Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

BİRAZ DA FUTBOL DESEK

Mart ayının başından beri yat korona, kalk korona derken günleri su gibi akıttık. Bilemiyorum boş geçen bu 150 günü nasıl telafi ederiz. Ama çare yok, bizi tek parmağında oynatan bu virüs edeceğini etti. Hatta daha da yetmedi işin sağından solundan dolaşıp daha nasıl zarar verebilirim diye düşünmekte. İnsanoğlu da “nasıl baş ederiz” sorusuna cevap aramakla meşgul. Görünen gerçek şu ki insanlığın başına böyle onlarca felaket gelmiş, yüzbinlerce canlı telef olmuş ancak insanlık yine de yoluna devam etmiş. Birilerinin söylediği gibi ölen ölür kalan sağlar bizimdir diyerek avunacağız. Sözü biraz da spora çevirelim. Bu korona başladığı günlerde müsabakalar durduruldu. Seyircili mi, seyircisiz mi olsun derken tamamen stop ettiler. Süper lig takımlarında başta antrenörler olmak üzere bir çok sporcu bu mikropla savaştı. Çare, erteleme kararındaydı ve her şey olduğu gibi bırakıldı. Sonrasında nasıl başlarız diye tartışmalar başladı. Her kafadan bir ses çıktı, eğrisi doğrusu herkes aklından geçenleri, fikrinde olanları söyledi durdu. Bizim federasyon ise doğal olarak bir üst kurumun nasıl karar alacağına endeksledi durumunu. Yani UEFA ne yapacak ne karar verecek diye beklemeye başladı. Onlarda uzun uzadıya düşündüler taşındılar. Biz şöyle yapacağız ancak, sizler yaşanan durumları dikkate alarak doğru bir karar verin diye topu her ülkenin federasyonuna bıraktılar. Ve TFF kararını vererek liglerin 12 Temmuz’da başlamasına karar verdi. Karar gereği maçlar seyircisiz oynanmaya başladı. Başlamasına başladı ama dedikoduların ardı arkası gelmedi. Niye oynanıyor diyenleri mi ararsın, şöyle olsun, böyle olsun diyenleri mi ararsın. Anlayacağınız bu yıl süper lig her nasıl oynanırsa oynansın sonunda çıkacak durumlara razı olmayacak bir yığın kulübün olacağı aşikar. Basketbol ligleri de alınan karar gereği son bırakıldığı gibi sonlandırıldı. Eğri mi doğru mu bilemiyoruz. Ancak tam anlamıyla TEMASLI bir spor olduğundan bulaşma riskine karşı doğru olduğu kanaatindeyim. Süper lig ile birlikte birinci ligde başladı. Şartların daha az uygun olduğu 2. ve 3. Lig ile amatörler de kaldığı yerde olduğu gibi bırakıldı. Bu liglerin nasıl tescil edileceğine federasyon sonraki günlerde karar verecek. Görünen o ki, puan durumundaki son tablo kabul edilecek. Bir üst lige çıkacaklara buyurun denilecek düşenlere ise bir sezon daha şans tanınacak gibi görünüyor. Nasıl karar alınırsa alınsın elbette tam manasıyla doğru olmayacak ama başka çözüm yolu da görünmediğinden herkes bu koronadan doğan olağan üstü durumlara razı olmak zorunda kalacak. Bunlar yaşanırken TFF bir anda yabancı oyuncu sayısıyla ilgili bir durumu da tartışmaya açıverdi. Yabancı futbolcu sayısı yıllara göre azaltılarak belli bir sayıda karar kılınacak. Neredeyse amatörlerde bile oynayan yabancılarla dolu ligler izliyoruz uzun yıllardır. 11 yabancı olan takım kadroları, maçlarda geleneksel hale gelen İSTİKLAL MARŞI okunmasını bile yadırgatır duruma getirdi.. Seremoni esnasında tek tek resimlenen sporcuların ağızlarının hiç oynamaması içimizde hafif bir burukluk yaşanmasına neden olmaktaydı. Kim ne derse desin yabancı oyuncu oynasın, oynamasın diye IRKÇI bir söylemimiz ASLA olamaz. Ancak takımlara tercih edilecek yabancı sporcularda bir takım kriterlerin aranmasını da istemek gerekmez mi? Yaş durumu, milli olma durumu gibi. Yoksa Afrika’nın her hangi bir ülkesinden tutulup getirilmiş sporcuları da takımlarda oynatmak pek akıl harcı