Bebek neylesin takkeyi tingilderken düşürür derler ya eskiler.. Biz de öyleyiz. Türkiye’nin medarı iftarı olmuşken, ilimizi ilkler şehri diye öve öve bitirememişken, adımızı yıllar sonra güzel bir şekilde herkese duyurmuşken.. Bir anda MAVİ rengimizi kaybettik, sarıya döndük. Döndük ama bundan ötesi de daha tehlikeli. Umarım diğer renklere heves duymadan yani turuncu ve kırmızıya dönüşmeden devam edebiliriz. Bunun sağlanması alınacak önlemlerle gerçekleşir. Yoksa efelik yaparak, donkişotluk yaparak, evelallah bize bir şey olmaz diyerek bu salgının önüne geçemeyiz.
Aynı hüsranı milli futbol takımımızda da yaşadık. Ulusal düzeyde oynadığımız iki maçımızı, üstelik güçlü rakipler olmasına rağmen güzel skorlarla yenerek dikkati üzerimize çektik. Tabiidir ki bizler de sporcularımıza alkış tutup onları kutladık. Ama arkasından gelen evimizdeki beraberlik alınan sonuçlara bir parça gölge düşürdü.
Peki bundan sonra neler yapabiliriz diye bir bakalım.
Bilenlerin söylediklerine bakılırsa bu illet bizi uzun süre daha terk etmeyecek. Yapılacak işlerin, alınacak önlemlerin ilk başında kişisel alınacak tedbirler var. Bunları yinelemekten usanmış olsakta bir daha tekrar etmeliyim. MASKE, MESAFE ve HİJYEN.. Bu üçü başlı başına koronoya sağlam bir set çizerek vücudumuza girmesini engelleyecek önlemlerden ilkleri.
Daha da önemlisi AŞI. Dünyada gördüğümüz tüm salgınlar genellikle AŞI sayesinde önlenmişler. Hani bazılarımızın ŞİDDET uyguladığı o güzel insanlar, sağlıkçılar, doktorlar ve bilim insanları gece gündüz hepimiz adına çalışmalar yaparak AŞI’yı en kısa sürede bizlere yetiştirmeye çalıştılar. Ani karşılaşılan bu salgın için FAZ çalışmaları zorunlu olsa da kısa sürede aşı insanlarımıza uygulanmaya başlandı. Herkesin dillendirdiği gibi aşılanma oranları çoğaldıkça salgının da sonlanmaya başlayacağını göreceğiz. Bu arada AŞI temininde yaşanan olumsuzlukların olduğu da bir gerçektir. Herkesin aynı dertten muzdarip olduğu bir dönemde, yine de aşıya ulaşabilmek, tüm olumsuzluklara rağmen istenilen oranda olmamasına rağmen kendi adıma olumlu buluyorum. Bunu şahsıma yapılan uygulama nedeniyle söylemiyorum. Haa şu da var. Aşı olanların "biz kurtulduk" şeklinde heveslenmeleri de doğru değil. Bu salgın sonlanana kadar herkesin tedbirlere uyması asıl olandır..
Türkiye’de bu renk oluşumu başlarken UŞAK’tan pek fazla ümitli değildim. Zira yaşanılan vakaların çokluğu içimizde bir endişe bir şüphe uyandırmıştı.
MAVİ olduğunu öğrendiğimizde, hele hele bir çok ilin turuncu ya da kırmızıya döndüğü bir ortamda sevincimiz kat kat artmıştı. Rakamların doğruluğu bizler için önemliydi.
Daha iki hafta geçmeden SARI oluşumuz bizleri gerçekten hayal kırıklığına uğrattı. Bütün yayın organları ilk etapta bizden söz ediyor, Uşak’ımızın yerini bilemeyenler; İç Ege’de şirin bir il olduğumuzun, yani varlığımızın farkına varıyorlardı. Bizler için hem sevinç, hem de övünç kaynağı idi. Yurdumuzun bir çok yerinden eşler-dostlar bizleri telefonla arayıp BRAVO demekten kendilerini alamıyorlardı. Oysa bizler yakaladığımız bu güzel başarıyı bir anda SARI ya dönüştürünce ne yalan söyleyeyim utandık, yüzümüz kızardı. Bunlar bir yana salgınla ilgili korkularımızı sil baştan yaşamaya başladık.
