Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

KURTULUŞ GÜNLERİMİZ

Samsun’da 1919 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün yaktığı meşale ile yurdumuzda bir kurtuluş inancı, bağımsızlık hareketi başladı. Sıkıntılar içinde boğuşan Anadolu’nun her köşesinde bir saman alevi gibi özgürlük ateşi yandı. Büyüdü, gelişti ve yurdumuzu parselleyen, çepeçevre saran işgalcilerden kurtulma, bağımsızlığı kazanmanın çabaları başladı. Tarihte ülkenin bu kurtuluş sürecine nasıl getirildiğine dair çok fazla bilgi yer almaz. Ya da çok gündeme getirilmez. Ancak Osmanlı’nın son günlerinde nasıl büyük hatalar yaptığını da bilmeyenimiz yoktur. Sonuç olarak Kurtuluş Savaşı dönemine giren bu yokluklar ülkesi; Mustafa Kemal’in 19 Mayıs’ta kıvılcımlanan bağımsızlık hareketini, 26 Ağustos’ta başlattığı büyük taarruzla sonlandırdı. Yunan işgalcileri vatanımızdan kovma ve son silkinme taarruzu Dumlupınar’dan başladı. Düşmanın sayıca çok, donanımca güçlü olmasına karşın, vatanına sahip çıkmak isteyenlerin canını ortaya koyması zaferi getirdi. Türk askeri ile buna sonuna kadar destek olan Anadolu’nun cefakâr insanları sayesinde 30 Ağustos’da Dumlupınar, 31 Ağustos’ta Banaz, 1 Eylül’de Uşak ve sırasıyla 9 Eylül’de İzmir’de son bulan büyük, kurtuluş taarruzu!... Böyle başladı genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş hikayesi. Sonrasında geçen 100 yıl!... Koskoca 1 asır.  O günler, bugün anlatılırken sanki bir hikayeymiş gibi anlatılıveriyor. Ama yaşanan zorluklar, çekilen çileler, verilen canlar bir hikaye değil, gerçek bir HAYAT’ın ta kendisidir. Tabii ki bunları anlatmak, yaşamaktan daha kolay.  Bugün için kutladığımız “KURTULUŞ GÜNLERİ”nin arkasında çok acılar, çok çileler ve dahası çok kanlar var. Yani bugünün dünyasında eskileri ne kadar anlatsak, o kadar az anlayabilen insan çıkar. Kurtuluş günlerimizde eğlenceden çok o günleri anlatmak, gelecek nesillerimize çekilen zorlukları aktarmak da lazımdır. Bakınız Büyük Taarruz başlamadan önce, o gece Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün komutanlığı nasıl akıllıca kullandığı anısı nasıl anlatılmış. Büyük Taarruz’un hemen öncesinde tarih 25 Ağustos’tur. Askerimiz binlerce kilometrelik yolu katetmiş, postallarını aylarca ayaklarından çıkaramamış, kimi atlı kimi yaya toz toprak yolları aşmış, gâh yürüyerek gâh sürünerek gelmiş ve Zafertepe’ye konuşlanmış. Akşam olmaktadır. ATATÜRK, askerin bir süre dinlenmesini ve uyumasını ister. Kendisi de bir kuytuya çilingir sofrasını kurmuş planlar yapmaktadır. Karanlık çöktüğünde yanına gelen bir subay; - “Paşam, düşman karşımızda. Gece baskın yapıp işi bitirmeliyiz” der. Paşa oralı olmaz, - “Dur bakalım şu sofra bir sonlansın” der. Subay birkaç kez gelip giderek telaşını anlatır. Ama paşa içkisini yudumlamaya devam etmektedir. Sabaha karşı görülen manzarada düşmanın bizim askerimizi çembere almak için yaptığı plan belli olur ve ATATÜRK subaylara manzarayı gösterip; - “Akşam hareket etseydik şimdi halimiz ne olurdu” diyerek subaylara seslenir. Ve Kocatepe’den başlayan bu olağanüstü saldırı 9 Eylül’de düşmanın denize dökülmesiyle son bulmuştur. Vatanımızın, tarihimizin, ecdadımızın kıymetini bilelim. Her zaman hayır dualarımızla minnetimizi onlara ulaştıralım.
Ekleme Tarihi: 01 Eylül 2023 - Cuma

