Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

MÜLTECİLER

Altmışlı yılların ortalarında başlayan işçilerimizin Almanya’ya gidişleri aklıma düşüverdi. Hayal meyal hatırlıyorum da; oraya gidecekler tepeden tırnağa muayene edilir, hiçbir sorunu yoksa yola çıkarılırlardı. Dişinde hafif bir çürük bile olsa asla kabul edilmezlerdi. Gerçi bizimkiler oralara çalışmaya gidiyorlardı ama aranan kriterler ta o zaman bile gayet sert ve uygulamalar acımasızdı. Zamanla gerek ülkemiz ve gerekse birçok ülke işçi alımına açıldı ama esas olan vatanlarını terk ederek başka ülkelere sığınanlar yani mülteciler sorunun önemli ögeleri oldular. Yaşadıkları ülkelerde baskılara, zulme ve hakarete maruz kalanlar şartlarını zorlayıp ülkeyi terk ettiler. Bunlardan en çok nasibini alan ülke de bizim ülkemiz oldu. Bulgaristan’dan, Yunanistan’dan yıllar önce ülkemize gerek mübadele ve gerekse zorunlu olarak gelenlere her zaman kucak açtı TÜRKİYE. Kökleri TÜRK olanlara yerleşim yerleri gösterilerek yaşamalarına olanak sağlandı. Ara ara da olsa sağlanan bu imkanlardan bir çok insanımız yararlandı. Son yılların en önemli olayı da Bulgaristan’dan ayrılanlar oldu. İlk aşamada 500 bine yakın insan Türkiye’ye gelerek yerleştirildiler. Biz o günler için onların bir çoğunun memnun olduğuna şahit olsak da bazılarının burun kıvırdıklarını da gördük. Sonraki yıllar Irak’tan kaçarak ülkemize sığınan peşmergeler oldu. Akın akın geldiler, savaştan kaçarak. Genelde doğu illerimize ve oralarda açılan mülteci kamplarına yerleştirildiler. Yine onlardan da memnun olanlar çoğunlukta olsa da kamplarda bir hayli sorun çıkaranlar oldu. Yemekleri beğenmeyip tekmeleyenlere şahit olduk basın yoluyla. Bizler ülke olarak ne kadar zorluklar içinde olsak da gelenleri mağdur etmemek adına elden ne geliyorsa yaptık. Çünkü kanımızda merhamet vardı, kanımızda insanlık vardı ve biz o insanların mağduriyetini gidermek için hiçbir fedakarlıktan çekinemezdik. Biz merhametli ve yardımsever atalarımızın torunlarıydık. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse bu durumları şöyle yorumladım. Birincisi ülkelerindeki baskı, zulüm ve savaştan kaçanlar geride kalanların direnişine engel oldular. Oralarda kalıp direnseler daha güçlü olarak iyi olurda sanırım. Biz kurtuluş savaşında topyekün savaşmayı seçtik. Kaçanlar olmuştur belki tek tük ama yediden yetmişe düşmana göğüs gererek savaşarak ülkemizi korumuştuk. Şimdilerde bunu yapacak babayiğit pek görünmüyor. İpini koparan ülkeyi terk ediyor. Hatta birinden şu sözü de duymuştum, “Ben Esed için neden savaşayım, zira ben hristiyanım” diyordu. Kaçmak kolaycılıktır bana göre. Vatanını seven asla terk etmez. İşte bu bizim damarlarımızda taşıdığımız kan ile doğrudan alakalıdır. Şimdi ülkemiz mültecilerin en tercih ettiği ülkelerden biri oldu. Ve biz İNSANLIK adına açtığımız kapılardan şimdilerde neredeyse milyonları aşan mülteci/sığınmacıyı konuk ettik. Bunların bir çoğu vatandaşlık hakkı kazandı ve de birçoğu da yakında kazanacaklar. Tabii ki sadece bunlar değil. Afganistan’dan ve İran’dan gelenler de var bir hayli. Bunlara Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda olanlarda eklendi. Yani sayı oldukça kabardı. Ve bizler onların çoğunluğundan endişe eder duruma geldik. Düşünürsek vatanı terk edip bir başka ülkede yaşamak öyle kolay olmasa gerek. Hele hele elinde avucunda hiçbir şeyin yoksa varlığını sürdürmek mucize desem yeridir. Bizler Allah muhafaza böyle durumda nereye gideriz. Gitsek oralarda ne yaparız hayal bile edemiyorum. Gelenlerin çok önemli bir kısmı çöp