Adam yıllar öncesinde bu günlerin kanısına varmış. PARA! PARA! PARA! demiş.. Kimileri kaale almış kimileri almamış. Ama bir geçek var ki, para çok şeylere kadir. Kim ne derse desin ben Napolyon’a hayranım.. Birileri de diyecek ki paranın satın alamayacağı şeyler vardır. Elbette ama bu günün dünyasında her şey paranın üzerinde dönüyor. Ve insanlar tüm gücünü para kazanmak-harcamak uğruna tüketiyorlar.. Fazla da hayalci olmaya gerek yok sanırım.
Bizzat yaşanmış hikayelerden birkaç örnek vererek olayı pekiştirelim. Bir köyde 6 arkadaş çalışmaktayız. Zenginin malı züğürdün çenesini yorar misali, yaklaşan yıl sonu nedeniyle Milli Piyango’nun büyük ikramiyesini konuşuyoruz. Bir arkadaş diyor ki, “Bu büyük ikramiye gerçekten büyük bir kişiye çıkınca kimi aklını kaçırıyor, kimi yaşamını karartıyor. Baksana Tireli Salih Dede ne hale geldi”.. Gerçekten de dedeye büyük ikramiye çıkınca adamın feleği şaştı. Yaşlı adamın o saatten sonra sayılmayacak kadar akrabası çıktı. Hastalar oldu, hastanelere düştü ve en sonunda hemşiresi ile evlendi ama ömrü fazla elvermedi. Parayı yemeye doyamadan göçüp gitti..
Diğeri kendi çevresinden örnekler vererek paranın mutluluk getirmediğini anlatmaya çalıştı. Asıl olay şimdi başlıyor. Bir bayan arkadaşımıza soruldu.. “Para size çıksa ne yapardınız?”.. Güldü, düşündü.. “Valla bana çıkmaz”.. Israr ettiler.. “Faraza çıkarsa”.. dediler. O da saymaya başladı.. Şunu yaparım, bunu yaparım, öğrenci okuturum, özel okul yaparım… Uzadı gitti liste. Ve asıl uzmanlık sorusu geldi.. “Peki para size çıktı ve eşinizi kaçırdılar, size çıkan ikramiye kadar fidye istiyorlar.. Ne yaparsın”… Aman parasında çıksın… Veririm hepsini.. Eşimi kurtarırım.. Etraftakiler gülüştüler.. Ama en doğrusuydu. Yaşamını paylaştığı eşini paraya esir edemezdi. “Veririm gitsin.. Ben yetecek kadar param olsa da huzurlu bir yaşam isterim”.. deyiverdi.. Güldük… Ama.. Para insanı bozar mı acaba?
Çevremizde pek olmasa da ülkede büyük ikramiye çıkanların yaşamları gazetelerde yer alıyor. Okuyoruz, hakikaten böyle toplu paraların binde biri doğru yatırımlara gidiyor. Genelde har vurup harman savruluyor. Doğru mudur bilemiyorum ama, Çivril’de bir vatandaşa üç kez büyük paralar çıkmış ama adam hala perişan bir yaşam sürmekteymiş.. Hatta ilçemizde de birkaç kişiye böyle paralar çıktı, doğruysa.. Ama birileri değerlendirdi, birileri de paradan huzur bulamadılar. Sonra uzun uzun düşündüm.. “Parayla saadet olur mu?” diye.. “Olmaz mı?” diyenler oldu. “Paranın gözü kör olsun” diyenler oldu. “Yüce mevlam bir de bizi gör” diyenler oldu.
Gençlik yıllarımız zengin kız fakir damat ya da fakir kız zengin damat filmlerini izleyerek geçti. Gördük ki işin sonu hep hüsran. En iyisi “davul bile dengi dengine çalar” dedik. Ortada duruverdik. Çok şükür paramız yok ama gönlü zengin bir hayli dostumuz var. Biz de onlar övünüyoruz.
Hayrola diyeceksiniz, cepte para mı kalmadı. Habire paradan söz ediyorsun.. Vallahi etmeyecektim ancak. Bir milli sporcumuzun geçen hafta içinde medyaya yansıyan haberleri paradan söz etmemize sebep oldu.
Öncelikle konuya iyice dalmadan, gazeteci arkadaşımıza yapılmış olan bu saldırıyı kınıyorum. Kim ne derse desin, hatta haklı bile olunsa böyle bir saldırıyı masumlaştıracak zerre kadar neden olmadığını sanıyorum. Kimsenin buna hakkı yok, olmamalı. Mevkisi, makamı ne olursa olsun. İsimlerden söz etmiyorum ki siz bunları zaten biliyorsunuz.
Olay MİLLİ olduğu için üzerinde duruyoruz. Yoksa bu sporcunun takımıyla olan bir ilişkisi olsa asla karışmayız. “Alan razı, veren razı” deriz ya da “aranızda çözün” deriz. Ama bu konu milli...
Birkaç yıllık bir mesele. Milli takımda oynayan sporcularımıza verilme sözü verilen PRİM üzerine yaşananlar. İşin doğrusu bu olaylar ilk anda doğru biçimde anlatılsaydı, birileri konuşsaydı, hatta yan yana gelip insanlara anlatsalardı bu kadar ayyuka çıkmayabilirdi.. Yaşananları ayrı ayrı medya üzerinde tartışınca işte bu sona gelindi.
Önce şuna bir karar vermemiz lazım. Hangi dalda olursa olsun her TÜRK genci MİLLİ takım formasını taşımak, giymek ister.. Onunla kürsüde bayrağımızı dalgalandırmak İstiklal Marşımızı çaldırmak ister. Ama bu hizmeti karşılığında maddi bir kazanç sağlamalı mı, sağlamamalı mı?.. Para talep etmeli mi, etmemeli mi?.. Ya da tersten soracak olursak; işin başındakiler bu sporculara prim, maaş önermeli mi, para olmasa da araba, ev ya da başka şeyler vaat edilmeli mi?. Buna karar verebilirsek sorunun önemli kısmını çözmüş olacağız. Bildiğiniz gibi bir zamanlar bir jeep olayı yaşanmış ve uzun uzadıya medyada yer almıştı. Geçtiğimiz yıl yaşanan bu prim davasında da ne üst düzeyden olayı açılayacak doğru beyanlar geldi, ne de sporculardan gerçekler ortaya döküldü. Bir yerlerden ulaştığı ya da birilerinin ulaşmasını istediği bu prim haberini bir gazeteci yazınca ipler yine gerildi. Nedense bu olaylar hep milli maçlar öncesine denk getiriliyor. Ve de diyorlar ki; “Şimdi maç var, sonra konuşalım.. Her şeyi açıklayacağız”.. Falan, filan.. Maç bitiyor, yine tıs yok.. Taa ki birilerinin canı istiyor.. Haydi temcit pilavı gibi al baştan ortaya sürülüyor.
Burada birilerini suçlamak ya da aklamak gibi niyetimiz yok.. İstediğimiz gerçeklerin tam anlamıyla ortaya dökülmesidir. Karnından konuşulmasın. “konuşursam bir şeyler yıkılır” denmesin.
Sonuç olarak para insanı bozar mı?.. Bilemiyorum.. Benim öyle konuşulacak kadar param olmadı, olsaydı biraz ahkam kesebilirdim. Yüce rabbim.. Bir de bizi sınasa.. Veriverse şöyle eşle dostla yenecek kadar.. Hadi bir de bize fırsat ver Allahım...