Seçim geldi çattı. Şunun şurasında tam 26 gün sonra seçimler yapılacak. Adaylar meydana çıktı, kendilerini tanıtma, yapacaklarını anlatmaya başladı. Peki seçim borazancıları ortaya çıktı mı? Evet; onlar da zaten aylardır pusuya yatmış bu günün gelmesini bekliyorlardı. Tabii ki onlar da ortaya çıktı. Seçim borazancıları olmadan seçim olmaz ki! Seçim borazancıları derken tabii ki neleri, kimleri kastettiğimiz çok önemli. Bizler bu seçim borazancılarını şöyle tanımlıyoruz. Aslında açılımı, tabiri “borazancı” olarak biraz yumuşattık. Hem ahlâk anlayışımız gereği, hem de kendilerini aşağılamadan sizlere tanıtmak adına onlara sözcük anlamı; “söz götürüp getiren, söz taşıyarak arabozan, dedikoducu, boşboğaz, sırnaşık, ikiyüzlü, dalkavuk, arsız, onursuz” denilen kelimedir yazamadığımız kelime. Bu cümleleri yazdığınızda “y*l*a*a” kelimesinin bu demek olduğu tarif ediliyor. Zaten kelimeleri “bit yavrusu”nu da içine katmak kaydıyla neredeyse birbirleriyle aynı anlamı taşıyorlar. Borazancı denildiğinde bu iki kelimenin ima edildiğini tahmin edersiniz sanırım. Seçim borazancıları olmadan seçim olmaz dedik. Bu borazancılar her seçim öncesinde kâh bir internet sitesi, kâh adayların önünde koşturan, kendi partisinden, kendi çevresinden prim kapamayan kişiler olarak karşımıza çıkıyor. Bunlar adaylara sülük gibi yapışarak seçim zamanına kadar kanını emerek çok mutlu olmaktadırlar. Şunu açıkça ifade etmek gerekiyor. Bu seçim dönemlerinde bizler ve bizim gibi bu işin cefasını çeken, yıllardan beri gazetesini yayınlayarak yaşatmaya çalışanlar ve internet sitesinde üç kuruşluk gelirle bölgesine, beldesine haber aktarmaya çabalayanların papucu dama atılır. Çünkü bu borazancılar kesinlikle hem yapışır hem de yapıştı mı bırakmazlar. Bir çorba parasına bile borazancılık yapanları vardır. Onları üç kuruşa satın aldınız mı adeta köpeğiniz olurlar sizin. Asıl dikkat çeken konu ise sevgili adaylarımızın bunlara prim vermesidir. Kendilerine sorduğumuzda; “yav yapıştı bırakmadı, ben de üç kuruş vereyim de başımdan gitsin diye kendisine reklam verdim” deyiverirler. Oysa yıllar yılı hiç karşılık almadan bu işin emekçileri duyurmuştur haberlerini, hizmetlerini vatandaşa. Şimdi aldığı üç kuruş parayla, boy boy resimlerle, borazancıya borazancılık yaptırma yarışı başlamıştır. Bu taa seçim gününe kadar böyle devam eder. Seçimden sonra ise yerinde yeller, sitesinde seller eser. Hani arsızlığını kapatmak için bile üç-beş ay daha açık kalayım da arkamdan laf etmesinler demez bunlar. Borazancılık güzel iş valla... Her seçim öncesinde çık ortaya, ne mali ne resmi kayıt kürek olmadan ortada cirit at, seçimler için tahminler yap, parayı çok veren adaya anketler yap, ortadan kaybol git. Hem de bilmeniz gerekir, bunlara adaylar bile rağbet gösterir, adam yerine koyar. Sosyal med-yada, internette HIRSIZLIK YAPIYOR BUNLAR demezler. Bunlara neden ne bir maliyeci, ne bir devlet erkanı da kalkıp hesap sormaz ki?... Partiden partiye, seçim merkezinden, adayların bürosuna “bit” gibi zıplayarak uçan; ondan üç, diğerinden beş koparmaya çalışan borazancılar da nedense senden benden çok rağbet görürler. Para ihtiyaçları ve hastaları hiç bitmez. Usulca adayın yanına yaklaşarak, “ağam valla bizde 20 oy var ancak hastamız var, onu bir halledebilirsek oylar valla size” diye sızlanıverirler. İnanın size gelseler ağlasalar gözleriniz dolar, elinizi cebinize atıverirsiniz. Bir adaya yaklaşan borazancı bir arkadaşımız hastası olduğunu ve yol parasının olmadığını belirtince garibim adayımız; “Nereye gidecekseniz biletinizi alalım hemen” deyivermiş. Bilet 250 lira. Ama uyanık beleşçi; “Ağam bize geliş gidiş, hastane parası falan 3 bin lira gerekiyor” diye cevap vermiş. Ağası vermiş midir sizce?... Şimdi seçimlerde eşantiyonlar, reklam promosyon ürünleri, hediyeler gırla gidiyor. Mübarek insanlar da verdikçe istiyor, istedikçe alıyor. Napalım, düzeni bu hale getirene versin Allah! Neyse, böyle gelmiş bu devran, böyle de gidecek. Kalkıpta biz değiştirecek değiliz ya!...