toplayıp yaşamlarını sürdürüyorlar. Bir kısmı ucuz iş gücü olarak değerlendiriliyorlar. Konaklamaları nasıldır bilemiyoruz. Bazılarının (ki onlar varlıklılar) şık giyimleri ve takılarıyla dikkat çekiyorlar; lüks yaşadıklarına da şahit olduk. Pandemi dönemi dahil yaşadıkları yerlerde çöp toplayıcıların yaşları 8'den başlayıp öyle yükselip gidiyor. Gece-gündüz demeden peşlerindeki çek çek arabalarla (şimdilerde motorize olmaya başladılar sanırım ileride tırlara ulaşacaklar) belediyelerin en büyük yardımcıları. Ama doğru yapmadıkları çok şey var. Birincisi çocukları bu işlere zorlamaktalar. Sonra trafik kurallarına asla uymuyorlar. Gidiş gelişe dikkat etmiyorlar. Konteynırlardaki atıkları almak için torbaların ağzını yırtıp gelişi güzel atıp gidiyorlar. Bir kaç kez uyardık. Son günlerde olay çıkardıkları söylentileri de var. Hatta roman vatandaşlarla müthiş bir çıkar çatışması içinde oldukları söyleniyor. Bu durumu önceden tek tek gezdiklerini görmekteydik şimdi ikişer ikişer geziyorlar, ordan çıkarıyorum. Kimler yapıyor bilemiyorum ama son günlerde demir kapıların söküldüğü, reklam tabelalarının çalındığı söylentileri dolaşıyor. Gelecek için oldukça karmaşık endişeler var aklımda. Umarım bu düşünüş ve endişelerim yersiz çıkar. Sonuç olarak. Biz elimizden geleni yaptık. İlanihaye bunlara kol kanat gerecek değiliz. Zira AVRUPA bile bunları kabullenmiyor. Bunları incitmeden, kırmadan, dökmeden ülkelerine geri göndermek gerek. Biraz da Esed sahiplensin bunları. Biz yorulduk, misafirlik nereye kadardır. Herkes için zor olsa da taş yerinde ağırdır.
Ekleme Tarihi: 17 Mayıs 2022 - Salı

MÜLTECİLER

Altmışlı yılların ortalarında başlayan işçilerimizin Almanya’ya gidişleri aklıma düşüverdi. Hayal meyal hatırlıyorum da; oraya gidecekler tepeden tırnağa muayene edilir, hiçbir sorunu yoksa yola çıkarılırlardı. Dişinde hafif bir çürük bile olsa asla kabul edilmezlerdi. Gerçi bizimkiler oralara çalışmaya gidiyorlardı ama aranan kriterler ta o zaman bile gayet sert ve uygulamalar acımasızdı. Zamanla gerek ülkemiz ve gerekse birçok ülke işçi alımına açıldı ama esas olan vatanlarını terk ederek başka ülkelere sığınanlar yani mülteciler sorunun önemli ögeleri oldular.
Yaşadıkları ülkelerde baskılara, zulme ve hakarete maruz kalanlar şartlarını zorlayıp ülkeyi terk ettiler. Bunlardan en çok nasibini alan ülke de bizim ülkemiz oldu. Bulgaristan’dan, Yunanistan’dan yıllar önce ülkemize gerek mübadele ve gerekse zorunlu olarak gelenlere her zaman kucak açtı TÜRKİYE.
Kökleri TÜRK olanlara yerleşim yerleri gösterilerek yaşamalarına olanak sağlandı. Ara ara da olsa sağlanan bu imkanlardan bir çok insanımız yararlandı. Son yılların en önemli olayı da Bulgaristan’dan ayrılanlar oldu. İlk aşamada 500 bine yakın insan Türkiye’ye gelerek yerleştirildiler. Biz o günler için onların bir çoğunun memnun olduğuna şahit olsak da bazılarının burun kıvırdıklarını da gördük.
Sonraki yıllar Irak’tan kaçarak ülkemize sığınan peşmergeler oldu. Akın akın geldiler, savaştan kaçarak. Genelde doğu illerimize ve oralarda açılan mülteci kamplarına yerleştirildiler. Yine onlardan da memnun olanlar çoğunlukta olsa da kamplarda bir hayli sorun çıkaranlar oldu. Yemekleri beğenmeyip tekmeleyenlere şahit olduk basın yoluyla. Bizler ülke olarak ne kadar zorluklar içinde olsak da gelenleri mağdur etmemek adına elden ne geliyorsa yaptık. Çünkü kanımızda merhamet vardı, kanımızda insanlık vardı ve biz o insanların mağduriyetini gidermek için hiçbir fedakarlıktan çekinemezdik. Biz merhametli ve yardımsever atalarımızın torunlarıydık.
Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse bu durumları şöyle yorumladım. Birincisi ülkelerindeki baskı, zulüm ve savaştan kaçanlar geride kalanların direnişine engel oldular. Oralarda kalıp direnseler daha güçlü olarak iyi olurda sanırım. Biz kurtuluş savaşında topyekün savaşmayı seçtik. Kaçanlar olmuştur belki tek tük ama yediden yetmişe düşmana göğüs gererek savaşarak ülkemizi korumuştuk. Şimdilerde bunu yapacak babayiğit pek görünmüyor. İpini koparan ülkeyi terk ediyor. Hatta birinden şu sözü de duymuştum, “Ben Esed için neden savaşayım, zira ben hristiyanım” diyordu. Kaçmak kolaycılıktır bana göre. Vatanını seven asla terk etmez. İşte bu bizim damarlarımızda taşıdığımız kan ile doğrudan alakalıdır.
Şimdi ülkemiz mültecilerin en tercih ettiği ülkelerden biri oldu. Ve biz İNSANLIK adına açtığımız kapılardan şimdilerde neredeyse milyonları aşan mülteci/sığınmacıyı konuk ettik. Bunların bir çoğu vatandaşlık hakkı kazandı ve de birçoğu da yakında kazanacaklar. Tabii ki sadece bunlar değil. Afganistan’dan ve İran’dan gelenler de var bir hayli. Bunlara Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda olanlarda eklendi. Yani sayı oldukça kabardı. Ve bizler onların çoğunluğundan endişe eder duruma geldik. Düşünürsek vatanı terk edip bir başka ülkede yaşamak öyle kolay olmasa gerek. Hele hele elinde avucunda hiçbir şeyin yoksa varlığını sürdürmek mucize desem yeridir. Bizler Allah muhafaza böyle durumda nereye gideriz. Gitsek oralarda ne yaparız hayal bile edemiyorum. Gelenlerin çok önemli bir kısmı çöp toplayıp yaşamlarını sürdürüyorlar. Bir kısmı ucuz iş gücü olarak değerlendiriliyorlar. Konaklamaları nasıldır bilemiyoruz. Bazılarının (ki onlar varlıklılar) şık giyimleri ve takılarıyla dikkat çekiyorlar; lüks yaşadıklarına da şahit olduk.
Pandemi dönemi dahil yaşadıkları yerlerde çöp toplayıcıların yaşları 8'den başlayıp öyle yükselip gidiyor. Gece-gündüz demeden peşlerindeki çek çek arabalarla (şimdilerde motorize olmaya başladılar sanırım ileride tırlara ulaşacaklar) belediyelerin en büyük yardımcıları. Ama doğru yapmadıkları çok şey var. Birincisi çocukları bu işlere zorlamaktalar. Sonra trafik kurallarına asla uymuyorlar. Gidiş gelişe dikkat etmiyorlar. Konteynırlardaki atıkları almak için torbaların ağzını yırtıp gelişi güzel atıp gidiyorlar. Bir kaç kez uyardık. Son günlerde olay çıkardıkları söylentileri de var. Hatta roman vatandaşlarla müthiş bir çıkar çatışması içinde oldukları söyleniyor. Bu durumu önceden tek tek gezdiklerini görmekteydik şimdi ikişer ikişer geziyorlar, ordan çıkarıyorum. Kimler yapıyor bilemiyorum ama son günlerde demir kapıların söküldüğü, reklam tabelalarının çalındığı söylentileri dolaşıyor. Gelecek için oldukça karmaşık endişeler var aklımda. Umarım bu düşünüş ve endişelerim yersiz çıkar.
Sonuç olarak. Biz elimizden geleni yaptık. İlanihaye bunlara kol kanat gerecek değiliz. Zira AVRUPA bile bunları kabullenmiyor. Bunları incitmeden, kırmadan, dökmeden ülkelerine geri göndermek gerek. Biraz da Esed sahiplensin bunları. Biz yorulduk, misafirlik nereye kadardır.
Herkes için zor olsa da taş yerinde ağırdır.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.