Doğru bildiğimi sanıyorum.. En kutsal mesleklerden biri de ÖĞRETMENLİK’tir. Ben de bu mesleği uzun yıllar yapmış kişilerden biriyim. Severek isteyerek ve tüm benliğimi vererek yaptığıma inanıyor ve geriye baktığımda ufak tefek hatalarım olmasına rağmen içimde bir rahatlık ve mesleğinin hakkını vererek sonlandırmış biri olduğuma inanıyorum. Elbette öğretmenlik emekli olsanız da sonlanmıyor. Bizler bu mesleği ömrümüzün sonuna kadar yapmaya mecburuz ve de yapmaktan asla geri durmuyoruz. Her ne kadar şu dönemde gazetecilik yapmayı sürdürüyor olsam da öğretmenliğime bir an bile ara vermiş değilim. Fırsat buldukça eğitiyor, fırsat buldukça öğretiyorum. Ve öğrenmekten de asla geri durmuyorum.
Bu gün 24 Kasım ÖĞRETMENLER günü. ATATÜRK’ümüzün Millet Mekteplerini açtığı gün olan bu gün, 12 Eylül sonrası ülkemizde “öğretmenler günü” olarak kutlanmaya başlandı.
Her ne kadar 5 Ekim’de de Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor olsa da bu gün bizler 24 Kasım’ı da ÖĞRETMENLER GÜNÜ olarak kutlamaya devam ediyoruz.. Başta Başöğretmen ATATÜRK olmak üzere ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenleri saygı, sevgi, minnet ve rahmetle anıyor, hayattaki tüm öğretmenlerin de günlerini kutluyorum
Otuz yıla varan öğretmenlik yaşamımda oldukça fazla anılar biriktirdim. Derler ya yazabilsem hepsi roman olur dedikleri gibi... En başından sonuna kadar benim gibi bir çok meslektaşımın da başından geçmiş unutulmayacak olaylar vardır belleklerde yer eden.. Yeri ve zamanı geldiğinde bir kaç cümle ile anımsanır. Zaman zaman köşe yazılarımda anlattıklarım da oldu. Arada belki unutulanlar da vardır. Şöyle sayfaları geriye doğru elden geçirdiğimde sevinçlerimle, üzüntülerimle birlikte, yaşadıklarımı görebiliyorum
Bugün Öğretmenler Günü. Yukarıda bahsettiğim gibi 12 Eylül sonrası döneminde yaşamımıza yerleştirilen 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, yaşanılan SALGIN HASTALIK nedeniyle okullarımızın açık olmayışı ve eğitime yüz yüze devam edememenin acısı ve üzüntüsü içindeyim. Ne hallere geldik ki akla hayale gelmeyen, önceden asla tasavvur edilemeyen olağanüstü bir durum yaşamaktayız. Şimdi o güzel öğrenciler o güzel öğretmenlerinin ellerini öpmek yerine “öğretmenim bööön canlı ders va mı” esprilerinin yaşandığı bilgisayar ekranlarından kutlayabilecekler. Bu kutlamalar başladığı günlerde kim-nasıl-nereden çıkardı bilmemekle beraber yaşadığımız köylerde çocuklarımızın bizlere sunduğu çiçeklerle avunur, sevinirdik. Sonraki günlerde bir öğrencim küçük bir kağıt mendil getirmişti günü kutlamak için.. İnanın onu yıllarca vitrinimde saklamıştım. Sonraları şehir öğretmenlerine kıymetli hediyeler takdim edildiğini duydukça işin çığrından çıktığına şahit olduk.. Bizler hediyeler ile avunacak kişiler olmadığımızı belirtmeliyiz dedim.. Kendi adıma bu günlerde böyle alış verişlere yasak getirdim.. Bizler sizin iyi insanlar olduğunuzu gördükçe, güzel görevlere, makamlara geldiğinizi gördükçe mutlanırız. Bize böyle müjdeler verirseniz daha da MUTLU oluruz dedik.. Yıllar içinde böyle olsa da arada bir kuralları delenler çıktı, her olayda olduğu gibi..
Yineliyorum.. Öğretmenlik gerçekten kutsal bir meslektir. Ama asıl önemli konu onları en güzel ve en iyi şekilde yetiştirmektir. Ülke olarak onlara sahip çıkmak ve onların yaşamlarını sorunsuz sürdürmesine olanak sağlamaktır. Ulu önder ATATÜRK, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğu günlerde mecliste vekillerin maaşları görüşülmektedir. Paşaya sorarlar; “vekil maaşlarını ne kadar yapalım... Paşa cevap verir. Öğretmen maaşı kadar..” Şimdi elbette öyle değil vekillerin maaşı neredeyse öğretmen maaşının beş katına ulaşmış. Yıllarını eğitime adamış bu değerli insanlar emekli olduklarında da anca 3-4 bin TL alabilmektedirler. Bu rakamlar tüm emeklilere yetmediği gibi, önceden yatırım yapamayanlar için zorluklar adım adım gelmektedir. Bir çok emeklinin yeniden çalışmak zorunda kaldığı bir ortamda ömrümüzü sürdürmekteyiz.
Yaşanan sağlık sıkıntıları, ekonomik sıkıntılar ve dünyayı pençesi altında inim inim inleten sorunları çözmek birey olarak bizim yapa-bileceğimiz bir şey değil. Ama bunları başarabileceklere görev vermek bizim en başta gelen görevlerimizdendir. Şu günlerde yaşanan sıkıntılar için bizi yönetenler “TOPYEKÜN” bir özveri içinde olmamızı istiyorlar.. Ben varım.. Umuyorum ki sizler de varsınız. Ancak bu özveri, bu tasarruf en baştan başlamalı. Fuzuli harcamaları, gereksiz israfları yapmamalıyız. Hani derler ya “balık baştan kokar” diye, bana göre TASARRUF’ta en baştan başlar.. Ben acı reçete tabirini kabul edemiyorum.. Bildiğim kadarıyla reçete insanları iyileştirmek için verilen önermeler listesidir. İşte bu listeyi GERÇEKTEN tüm insanları dikkate alan bir şekilde hazırlayın ve bizler de uygulayalım.. Sonuçlarını birlikte kucaklayalım derim.
Bu 24 Kasım’ı da zorluklarla kutluyoruz. Eyyyy güzel insanlar.. Bakın en başa döndük, hatta daha beterine. Kayıplarımız artıyor, sokağa çıkma yasaklarına kısmen yine başlandı. Daha fazla mağdur olmamak için en güzel şey GÖNÜLLÜ KARANTİNA... Haydi imkanı olanlar uygulasın... Olmayanlar ise kurallara daha fazla uyarak katılsınlar..
GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN Sevgili ÖĞRETMENLER... Daha güzel günlere ulaşmak dileğiyle...