Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı Avrupa Şampiyonu oldu.
Öyle uzun uzadıya yazma gereği bile duymuyorum. Yani yanlış anlaşılmasın. Elbetteki bu destansı başarı için şeyler yazılabilir. Ancak gündem yeni, heyecan sıcak. O sebeple sonraki gelişmelerle ilgili bir çok yazı yazılacaktır elbette.
Diğer taraftan bu destanın en güzel anlatıldığı, neyin ne olduğu yan sütundaki yazarımız Ali Erkin Sarıoğlu tarafından en güzel şekliyle anlatılmış.
Evet, gerçekten çok güzel, en anlamlı başarı bu!..
Pazar akşamı ekranların karşısına oturduk. Bu yıl voleybol kursuna başlayan kızım da geldi. Dedim ki, “zor bir maç olacak”. O da; “Yok yaa!, biz bunları ezer geçeriz”... Maç başladıktan sonra Sırbistan’ın kolay lokma olmadığını, hafife alındığını setler geçtikçe anladı.
Bir onlar, bir biz derken Vargas hava yolları :) ve yobazların hedefi olan Ebrar’ın süper smaçlarıyla zor bir galibiyet kazandık. Ülkemize Avrupa kupasını tüm ekip olarak getirdiler.
Çok uzatmaya gerek yok! Tek kelimeyle konuyu özetleyelim. HELAL SİZE KIZLAR!...
ONBİN KİŞİYE BALON SEYRETTİREN KİM?
.
Eğitim anlayışı ve kavramı elbette kişiye göre değişir ama doğru TEKTİR...
İlçemizde 31 Ağustos gecesi hep birlikte "Kurtuluş Coşkusu" yaşadık. Bu gecede çeşitli etkinliklerin yanı sıra popüler sanatçılar Pamela ve Ümit Besen konserleri de vardı. Bu etkinlikleri panoramik açıdan dikkatli şekilde izledim. Program, sanatçılar, ortam ve coşku oldukça güzeldi. Ancak birşey hariç!...
Müzik programı gayet güzel şekilde coşkulu olarak devam ediyor. Ama tam sanatçı yoğun kalabalığı coşturmaya başlıyor, ortada sürekli durmayan, ordan oraya cirit atan bir kaç balon. Kimin tuttuğu görünmeyen ama sürekli olarak bir sağa bir sola gidip gelen bebek şeklinde uçan balonlar.
İlk gördüğümde “hadi!” dedim, bir kaç çocuk, kendilerince ortaya çıkmışlar. Birazdan anne-babaları çağırır, ortadan alırlar.
Dakikalar geçti, yarım saat geçti, bir saat geçti. Sahnede durmayan Pamela nereye balon oraya. "İyi" dedim. Çocuğun ailesi Pamela'dan ya da müzik tarzından hoşlanmıyor herhalde, pek dikkatlerini çekmedi.
Zaman geçti, Ümit Besen büyük bir coşkuyla sahneye çıktı. O da şarkılarını coşturdukça; çocuk ya da çocuklar o denli coşuyor, o denli sanatçının görüntüsünü kapatıyor. Koca bir gece bu şekilde geldi geçti...
Allah, Allah!... dedim. Yahu bir insan bu kadar düşüncesiz olabilir mi? Kendini geçtim, protokolü geçtim, arkadaki ONBİN Banazlıyı da mı düşünmüyorsun? Bu insanlar sanatçıları izlemek yerine senin yerinde durmayan çocuğunun balonunu mu seyredecek!
Kendi kendime garipsedim. Ne yapalım, kendileri düşünmezlerse bana mı kaldı dedim. Ancak bana en az on kişi de sahne önündeki balonu, çocuğu ve babasını sordular.
İnsanların büyük çoğunluğu çocukları sever, bizler de seviyoruz. Ancak çocuklarımıza yerinde ve zamanında sahip çıkmalıyız. Böyle bir ortamda arkanızda ki onbin Banazlıya saygınız yoksa bile kendinize olsun.
Demek ki yanlış bir durummuş.