Ey güzel insanlar. Yüzyılın en büyük çilesi ne yazık ki bize düştü.
Bunu kabullenmeli ve nasıl bu girdaptan kurtulacağımızın derdine düşmeliyiz. Ne var ki insanlarımız konuyu fazla ciddiye almadıkları için COVİD-19 çılgınca yayılıyor. Yaşamımız tehdit altında. Buna rağmen uyarılara dikkat etmeyen, uyarıları hiçe sayan ve kuralları kabullenmeyenler bu hastalığın frenlenmesine engel oluyorlar.
Bir kaç gündür “sokağa çıkma” uygulanıp uygulanmayacağı tartışılır oldu. Bizi yönetenler ise ısrarla kurallara uyun diye uyarılar yaptı, uymazsanız daha sert önlemler alabiliriz dediler. Ve görüldüğü gibi peyderpey önlemler alınmaya, yasaklar uygulanmaya başladı. Uçaklar-trenler-otobüsler durdu. Geç bile olsa yapılması gerekmekteydi bana göre.
Yasaklar önce 65'li yaşlardakilere vurdu.
Elde edilen verilere göre bu yaştaki insanlar evde durmayı gönüllü olarak kabullenemediler. İşi olsun olmasın sokakları, parkları, caddeleri ve otobüsleri doldurdular. Ve tabiri caizse “SARI KART’ı” hak ettiler. Sonra tüm insanlar bir daha uyarıldı. 65 yaş altı sevindi. Bize yok diye. Oysa bu virüs yaşlı-genç-zengin-fakir dinlemiyordu. Uyulması gerekti. Toplumun ciddi bir kesimi buna uymayınca yasaklar başladı. Sürecek. Ve de daha da sert önlemler alınmasına yol açabilecek.
Günlerdir uzmanlar uyarıyor, yapılması gerekenleri. Benim küçük torun bile ezberledi. Ama hala uymayanlar, efelik yapanlar. vurdum duymazlar var. Ne olursunuz kurallar uyalım, uymayanları uyaralım...
Son çalışmalarda, 30 ilin sağlık kurulu yerel önlemleri almaya başlayacak. Kararların doğruluğu-yanlışlığını sonra tartışalım, şimdi bu önlemleri hayata geçirmek için el ele verelim. Uygulayalım..
Neredeyse 15 güne ulaşan “EVDE KAL” eylemine uyduğumuz için can sıkıntısından neler yapıyoruz neler. Televizyonlar tat vermeyince insanlar “sosyal medyaya” yöneldi. Örneğin; bir arkadaş yazmış 65'liler sokağa çıkamayınca bende yaşımı küçülttüm… Bir diğeri-yahu 65'lileri salın dışarı. Gençleri içerde tutun. Dışarı çıkanlar kırılırsa kırılsın. Hiç olmaya devlet bir nebze yükten kurtuluverir diyorlar. İşte tam bu sırada sosyal medyada bir hikaye:
50 yaşın üstündekileri öldürün emrini verir padişah. Tüm diyardaki yaşlılar toplatılıp infaz edilecektir. Gençlerden biri babasını samanların arasına saklar. Toplatılanların hepsi infaz edilir. Padişah uyanıktır. Bakar ki itiraz olmamış bir süre sonra 40-50 yaş arasını toplar, deniz kenarına. “Ey ahali size 3 gün süre... Bu sürede bana kumdan tesbih yapacaksınız. Beceremezseniz hepinizin başı kesilecek” der. Bir gün, iki gün geçer kimseden bir tık yok. 3. gün babasını saklayan genç onun yanına gider ve derdini anlatır. 3. gün süre bitmiştir. Deniz kenarına toplanırlar. Ortada tesbihten eser yoktur. Herkes ölüm kaygısındadır. Padişah alana infaz emrini vermeye gelir. Tam bu sırada babasını gizleyen adam tüm insanların duyacağı bir sesle; “Padişahım biz bu görevi yapardık ama sorun bakalım niye yapamadık”. Padişah alaylı bir sesle “söyle bakalım” der. “Neden?” Genç cevap verir. “Hünkarım biz çok düşündük. kumdan tesbih tanelerini yapmak zor değil, lakin bunun imamesi nasıl olacak. Padişahımız beğenmezse... Siz bu konuda çevrenin en iyisisiniz. Siz varken bizim yapmamız ne haddimize. Siz imameyi yapın biz de taşları etrafına diziverelim” der. Zor durumda kalan padişah infaz emrini vermeden gider. Kurmaylarına “ulan şe.......ler hani hepsi ölmüştü ya... tecrübeli birini gözden kaçırmışsınız”...
Evet üretilen bir VİRÜS yaşamımız ve dünyamızı alt üst ederken, hedef olan kitle aslında en kıymetlilerimiz olan, bizleri sözleriyle yaşatacak olan, kırk yıl ileriye götürecek olan tecrübelilerimizdir. İşte öyle bir duruma geldik ki onları virüsün sebebi ilan edeceğiz. İşte bunu onlara yapmayalım. İncitmeyelim. Onları çok sevdiğimizi her an unutturmayalım.
Onları feda edersek unutmayın sıra size gelecek. Onlara güvenelim...
HAYAT BU: Üzülüyorsun takma diyorlar... Kızıyorsun değmez diyorlar, boş veriyorsun gamsız diyorlar, konuşuyorsun muhatap olma diyorlar, çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar. Alttan alıyorsun tepene çıkardın diyorlar. Bağırıyorsun sakin ol diyorlar. Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar. Ölünce ne diyecekler. Muhtemelen ölüm sana yakışmadı. Normal tabi. Dirimizi beğenmeyenler, ölümüzü niye beğensinler.
Neyzen Tevfik demiş ki “hayat çatlak bardaktaki suya benzer. İçsen de tükenir içmesen de... Bu yüzden HAYATTAN tat almaya bakın. Çünkü yaşasan da bitecek yaşamasan da...
O zaman... Hayatı en güzel şekliyle yaşamak zorundayız. Asparagas haberlere fazla itibar etmeyin, yalan haber insanın ömrünü azaltır. Kurallara uyalım. Rakamları abartırsak elimize ne geçecek. Kimi şu kadar cenaze var diyor, kimi ölenleri saklıyorlar gibi asılsız haberlerle hayıflanıyorlar. Bir doktor “bu hastanede 600 kişi görev yapıyor rakamları kim saklayabilir ki” diyor.
O zaman önce kendimiz uyarıları dikkate alacak EVDE KALACAĞIZ. Sonra da devletimize güveneceğiz. Bu günler de mutlaka geçecek. Sağlıklı günlere birlikte ulaşmak dileğiyle.