Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

GAZETECİLİK HİKAYEM

Her mesleğin zor, her mesleğin farklı özellikleri vardır. Biz de babamız Yusuf SARIOĞLU’ndan (rahmetle anıyorum) miras kalan gazeteciliği hasbel kader yapmaya devam ettik. Banaz’da ilk gazeteyi babam 1955 yılında çıkarmış. O günün koşullarında matbaamız olmadığından zaman zaman Uşak’ta, zaman zaman Afyon’da bastırarak devam etmiş. Tabi bu periyodik bir sıra oluşturmamış. Gazete 1967 yılında düzenli çıkmaya devam etse de işe biraz daha önem verip 1972 yılında matbaayı kurunca artık haftalık olarak daha düzenli şekliyle çıkmaya başlamış. Ben de o yıl Banaz’da öğretmenlik yapmaya devam ederken okuldan geldiğim zaman ustanın yanında öğrenmeye başlamıştım. Bir yandan matbaacılığı öğrenip dizgibaskı işlerini yürütüyor diğer yandan gazeteye yazılar yazmaya devam ediyordum. Hikaye böyle başladı. Sonraki yıllarda yazılarım birilerinin gözüne battım. Öğretmen olmam nedeniyle yazmamam gerektiği ima edildi. Ben de başka bir isimle yazmaya devam ettim. Ancak bu durum yazma zevkimi azaltmıştı. İlk ustam rahmetli Vecihi Güngör matbaanın uzmanıydı. Bana kısa sürede işi öğretmişti. Kısa sürede kavramış olmam nedeniyle  “sana bir gün para basmayı öğreteceğim” demişti. O hevesle işe daha bir sıkı sarılıp işin inceliklerini öğrenmeye gayret etmiştim. Bizimle bir yıl çalıştıktan sonra gitmek istedi. Tabi ki tutamazdık bu insanı. Son anda “ustam hani bana para basmayı öğretecektin” dedim. Gülerek yüzüme baktı ve “işte makine her dakikada baskı yapıyor ya, işte bu para demektir. Allah muhafaza gerçekten para bassak asarlar bizi” dedi.. Düşündüm. Haklıydı. Ve zamanın getirdiği olaylar ile ben matbaadan ayrıldım. Zira atamam başka yere çıkmıştı. Kardeşim işi üstlenip mücadeleye devam etti. 1983 yılıydı.. Matbaayı yürüten kardeşim ile yeğenim (rahmetle anıyorum) Ali’nin aynı anda askerliği çıkıverdi. Ne yapacağımızı düşünürken ilk akla gelen birinin askerliğini ertelemek oldu. Öyle yaptık ve kura çektiler. Kura da Ali çıktı ve o askere gitti. Teskereyi almış gelmiş ve sıra kardeşim de idi. Ben de biriniz askerden geldi biriniz gidecek. Haydi birkaç gün tatil yapın dedim. Gittiler. Gittiler ama iki gün sonra Ali’nin vefat ettiği haberiyle sarsılmıştık. Ailemiz perişan olmuştu. Ama hayat devam ediyordu. Kardeşim askere gitti ben de öğretmenlikten istifa edip matbaaya geri döndüm. Hem matbaa hem de gazeteyi elimizden geldiğince yürüttüm. Kardeşim teskereyi alınca birkaç ay daha devam ettim. Oturup bir planlama yaptık. Eski düzen devam etmek pek işimize gelmiyordu. Ben, kardeşimle matbaayı birlikte sürdüreceksek atılım yapmayı hedeflemiştik. Babama durumu anlattık ama “kral benim” dedi. Ben de o zaman ayrılıp ana mesleğim olan öğretmenliğe bir süre sonra dönmüştüm. 1998 yılı benim için zor oldu. Öğretmenlikten emekli olmuştum ama mayıs ayında babamı kaybetmenin üzüntüsü ile sarsılmıştım. Toparlanıp durum değerlendirmesi yaptık. Babam yaşamında “gazeteyi sürdürmemizi” öğütlüyordu. Biz de öyle yaptık. Kardeşim teknik işleri yürüttü, ben de sorumlu müdür görevini üstlendim. Sonraki yıllarda kadro zorunluğu çıktı ve gazetemiz yayın hayatı için çalışanlarımızla birlikte bir kadro oluşturup devam ettik. Bu güzel ve onurlu işi devam ettirirken diğer meslek erbaplarıyla ilişkiler de önemliydi. İlk olarak Uşak Gazeteciler Cemiyeti’ne üye oldum. Orada arzu edilen çalışmalar yapılamayınca bu kez Uşak Faal Gazeteciler Cemiyeti’ni rahmetli Coşkun ÖZLER ile birlikte oluşturduk. Daha sonra Türkiye Gazeteciler Federasyonu’na dahil olduk. Sevgili Coşkun