Günümüzün moda konusu koronavirüsü ya, bu nedenle biraz da Çinlilerden bahsetmek istiyorum. Onlar; birbirlerine beddua etmek için “Tuhaf zamanlarda yaşa” derlermiş. Hani biz de “gözün kör olsun, ocağın kör kalsın” gibi binlercesi yapılan beddualar gibi.
Bu insanları anlamak mümkün değil. En kötü bedduaları ederler, bir tanesi kendisine tutunca da “Yandım anam” diye bağırırlar. Çinlilerin sözünü ettiği zaman, tam da bu zaman. Bizde bir laf vardır, “delinin biri kör kuyuya bir taş atmış, sesi nereden gelecek diye kulağını yere koyup dinlemiş” diye. Çinlinin yaptığı da aynen buna benziyor. Covid 19 (koronavirüs) diye bir virüs icat etmiş, ne olacak diye beklemeye başlamış. Bir de bakmış ki virüsü Çin’i aşarak dünyaya korku salmış.
Çinli bunu yaparken kendi ülkesini pek düşünmemiştir. Nasıl olsa bizim birmilyar dörtyüz milyonu aşkın nüfusumuz var. Bunun dörtyüz milyonu ölse bir şey olmaz demiştir. Tuhaf zamanlarda yaşayın diye de beddua etmiş olabilir. Bu arada; Çinlilerden hiç hoşlanmadığımı belirtmek istiyorum. Gittiğim birkaç turistik otelin yönetiminde onlarla karşılaştım. Banaz’da da karşılaşıyorum. Önemli köşelerde hep onlar var. Türkiye; sanki yol geçen hanı. Suriyelileri görüyoruz da nedense Çinlileri görmüyoruz. Ülkemizi, Çinliler savaşmadan işgal ederlerse hiç şaşırmayalım. Çinliler, elini kolunu sallaya sallaya Türkiye’ye geliyorlar ama bizi onlar ülkelerine alacaklar mı bakalım. Alsalar bile Çin işkencesine hazır olalım. Uygur Türklerine yaptıklarını unutmadık. Amerika farklı mı diyeceksiniz. Onların da en büyük zevki; müslümana müslüman kanı döktürmek. Ortadoğu ve dünyadaki terör örgütlerini kuran ve hamiliğini yapan onlar değil mi?
İnsanları; insanlıktan çıkaran en önemli nedenlerden biri “doyumsuz” olmalarıdır. Nerede bir boşluk bulsalar hemen orayı doldurmak istiyorlar. Parkları, bahçeleri, arazileri, yeşil alanları betonlaştırıyorlar. Evlerinin odalarını, dolaplarını, çekmecelerini gereksiz eşyalarla dolduruyorlar. Evlerde sanki insanlar değil eşyalar oturuyor. Cüzdanları ise çeşitli kimlikler, renk renk kredi ve indirim kartlarıyla dolu. İnsanlardaki bu doyumsuzluk duygusu, hem kendi hayatlarını hem de başkalarının hayatını mahvetmektedir.
Depremler ve virüs salgını nedeniyle ülkemizde görülen olumsuzluklar beni kahretmektedir. Felaketleri fırsat bilip sattıkları ürünlere aşırı zam yapanlar, halkın temiz duygularını sömürüp kıyamet senaryoları tertipleyenler her iki cihanda iflah olmayacaklarını bilmelidirler.
Sözü fazla uzatmadan Mevlana’nın şu sözüne kulak verelim: “Üç şeyi az; bir şeyi çok yapın; az yiyin, az konuşun, az uyuyun, çok düşünün”. Her iki dünyada huzur bulmak istiyorsanız yaşantınızda gereksiz olan her ne varsa tümünü çıkarıp atın. Dünyanızı çekilmez kılan doyumsuzluktan, aç gözlülükten uzak durun. Kendi benliğinizle baş başa kalın. İnsanlığınızı ve insanları öldürmeyin…
Necati ERTUĞRUL