KURTULUŞ GÜNLERİMİZ

Samsun’da 1919 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün yaktığı meşale ile yurdumuzda bir kurtuluş inancı, bağımsızlık hareketi başladı. Sıkıntılar içinde boğuşan Anadolu’nun her köşesinde bir saman alevi gibi özgürlük ateşi yandı. Büyüdü, gelişti ve yurdumuzu parselleyen, çepeçevre saran işgalcilerden kurtulma, bağımsızlığı kazanmanın çabaları başladı.
Tarihte ülkenin bu kurtuluş sürecine nasıl getirildiğine dair çok fazla bilgi yer almaz. Ya da çok gündeme getirilmez. Ancak Osmanlı’nın son günlerinde nasıl büyük hatalar yaptığını da bilmeyenimiz yoktur.
Sonuç olarak Kurtuluş Savaşı dönemine giren bu yokluklar ülkesi; Mustafa Kemal’in 19 Mayıs’ta kıvılcımlanan bağımsızlık hareketini, 26 Ağustos’ta başlattığı büyük taarruzla sonlandırdı. Yunan işgalcileri vatanımızdan kovma ve son silkinme taarruzu Dumlupınar’dan başladı. Düşmanın sayıca çok, donanımca güçlü olmasına karşın, vatanına sahip çıkmak isteyenlerin canını ortaya koyması zaferi getirdi. Türk askeri ile buna sonuna kadar destek olan Anadolu’nun cefakâr insanları sayesinde 30 Ağustos’da Dumlupınar, 31 Ağustos’ta Banaz, 1 Eylül’de Uşak ve sırasıyla 9 Eylül’de İzmir’de son bulan büyük, kurtuluş taarruzu!...
Böyle başladı genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş hikayesi.
Sonrasında geçen 100 yıl!... Koskoca 1 asır. 
O günler, bugün anlatılırken sanki bir hikayeymiş gibi anlatılıveriyor. Ama yaşanan zorluklar, çekilen çileler, verilen canlar bir hikaye değil, gerçek bir HAYAT’ın ta kendisidir. Tabii ki bunları anlatmak, yaşamaktan daha kolay. 
Bugün için kutladığımız “KURTULUŞ GÜNLERİ”nin arkasında çok acılar, çok çileler ve dahası çok kanlar var. Yani bugünün dünyasında eskileri ne kadar anlatsak, o kadar az anlayabilen insan çıkar. Kurtuluş günlerimizde eğlenceden çok o günleri anlatmak, gelecek nesillerimize çekilen zorlukları aktarmak da lazımdır.
Bakınız Büyük Taarruz başlamadan önce, o gece Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün komutanlığı nasıl akıllıca kullandığı anısı nasıl anlatılmış.
Büyük Taarruz’un hemen öncesinde tarih 25 Ağustos’tur. Askerimiz binlerce kilometrelik yolu katetmiş, postallarını aylarca ayaklarından çıkaramamış, kimi atlı kimi yaya toz toprak yolları aşmış, gâh yürüyerek gâh sürünerek gelmiş ve Zafertepe’ye konuşlanmış.
Akşam olmaktadır. ATATÜRK, askerin bir süre dinlenmesini ve uyumasını ister. Kendisi de bir kuytuya çilingir sofrasını kurmuş planlar yapmaktadır. Karanlık çöktüğünde yanına gelen bir subay;
- “Paşam, düşman karşımızda. Gece baskın yapıp işi bitirmeliyiz” der.
Paşa oralı olmaz,
- “Dur bakalım şu sofra bir sonlansın” der.
Subay birkaç kez gelip giderek telaşını anlatır. Ama paşa içkisini yudumlamaya devam etmektedir. Sabaha karşı görülen manzarada düşmanın bizim askerimizi çembere almak için yaptığı plan belli olur ve ATATÜRK subaylara manzarayı gösterip;
- “Akşam hareket etseydik şimdi halimiz ne olurdu” diyerek subaylara seslenir.
Ve Kocatepe’den başlayan bu olağanüstü saldırı 9 Eylül’de düşmanın denize dökülmesiyle son bulmuştur.
Vatanımızın, tarihimizin, ecdadımızın kıymetini bilelim. Her zaman hayır dualarımızla minnetimizi onlara ulaştıralım.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.