Bizler bu güzel ülkede, eşsiz coğrafyada yaşıyoruz. Bu cennet ülkemiz, dünyanın bir çok ülkesinde olmayan zenginliklere sahiptir. Ayrıca dört mevsimi yaşayan ender ülkelerden birine sahibiz. Üç etrafı denizlerle çevrili, yer altı yer üstü zenginlikleri kendine yetecek kadar var olan, mümbit topraklara sahip, tarım ürünlerini yetiştirebilen zengin bir toprak örtüsüne sahip.. Ne diyeyim mevlam verebildiği kadar vermiş ve bizlerde bu topraklarda yaşamaktan son derece memnun ve mesuduz. Bu topraklara sahip çıkmak onu korumak ve kollamakta bizim en birinci vazifemizdir.
İlkbaharın güzelliği ne kadar insana hoş gelse de, yeşillik murat olarak adlandırılsa da sonbahar da o kadar sevecen bir mevsimdir. “Düşen bir yaprak görürsen beni hatırla demiştim” diye başlayan. “Her sonbahar gelişinde sarı sarı yapraklar” diyen şarkılar bu güzel mevsim için söylenmiştir. Bir nebze hüzün anımsatsa da yaşamımızın gerçekleri içinde o hüzünler de yaşanacaktır.
İlkbahar nasıl bir uyanış mevsimiyse sonbahar da bir uyarı mevsimidir.
Değerli dostlar, bakın önümüz kış. Kış mevsimi zorlu geçecek gibi, elinizden gelen hazırlıklarınızı yapın. Yakacaklarınızı hazır edin, kışlık yiyeceklerinizi yavaş yavaş hazırlayıp kilerinize yerleştirin. Giysilerinizi mevsime göre hazır hale getirin diye bir uyarıdır. Zaten bizler insanoğlu olarak yaz gelmeden kışı, kış gelmeden yazı düşünüp hazırlıklarımızı ona göre yapmaktayız.
Uzmanlar önümüzdeki kış mevsiminin çok sert geçeceği, nasıl aşırı sıcak bir yaz yaşadıysak o denli bir soğuk, o derece sert bir kış mevsimi geçireceğimizi belirtiyorlar.
Şükür ki toprağımız bizlere her türlü ürünü verirken gayet cömert davranıyor. Ancak biz tabiatı öylesine hor kullanıyoruz ki, yaz mevsiminde bile aşırı tabiat olaylarıyla karşılaşıyoruz. Seller, tufanlar zaman zaman bizlere uyarı olarak geri dönüyor..
Elbette her aile sonbahar yaklaşırken, tarhanasını, salçasını, ununu bulgurunu hazırlamakla meşgul. Bunu her aile mutat olarak yapmakta. Ama gel gör ki bazı arkadaşlar becerilerini daha iyi gösterebilmek adına faceden boy boy fotolarla süsleyip meşhur olmayı amaçlıyorlar. Oysa herkes tarhana da yapıyor, salça da, biber de kurutuyor patlıcan da.. Ya da yapamayanlar için şimdi her zaman her yerde bunlar yapılmış olarak, yemeye hazır halde satılmakta. Becerisi olmayan, yazın sonlarında yapmaya fırsatı olmayanlar için artık her şey mevcut. Her aile kendine özgü becerileriyle kışa hazırlanıyor. Daha ilerisi bütün yiyeceklerin konservesi ya da hazırı hemen hemen her yerde her an bulunabilmektedir. Diyeceğim o ki bunları sadece sizler yapmıyorsunuz. Bir de aslına bakarsanız her sebze meyve kendi zamanında tüketilmeli ve yazın yaz sebze meyveleri, kışın da kışlıklar. Her şeyin tadı zamanında mevsiminde güzel..
Sonbaharları bize kötü anımsatan hatıralar da var.. 12 Eylül’ü hafızamızdan kazımak mümkün değil.. Yaşanılan her türlü acının izleri hala bu gün gibi üzerimizde durmaktadır. Bu darbe öncesinde yaşanan acı olayların son bulacağı ümidiyle bir an olumlu bakmış olsak bile sonrasında yapılanları unutmak ve aslında o günleri film şeridi gibi gözümüzün önünden geçirmek bile zor geliyor. Darbelerden çok acı günler yaşamış olan bu cennet ülkemizin bir daha benzeri olayları yaşamaması için önlemleri önceden almalıyız.
Sonbaharın en çok hoşuma giden özelliklerinden biri de OKULLARIN açılacak olmasıdır. Gel gelelim bu yıl bizde ve tüm dünyada yaşanan VİRÜS dehşeti nedeniyle okulların açılması ve öğretimin sağlıklı sürdürülebilmesi pek sağlıklı olacak gibi görünmüyor. Her ne kadar sayın bakanımız YÜZ YÜZE eğitimi gerçekleştirmek adına olağanüstü gayret gösterse de bunun istenilen düzeyde olacağına olan inancım tam değil. Ülkemizde eğitim her zaman sorunlu başlar. Koca yaz dönemini şöyle böyle geçirip okulların açılmasına yakın tayinler yapılır ama yine sonuca ulaşılamaz ve sınıfların önemli bir kısmı öğretmensiz olarak ders yılına başlarlar. Okul ve sınıflar ders zili çalmasına yakın dizayn edilmeye çalışılır. Aklımın erdiği günden bu güne bu soruna çare bulunmuş değildir. Oysa EĞİTİM-ÖĞRETİM bir ülkenin en önemli işidir. Yüz akıdır. Geleceğidir. Üç beş köprü yapılamasa, birkaç otoyol geç kalsa bana göre pek fark etmez. Ama okulların hazır olmaması çok önemli bir eksiktir. Birde sayın milli eğitim bakanımızın “öğretmen maaşları büyük külfet” demiş olması yaranın daha da azmasına nedendir. Sayın bakan bunu hangi duygularla söyledi bilemiyorum ama kendini affettirmek adına, önce öğretmenlerin her öğretim yılı başında ödenen eğitim ödeneğini uygun bir seviyeye çıkartmak ve sonrasında sayın Cumhurbaşkanımızın yıllar önce verdiği 3600 ek gösterge sözünü bir an önce hayata geçirebilmek için çalışmalar yapmalıdır. Daha da önemlisi sınıflarda öğrenci sayısının azalacağı ve daha çok öğretmene ihtiyaç duyulacağı nedeniyle yeterli öğretmen kadrosuna ulaşılmak için atamalar zaman geçirmeden ivedilikle gerçekleştirilmelidir.
Eylül güzeldir. Güzelliklere daha da güzellikler katmak, her mevsimin en güzelini yaşamak dileğiyle..