Uzun süredir Yeşil Banaz Gazetesi’nde yazılar yazıyorum. Başka birkaç gazetede de yazdım. Yeni Asır gazetesinden de teklif aldım. “O, benim boyumu aşar” düşüncesiyle kabul etmedim. Yine; uzun yıllar Anadolu Ajansı’nın Banaz muhabirliğini de yaptım.
Gazetelerde yazdığım yazılardan dolayı övgüler aldım. Bu övgüler beni şımartmadı. Zaman zaman da eleştiriler aldım. Bunlarla da moralimi bozmadım. Olması gereken şeyler diye normal karşıladım. Okuyucularım, şunları da yaz, bunlara da değin diye isteklerde bulunarak beni motive ediyorlar.
Ben; profesyonel bir gazeteci değilim. Emekli bir öğretmenim. Kendimi ve haddimi biliyorum. Kahve köşelerinde miskin miskin oturarak ölümü bekleyeceğime ilçemin, ülkemin, dünyamızın sorunlarını aklımın erdiğince ortaya koyarak okuyucularımla paylaşmaya çalışıyorum. Çorbada tuzum olsun istiyorum. Bunları yaparken kimseye hakaret etmem, kötülemem. Hele hele yalakalık hiç etmem. Yazıların için ne kadar para alıyorsun diye soranlar oluyor. Para almıyorum. Benim derdim para değil; insanlıktır. Tek bir kişiye bile faydam dokunursa benim için en büyük mutluluk budur. Ben, ilçemi, ilimi, ülkemi, insanları seviyorum. Buralara yararım, hizmetim dokunsun istiyorum. Emekli olduktan sonra yazılar, kitaplar yazıyorum. İlk şiir kitabım çıktı. Siyasi partilerden teklifler alıyorum. Siyaset benim karakterime uymuyor. Bir partiye girdiğin zaman, o parti kötü yapsa dahi iyi yaptı demek zorundasın. Yoksa o partide barındırmazlar. Ülkemizdeki partileri ve partilileri görüp yaşıyoruz. Yalan söylemek bana göre değil. Vebal altında kalmak istemem. Vicdanım rahat etmez.
Yerel gazeteler; bulundukları bölgenin en etkili sesidir. Bölgenin sorunlarından, olup bitenlerinden onlar sayesinde haber alırız. Köşe yazarları da yazılarında tarafsız bir şekilde sorunları, haberleri dile getirirler, çözüm önerileri sunarlar, yapılıp yapılmayan işleri denetlerler. Kırıcı olmadan, suçlamadan eleştirilerini veya takdirlerini ortaya koyarlar.
Gazetecilikte “Haber kutsal, yorum; serbesttir” diye bir deyim vardır. Bu nedenle “yandaş” veya “muhalif” sözleri normal karşılanmalıdır. Bir gazetecinin her iki taraftan da olması mümkün değildir. Söz konusu olan şehrimiz, ülkemiz, milletimiz, çocuklarımız, onurumuz, ülkemizin aydınlık geleceği ise gerisi teferruattır. Aman, iktidarla uğraşmayın, muhalefete çatmayın, yerel yöneticileri eleştirmeyin diyen bir kişi; en büyük kötülüğü önce kendine sonra ülkesine yapıyor demektir. Böyle demek; yapılan onca haksızlıklara, adaletsizliklere, yanlışlıklara, halkının acı çekmelerine çanak tutmak demektir. Ancak gazetecinin dikkat etmesi gereken kurallar vardır. Kimseye hakaret etmeyecek, kırıp dökmeyecek, taraf tutmayacak. Yoksa, kimse ona inanmaz, yaptığı işin de kimseye faydası dokunmaz.
Şunu da üzülerek belirtmeliyim ki; ülkemizdeki yerel gazetelerin kapılarına birer birer kilit vurulmaktadır, yani batmaktadırlar. Sahiplerinin özverileriyle ayakta durmaktadırlar. Aboneleri yok denecek kadar azdır. Giderlerini, sadece resmi ilanlarla, bulurlarsa reklamlarla sağlamaktadırlar. Yerel gazetelerin çoğu parasız dağıtılmaktadır. Çünkü; para verip alan olmuyor.
Yerel gazetelerin yaşaması için devlet olarak, bölge halkı olarak yardımcı olmalıyız. Yoksa; kör, sağır, dilsiz bir insana döneriz. Karanlığa gömülmekten kurtulamayız.
Necati ERTUĞRUL