Özler’in vefatı ile başkanlık görevini kardeşi (rahmetli) Taşkın abi devraldı ve yönetti. O da vefat edince görevi ben üstlendim. Bir kaç yıl bu görevde bulundum yaşam şartları gereği Uşak’tan ayrılınca görevi devrettim. Tabi TGF içindeki varlığımı ONUR KURULU üyesi olarak sürdürüyorum. Uzun yıllar SARI BASIN kartı sahibiydim. Yine şartlar gereği sorumlu müdürlük görevimi de bıraktım. Şimdi “ERKİNCE” köşemde haftada bir yazarak sizlere ulaşamaya ve düşüncelerimi aktarmaya devam ediyorum. Süreç içerisinde karşılaştığımız bir çok olumlu olumsuz olaylara şahit olduk. Beğenildik, eleştirildik ve bazı anlarda birilerinin ayağına bastığımız için tehditler aldık. Ama asla yılmadan usanmadan işimizi yapmaya, bildiklerimizi aktarmaya devam ediyoruz. Belli bir siyasi görüşümüz olmasına rağmen hiç kimseye “bel altı” girmedik, hakaret etmedik. İçimizde olan BANAZ sevdamız ve insanca yaşama coşkumuz için kimi zaman taşın altına elimiz koyduk, kimi zaman çalışmalara katkı verdik, kimi zaman da omuz omuza mücadelemizi sürdürdük. Belki istemeyerek birilerini de üzmüş olabiliriz. Kırgınlıklar olmuştur.. İnsanoğluyuz nihayetinde hatasız olmuyor. Elimiz kalem tuttukça ve varlığımızı sürdürebildiğimiz sürece devam edeceğiz. Gazeteciliğin emekliliği olmuyor. Her an yaşamın içindeyiz. Görüyoruz, duyuyoruz ve tabii ki yazacağız. “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” nedeniyle, günümüzü kutlayan ve nazik davetlerde bulunanlara yürekten teşekkür ederken bizleri sadece o gün değil yıl boyu aklınızdan çıkarmayın derim. Biz her zaman sizlerleyiz, sizin gözünüz, kulağınız, sesiniziz. Ve bu meslek her zaman var olmalı. Gerek sizler ve gerekse yönetenler bizlere yol açmalı desteklemeli. Basın milletin müşterek sesidir. Olmazsa olmazlardan biridir. Özgür basın için elele. Güzel günlere.
Ekleme Tarihi: 17 Ocak 2023 - Salı

GAZETECİLİK HİKAYEM

Her mesleğin zor, her mesleğin farklı özellikleri vardır. Biz de babamız Yusuf SARIOĞLU’ndan (rahmetle anıyorum) miras kalan gazeteciliği hasbel kader yapmaya devam ettik. Banaz’da ilk gazeteyi babam 1955 yılında çıkarmış. O günün koşullarında matbaamız olmadığından zaman zaman Uşak’ta, zaman zaman Afyon’da bastırarak devam etmiş. Tabi bu periyodik bir sıra oluşturmamış. Gazete 1967 yılında düzenli çıkmaya devam etse de işe biraz daha önem verip 1972 yılında matbaayı kurunca artık haftalık olarak daha düzenli şekliyle çıkmaya başlamış. Ben de o yıl Banaz’da öğretmenlik yapmaya devam ederken okuldan geldiğim zaman ustanın yanında öğrenmeye başlamıştım. Bir yandan matbaacılığı öğrenip dizgibaskı işlerini yürütüyor diğer yandan gazeteye yazılar yazmaya devam ediyordum. Hikaye böyle başladı.
Sonraki yıllarda yazılarım birilerinin gözüne battım.
Öğretmen olmam nedeniyle yazmamam gerektiği ima edildi. Ben de başka bir isimle yazmaya devam ettim. Ancak bu durum yazma zevkimi azaltmıştı. İlk ustam rahmetli Vecihi Güngör matbaanın uzmanıydı. Bana kısa sürede işi öğretmişti. Kısa sürede kavramış olmam nedeniyle  “sana bir gün para basmayı öğreteceğim” demişti. O hevesle işe daha bir sıkı sarılıp işin inceliklerini öğrenmeye gayret etmiştim. Bizimle bir yıl çalıştıktan sonra gitmek istedi. Tabi ki tutamazdık bu insanı. Son anda “ustam hani bana para basmayı öğretecektin” dedim. Gülerek yüzüme baktı ve “işte makine her dakikada baskı yapıyor ya, işte bu para demektir. Allah muhafaza gerçekten para bassak asarlar bizi” dedi.. Düşündüm. Haklıydı.
Ve zamanın getirdiği olaylar ile ben matbaadan ayrıldım. Zira atamam başka yere çıkmıştı. Kardeşim işi üstlenip mücadeleye devam etti.