gibi değil. Bu durumu yaratan da yerli oyuncuların astronomik rakamlar isteyerek yöneticileri zor durumda bırakmalarıdır. Azıcık form tutmuş, birkaç golle oyunu süslemiş ya da kurtardığı penaltılarla gündeme gelmiş sporcuların milyon dolarlar talep etmeleri sanırım yöneticileri oldukça baymıştır. Hani denize düşen yılana sarılır misali, takımların scaout ekipleri ve menajerler tuttukları yabancıyı TÜRKİYE’ye getirmekte bir sakınca görmemişler. Ve ülkemiz bir yabancı cenneti oluvermiş. Bu durum zamanla MİLLİ takıma da yansımış ve bir zamanlar orta alana sporcu bulamayan milli takım teknik direktörü bir yabancı sporcuya TÜRK kimliği verdirilerek takımda oynatmıştır. Gerçekten yeniden başlanan liglerin duraklatıldığı döneme nazaran pek fazla zevk verdiği söylenemez. Ama ne yapacaksın uzun zaman içeride mahsur kalan bizler ne olursa olsun bu maçları izlemeye mecbur kalmaktayız. Dillerde dolaşan dedikodular da işin cabası. Birisi çıkıyor biz şampiyon olacağız diyor, diğeri bizi şampiyon yapmayacaklar diyor. Hakemleri, VAR sistemini, federasyonu acımasızca eleştiriyor. Oysa geçmiş yıllarda bile şampiyonluklar bu günden pek farklı kazanılmıyordu. Düşmeler, kalkmalar da bugünden pek farklı değildi.. Ben şampiyon olursam sorun yok başkası olursa tu kaka. Takımlarını iyi yönetemeyen yöneticiler de suçu başkalarına atarak sorumluluktan kurtulmak amacındalar. Hatta bir takımın şampiyonluğu halinde yabancılara satılacağı dedikoduları bile var. ATATÜRK; “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” demiş ama arada sırada çıkan ahlaksızlar futbolun güzelliğini berbat ediyorlar. Güzel günler, güzel futbol. Özlemimiz sona erer umarız...
Ekleme Tarihi: 07 Temmuz 2020 - Salı

BİRAZ DA FUTBOL DESEK

Mart ayının başından beri yat korona, kalk korona derken günleri su gibi akıttık. Bilemiyorum boş geçen bu 150 günü nasıl telafi ederiz. Ama çare yok, bizi tek parmağında oynatan bu virüs edeceğini etti. Hatta daha da yetmedi işin sağından solundan dolaşıp daha nasıl zarar verebilirim diye düşünmekte. İnsanoğlu da “nasıl baş ederiz” sorusuna cevap aramakla meşgul. Görünen gerçek şu ki insanlığın başına böyle onlarca felaket gelmiş, yüzbinlerce canlı telef olmuş ancak insanlık yine de yoluna devam etmiş. Birilerinin söylediği gibi ölen ölür kalan sağlar bizimdir diyerek avunacağız.
Sözü biraz da spora çevirelim. Bu korona başladığı günlerde müsabakalar durduruldu. Seyircili mi, seyircisiz mi olsun derken tamamen stop ettiler. Süper lig takımlarında başta antrenörler olmak üzere bir çok sporcu bu mikropla savaştı. Çare, erteleme kararındaydı ve her şey olduğu gibi bırakıldı.
Sonrasında nasıl başlarız diye tartışmalar başladı. Her kafadan bir ses çıktı, eğrisi doğrusu herkes aklından geçenleri, fikrinde olanları söyledi durdu. Bizim federasyon ise doğal olarak bir üst kurumun nasıl karar alacağına endeksledi durumunu. Yani UEFA ne yapacak ne karar verecek diye beklemeye başladı. Onlarda uzun uzadıya düşündüler taşındılar. Biz şöyle yapacağız ancak, sizler yaşanan durumları dikkate alarak doğru bir karar verin diye topu her ülkenin federasyonuna bıraktılar. Ve TFF kararını vererek liglerin 12 Temmuz’da başlamasına karar verdi. Karar gereği maçlar seyircisiz oynanmaya başladı.
Başlamasına başladı ama dedikoduların ardı arkası gelmedi. Niye oynanıyor diyenleri mi ararsın, şöyle olsun, böyle olsun diyenleri mi ararsın. Anlayacağınız bu yıl süper lig her nasıl oynanırsa oynansın sonunda çıkacak durumlara razı olmayacak bir yığın kulübün olacağı aşikar.
