Tıpkı 12 Eylül öncesi gibi... Önce; ayrı görüşten de olsa oturup konuştuğun, sohbet ettiğin kişilerle bir süre sonra kavgalı döğüşlü, kanlı bıçaklı çatışmalara giriliyordu. Yukarıdan sadece bir tarafa destek arttıkça, açık şekilde bu tarafı her şeyiyle destekledikçe ortam daha da geriliyordu.
En sağlam şeyi bile ne kadar gerebilirsin ki; sonunda mutlaka dayanamayıp kopar.
İşte o da olmuştu. İpler kopmuş, her şey birbirine girmiş, 12 Eylül darbesi bağıra çağıra gelmişti.
Yıllar geçti, 80 kuşağı bundan ders aldı. Her şeyi uygarca yapmayı, yıllarca sürdürdüğü kavgayı; kavgacı tutumu bırakmıştı. Ama olmadı. Yukarıdakiler kendi çıkarlarını, adamlarını koruyup kollamak; rakiplerini güçsüz kılmak için ortamı germeyi, hem de bilerek germeyi iş haline getirdiler.
Artık toplum ayrıştırma sürecine girmişti.
Ne kadar kötü değil mi, sosyal medyada 2, 3, 4 taraf iki çift lafı edemez, birbirlerine tahammül hoşgörüsünü bile gösteremez oldu. Bir tek lafın ardından saygısızlık, hakaret hatta küfürler havada uçuşur oldu.
Her nedense bir tarafa laf ettirmeme, diğer tarafı ise sindirme girişimi neredeyse baş politika haline geldi.
Bence her gün kötüye giden, insanları birbirine düşman eden olumsuz bir durum bu!...
İşin önemli yönü de özellikle 80 kuşağı, yani 12 Eylül'ü yaşamış kesim alttan alsa da yeterli gelmiyor. Karşısındaki kesim onu sindirdiğini düşünerek daha da saldırganlaşıyor.
Bu kötü duruma dur denilmezse toplumda kutuplaşma, yozlaşma daha da artacak.
Bunun özellikle böyle planlı olarak verildiğini iddia edenler bile var. Ortam gerilsin ki, kargaşa olsun ki onlar da nemalansın.
Yapmayın. Bir yalanın peşine takılıp gaza gelmeyin!...
Bu ülkede güzel bir yaşamı inşaa etmeye çalışanlara köstek olmayın. Bu kutuplaşma bugün için belki gününüzü kurtaracak ancak sonunda sizin de sonumuzu getirecek.
Hiçbir zaman görülmemiştir ki; kim olursa olsun toplumu geren günün sonunda kazanamamıştır.
Sonunda yıktıklarınızın, yaptıklarımızın altında siz kalırsınız.
Bunu da unutmayın...