1983 yılıydı.. Matbaayı yürüten kardeşim ile yeğenim (rahmetle anıyorum) Ali’nin aynı anda askerliği çıkıverdi. Ne yapacağımızı düşünürken ilk akla gelen birinin askerliğini ertelemek oldu. Öyle yaptık ve kura çektiler. Kura da Ali çıktı ve o askere gitti. Teskereyi almış gelmiş ve sıra kardeşim de idi. Ben de biriniz askerden geldi biriniz gidecek. Haydi birkaç gün tatil yapın dedim. Gittiler. Gittiler ama iki gün sonra Ali’nin vefat ettiği haberiyle sarsılmıştık. Ailemiz perişan olmuştu. Ama hayat devam ediyordu. Kardeşim askere gitti ben de öğretmenlikten istifa edip matbaaya geri döndüm. Hem matbaa hem de gazeteyi elimizden geldiğince yürüttüm. Kardeşim teskereyi alınca birkaç ay daha devam ettim. Oturup bir planlama yaptık. Eski düzen devam etmek pek işimize gelmiyordu. Ben, kardeşimle matbaayı birlikte sürdüreceksek atılım yapmayı hedeflemiştik. Babama durumu anlattık ama “kral benim” dedi. Ben de o zaman ayrılıp ana mesleğim olan öğretmenliğe bir süre sonra dönmüştüm.
1998 yılı benim için zor oldu. Öğretmenlikten emekli olmuştum ama mayıs ayında babamı kaybetmenin üzüntüsü ile sarsılmıştım. Toparlanıp durum değerlendirmesi yaptık. Babam yaşamında “gazeteyi sürdürmemizi” öğütlüyordu. Biz de öyle yaptık. Kardeşim teknik işleri yürüttü, ben de sorumlu müdür görevini üstlendim. Sonraki yıllarda kadro zorunluğu çıktı ve gazetemiz yayın hayatı için çalışanlarımızla birlikte bir kadro oluşturup devam ettik.
Bu güzel ve onurlu işi devam ettirirken diğer meslek erbaplarıyla ilişkiler de önemliydi. İlk olarak Uşak Gazeteciler Cemiyeti’ne üye oldum. Orada arzu edilen çalışmalar yapılamayınca bu kez Uşak Faal Gazeteciler Cemiyeti’ni rahmetli Coşkun ÖZLER ile birlikte oluşturduk. Daha sonra Türkiye Gazeteciler Federasyonu’na dahil olduk. Sevgili Coşkun Özler’in vefatı ile başkanlık görevini kardeşi (rahmetli) Taşkın abi devraldı ve yönetti. O da vefat edince görevi ben üstlendim. Bir kaç yıl bu görevde bulundum yaşam şartları gereği Uşak’tan ayrılınca görevi devrettim. Tabi TGF içindeki varlığımı ONUR KURULU üyesi olarak sürdürüyorum. Uzun yıllar SARI BASIN kartı sahibiydim. Yine şartlar gereği sorumlu müdürlük görevimi de bıraktım. Şimdi “ERKİNCE” köşemde haftada bir yazarak sizlere ulaşamaya ve düşüncelerimi aktarmaya devam ediyorum.
Süreç içerisinde karşılaştığımız bir çok olumlu olumsuz olaylara şahit olduk. Beğenildik, eleştirildik ve bazı anlarda birilerinin ayağına bastığımız için tehditler aldık. Ama asla yılmadan usanmadan işimizi yapmaya, bildiklerimizi aktarmaya devam ediyoruz. Belli bir siyasi görüşümüz olmasına rağmen hiç kimseye “bel altı” girmedik, hakaret etmedik. İçimizde olan BANAZ sevdamız ve insanca yaşama coşkumuz için kimi zaman taşın altına elimiz koyduk, kimi zaman çalışmalara katkı verdik, kimi zaman da omuz omuza mücadelemizi sürdürdük. Belki istemeyerek birilerini de üzmüş olabiliriz. Kırgınlıklar olmuştur.. İnsanoğluyuz nihayetinde hatasız olmuyor.
Elimiz kalem tuttukça ve varlığımızı sürdürebildiğimiz sürece devam edeceğiz. Gazeteciliğin emekliliği olmuyor. Her an yaşamın içindeyiz. Görüyoruz, duyuyoruz ve tabii ki yazacağız. “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” nedeniyle, günümüzü kutlayan ve nazik davetlerde bulunanlara yürekten teşekkür ederken bizleri sadece o gün değil yıl boyu aklınızdan çıkarmayın derim. Biz her zaman sizlerleyiz, sizin gözünüz, kulağınız, sesiniziz. Ve bu meslek her zaman var olmalı. Gerek sizler ve gerekse yönetenler bizlere yol açmalı desteklemeli. Basın milletin müşterek sesidir. Olmazsa olmazlardan biridir.
Özgür basın için elele. Güzel günlere.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
F. Zafer Biriz
(17.01.2023 19:29 - #187)
Gazeten ve sen Ali'ciğim, nesnel ve yansız sürdürdüğünüz çalışmalar sürecinde yaşadıklarınız hiçbir zaman unutulmayacaktır.Geçmişte böylesine anı biriktirmek, en yakınlarından dostlarına değin kalıcı bir uğraş olmuştur. Dördüncü erk olan BASIN DÜNYASINDA kalıcı bir yerin oldu. Seninle büyük bir onur ve gurur duyuyorum sevgili dostum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar dilerim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.