleri de şiddetle kınıyorum.
Gelin onlara yardımcı olalım. Birlikte engelleri aşalım. ATATÜRK’ün “Beni TÜRK hekimlerine emanet ediniz” sözünü asla unutmayalım. Onların diğer ülkedeki meslektaşlarından eksiği yok,belki de fazlası var. Bir gün bile olsa, yine de bayramınız-gününüz kutlu olsun.
Biz de MAVİ BAYRAĞI serenden indirmeden. kurallara uyarak, maske, mesafe ve hijyeni uygulayarak yaşamımızı sürdürelim. Sağlıklı ve özgür günler..