Basketbol ligleri de alınan karar gereği son bırakıldığı gibi sonlandırıldı. Eğri mi doğru mu bilemiyoruz. Ancak tam anlamıyla TEMASLI bir spor olduğundan bulaşma riskine karşı doğru olduğu kanaatindeyim.
Süper lig ile birlikte birinci ligde başladı. Şartların daha az uygun olduğu 2. ve 3. Lig ile amatörler de kaldığı yerde olduğu gibi bırakıldı. Bu liglerin nasıl tescil edileceğine federasyon sonraki günlerde karar verecek. Görünen o ki, puan durumundaki son tablo kabul edilecek. Bir üst lige çıkacaklara buyurun denilecek düşenlere ise bir sezon daha şans tanınacak gibi görünüyor. Nasıl karar alınırsa alınsın elbette tam manasıyla doğru olmayacak ama başka çözüm yolu da görünmediğinden herkes bu koronadan doğan olağan üstü durumlara razı olmak zorunda kalacak.
Bunlar yaşanırken TFF bir anda yabancı oyuncu sayısıyla ilgili bir durumu da tartışmaya açıverdi. Yabancı futbolcu sayısı yıllara göre azaltılarak belli bir sayıda karar kılınacak. Neredeyse amatörlerde bile oynayan yabancılarla dolu ligler izliyoruz uzun yıllardır. 11 yabancı olan takım kadroları, maçlarda geleneksel hale gelen İSTİKLAL MARŞI okunmasını bile yadırgatır duruma getirdi.. Seremoni esnasında tek tek resimlenen sporcuların ağızlarının hiç oynamaması içimizde hafif bir burukluk yaşanmasına neden olmaktaydı. Kim ne derse desin yabancı oyuncu oynasın, oynamasın diye IRKÇI bir söylemimiz ASLA olamaz. Ancak takımlara tercih edilecek yabancı sporcularda bir takım kriterlerin aranmasını da istemek gerekmez mi? Yaş durumu, milli olma durumu gibi. Yoksa Afrika’nın her hangi bir ülkesinden tutulup getirilmiş sporcuları da takımlarda oynatmak pek akıl harcı gibi değil. Bu durumu yaratan da yerli oyuncuların astronomik rakamlar isteyerek yöneticileri zor durumda bırakmalarıdır. Azıcık form tutmuş, birkaç golle oyunu süslemiş ya da kurtardığı penaltılarla gündeme gelmiş sporcuların milyon dolarlar talep etmeleri sanırım yöneticileri oldukça baymıştır. Hani denize düşen yılana sarılır misali, takımların scaout ekipleri ve menajerler tuttukları yabancıyı TÜRKİYE’ye getirmekte bir sakınca görmemişler. Ve ülkemiz bir yabancı cenneti oluvermiş. Bu durum zamanla MİLLİ takıma da yansımış ve bir zamanlar orta alana sporcu bulamayan milli takım teknik direktörü bir yabancı sporcuya TÜRK kimliği verdirilerek takımda oynatmıştır.
Gerçekten yeniden başlanan liglerin duraklatıldığı döneme nazaran pek fazla zevk verdiği söylenemez. Ama ne yapacaksın uzun zaman içeride mahsur kalan bizler ne olursa olsun bu maçları izlemeye mecbur kalmaktayız. Dillerde dolaşan dedikodular da işin cabası. Birisi çıkıyor biz şampiyon olacağız diyor, diğeri bizi şampiyon yapmayacaklar diyor. Hakemleri, VAR sistemini, federasyonu acımasızca eleştiriyor. Oysa geçmiş yıllarda bile şampiyonluklar bu günden pek farklı kazanılmıyordu. Düşmeler, kalkmalar da bugünden pek farklı değildi.. Ben şampiyon olursam sorun yok başkası olursa tu kaka. Takımlarını iyi yönetemeyen yöneticiler de suçu başkalarına atarak sorumluluktan kurtulmak amacındalar. Hatta bir takımın şampiyonluğu halinde yabancılara satılacağı dedikoduları bile var.
ATATÜRK; “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” demiş ama arada sırada çıkan ahlaksızlar futbolun güzelliğini berbat ediyorlar.
Güzel günler, güzel futbol. Özlemimiz sona erer umarız...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.