Bu hafta sonu da ALANYA’daydık. Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun genel kurulu vardı. Diyeceksiniz ki.. “amma da geziyorsun”. Evet hem geziyor hem de görevimizi ifa ediyoruz. Geçen hafta Marmaris’te Cumhuriyet Halk Partisi’nin “Yerel Medya Çalış-tayı”nda idik. Yararlı bir toplantı oldu. Oldu da tabii ki sorunlar hemen bitivermedi. 2018'den bu güne artan sorunlar ilerleyen günlerde daha da çoğalacak ve çekilmez hala gelebilecek. Kapanan gazetelere, radyolara, televizyonlara yenileri eklenebilecek. Çünkü koşullar ağırlaşıyor ekonomik sorunlar had safhaya geliyor.
Gelelim kongreye. Ben dördüncü kez federasyon delegesi olarak katıldım. İlk ikisi doğum getirdi. Üçüncü boş çıktı ve bu toplantıda da BİRLİK ve BERABERLİK öne çıktı.
Son karar “birlik olmalı ve daha da güç kazanmalıyız” dedi kongre. Toplantıları genelde Ankara’da yapılıyordu. Bu yönetim coştu ve uzun pandemi sürecinde yıpranan üyelere bir kıyak olsun diye toplantıyı ALANYA’ya aldı hem de 3 günlük bir programla. Neden Alanya diye uzun uzun düşündüm. Ve dedim ki birisinin kulakları tam duymayabilir yakından hiç olmaya belki görür demiştir herhalde kanısına vardım.
Küçük münferit bir olay haricinde toplantı olumlu geçti. Yılmaz KARACA yönetimi hazırladığı listeyle seçime girdi. Tek liste olması nedeniyle sorun yaşanmadan seçim yapıldı. Birileri aday olmayı düşünüyor muydu bilemem ama bu zor şartlarda kimse KARACA gibi koşturup hükümeti karşısına almayı ve rahatını bozmayı göze almadı galiba diye düşünüyorum. Zira böyle bir dönemde toplantıya katılmayı bile zul sayan bazı arkadaşlarımızın olduğunu biliyorum. Özel işi olup, sağlık sorunları olup gelemeyenlere asla sözüm yok.
Bu kongrede federasyona yeni katılan bir çok arkadaşla tanıştık. Yörelerinden yetki alıp gelen taze güçlere hoş geldiniz diyorum. Bu federasyon daha önce iki doğum yaptı. Ama her ikisinden de güçlenerek çıktı. Önce Nuri KOLAYLI çıktı arenaya. Seçimi KARACA kazandı. “Hata var, hile var” dediler. Zaman geçmeden federasyonu olağanüstü toplantıya çağırdılar. Toplantı için yeterli imzayı bulanlar olağanüstü kongrede toplantı salonuna gelmeye bile cesaret edemediler. Sanki alınlarında genel başkan olmak yazıyormuş gibi hemen ayrılıp ve arkasına belli kesimlerden destek alarak bir konfederasyon kuruverdiler. Düşündeki hedefe ulaşınca taşrayı bir kenara koyup işlerine baktılar. Diğer genel kurulda bir doğum daha yaşandı. Bu kez KARACA’nın karşısına DİM aday olarak çıktı. Allah var çok çalıştı didindi. Ama salondan başkan olarak çıkamadı. Ne var ki o da arkasına aldığı destekle hemen bir konsey kurdu ve başkan oldu. O da hayalini kurduğu genel başkanlığa ulaşmış oldu.
Dedim ya bu kongrede KARACA’nın karşısına aday çıkmadı. Belki KARACA’da yoruldu yıprandı. Kendi deyimiyle geçmiş günlerde 45 ili defalarca dolaşarak onları dinledi, projelerini anlattı. Genel kurul KARACA’nın güven tazelemesi ile sonlandı.
Programda MANAVGAT çayında tekne gezisi vardı. Önceki yıllarda yoldan geçerken gördüğüm bu çayda şimdi tekne ile dolaşacaktık. Yangında büyük yara almış MANAVGAT’ın bu deresi ilk görünümde aklıma Venedik’i getirdi. Filmlerde gördüğüm, fotoğraflarını hayretle izlediğim İtalya’nın bu güzel kenti sanki Manavgat’ta hayat bulabilecekti. O kadar harika bir ortamı var ki ilgililer belki düşünmüşlerdir ama düşünmemişlerse mutlaka bu güzel manzarayı Venedik’e eş tutsunlar. Belki büyük bir projedir ve külfetli olur ama olursa da dünyanın ikinci Venedik’i olur hiç şüphesiz. Yanan yerleri uzaktan biraz gördük ama yakına gidip şu an gördüğümüz manzaraları helak etmeyelim diye yarıda kesip otele yollandık.
Alanya kalesine defalarca çıktım. Denize taş ulaştırmayı elbette başkaları gibi ben de başaramadım. Yani mazgalların açılıp aslanlara yem olabilirdik hani eski dönemlerde yaşandığı gibi. Biliyorsunuzdur ama anımsatayım. Büyük suçlulara, ölüm cezası alanlara hayatta kalabilmesi için bir şans tanınıyor. Denize birkaç taş atma imkanı veriliyor. Şayet taş denize ulaşırsa kişi affediliyor. Ulaştırmaz ise mazgallar açılıp aşağıda aç bekleyen aslanlara yem oluyor. Kazanan olmuş mu bilemiyorum ama benim kaybettiğim aşikar.
Çok harika bir teleferik var. İnip yukarı çıkarken tüm Alanya’yı gözlemliyorsun. Ücret oldukça fazla 40 TL. Neyse paraya kıyıp çıkıyorsun. Yürü yürü yürü dizlerinin bağı çözülüyor. Tam kaleye ulaşıp bir ohhh çekiyorsun.. Görevli “40 TL.” diyor. Yüzün buruşuyor dudaklarından anlamsız sözler mırıldanıyorsun. Bu müze ve ören ziyaretlerine iyi bir çözüm bulunamadı, bulunamıyor. Şimdi de özelleşmiş. Haydi hayırlısı. Elbette ALANYA turizm için bir cennet, harika bir kent. Ve bu mevsimde hala turist var. Zaten ülkemizin her yöresi cennet kadar güzel. Yabancılar kadar bizler de değerini bilsek korusak, güzelleşmesine katkı sağlasak daha da güzel olacağından şüphem yok.
Hem gezdik hem de görevimizi tamamladık. Benim de bu dönemde ikinci kez ONUR KURULU’nda yer almış olmanın mutluluğu ve sorumluğu ile göreve gelen sayın YILMAZ KARACA ve ekibini kutluyor başarılar diliyorum.