Bütün bu olanlara rağmen güzel insanlarımızın daha dikkatli olmaları ve yeniden maviye dönüşme adına üzerine düşeni yapmaya özen göstermeliyiz. Yöneticilerimizin alacağı önlemler ne kadar sıkı olsa da tedbirler ve kısıtlamalar sertleşse de esas olan bizlerin bunlara uyumu ile doğru orantılıdır. Sarı ve ötesi bize pek uygun değildir. Haydi biz yine güzel şehrimize MAVİ bayrağı asmaya gayret gösterelim.
Ve millilerimiz.
Aldıkları sonuçlarla bizleri sevindiren "BİZİM ÇOCUKLAR" son alınan sonuç ile tabiri caizse sevincimizi kursağımızda bıraktılar.
Bu kadar güzel bir başarı yakalamışken üçte üç yapmak herkesin istediği bir sonuçtu. Ama futbol işte öyle bir şey. Galibiyette var mağlubiyette. Yaşanacak demektir. İşin güzelliği tam burada.
Güzel olmayan bir şey var! TFF’nin evimizde oynayacağımız maç için seyirci alınacağını müjdelemesi oldu. Enine boyuna düşünmeden alınan bu karardan ertesi gün birilerinin uyarısı ile vaz geçildi. Bu mevkilerde görev yapanlar öyle birilerinin arzusuna göre karar almamalıdırlar. Bu işler öyle basit ve ben yaptım oldu şeklinde yönetilemez. Radikal kararlar uzmanlara danışılmalı ve öyle sonuçlandırılmalıdır.
Aklıma takılan önemli bir konu da sporcularımızdan bazılarının covide yakalanmaları. Bu sporcular maçlara giderken TEST yaptırıyorlar, sonuç negatif ise kadroya dahil oluyorlar. O zaman bu gençler seyahat sırasında uygun olmayan temaslara yöneldiler mi acaba diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bunlar hem milli takıma hem kendilerine zarar verdiler. O gençlerin daha bir sorumluluk sahibi, daha dikkatli daha titiz olmaları gerekir.
Futbola devam ederek şu UŞAKSPOR için tek kelime söylemeliyim.. SAHİPSİZ...
İlimiz amatör takımlarından BÖLMESPOR ve SİVASLI Belediyespor BAL liginde mücadele edecekler. Onlara başarılar diliyorum. Ancak bir futbol takımının sezonda 8-10 maç yaparak geçirmesi pek olağan bir aktivite değil. Büyük emekler ve ekonomik sıkıntılar ile sezonu kapatmak doğru değildir bence. Buna bir çözüm bulunmalıydı. Aylarca bekle sonra üç beş maçla işi sonlandır. Tabii bunları söyleyip yazarken de içimin sızladığını belirtmeliyim. Bırakın böyle organizasyonları amatör kümede bile BANAZ-SPOR’un olmayışı beni yürekten yaralıyor. Uşak’ın en büyük ilçesi bunu başaramıyorsa bir yerlerde hata var demektir.
Sarı ve ötesine gelecek olursak, olağanüstü gayretle kazandığımız ve iftiharla söylediğimiz MAVİ renge yeniden kavuşmak için bireysel olarak elimizden geleni yapmalı, kurallara uymalı, uygulamalı, uymayanları uyarmalıyız. Her şeyi yöneticilerden beklemeden, beni kimse görmüyor maske takmasam olur demekten kaçınmalıyız. Yaşamak güzel şey. Sağlıklı yaşamak daha da güzel.
Haydi UŞAK koşar adım MAVİ’ye. Sağlıkla güzellikle hep beraber. Sarı ve ötesine ulaşmadan.