Su; insanoğluna, dünyaya, yaşama oksijenden yani havadan sonra lazım olan en önemli madde. İnsan ekmeksiz aşsız günlerce durabilir ama susuz bir gün bile zor yaşar. Yani bana göre herşeyden çok daha önemli, herşeyden daha kıymetli bir varlık, eşsiz bir nimet...
Cumartesi günü Murat Dağındaydık. Burada yeniden başlatıldığı iddia edilen maden arama çalışmalarını araştırmak için. Ne yazık ki iddialar doğru çıktı. Bahadır köyünden gidince dağın zirvelerinde yakın yerde 10-15 kişilik ekiple, devasa büyük araçlarla harıl harıl maden aradıklarını gördük, fotoğrafladık.
Şirket maden arama çalışmaları için dağın ortasına, ağaçların aralarına yollar yapmış. Resmen özel şantiye kurmuş. İki ayrı yerde durmadan çalışan makinaları sürekli numune çıkarıp kodlayıp, numara vererek istif yapıyorlar.
Bu arada Uşak Milletvekili Özkan Yalım, geçen hafta gazetemizde yaptığımız haberden sonra bu iddiaları kendisi de yerinde görmek için harekete geçmesiyle gerçekleştirdiğimizi belirtmekte fayda var.
Çalışanlar kendilerine verilen talimatlar doğrultu-sunda ortalığı kazmışlar...
Ağaçları kesmiş, bazıları iş makinalarının manevraları sonucu zarar görmüş, tepelerdeki sular sondaj yapan iş makinalarına yönlendirmiş.
Kısacası ormana kesinlikle belli bir ölçüde zarar verilmiş.
Dağa çıkarken derede akan suyun şırıltısını duyamamamız ilgimizi çekmişti. Özellikle köyün hemen ormana dalan bölümünde yavaşlayarak suların neredeyse tamamen olmadığını gördük. Biraz yukarılarda azda olsa sular akıyordu. Ancak yol boyunca birçok çeşmede de sular dinmiş. Bazı köylülerden aldığımız bilgilerde bu çeşmelerin yakın bir süre önce aktığını ama sonradan dindiğini belirttiler. Onların iddiası bu sondajlar sonrasında sularda bir anormallik olduğu yönünde ama tabii ki bunu kendileri bileceklerdir.
Yani suların kesilmesini herhalde mevsimlere ya da ilahi kadere bağlamışlar demek ki!.
Birden 8-10 yıl önce Bahadır köylülerin takdire şayan direnişleri aklıma geldi. Siyasi bir isme yakın bir girişimcinin Tepedelen suyunu şişelemek için ihale açtırarak, bu ihaleyi de kendisi alarak suyu satın alma girişimi sonrası Özel İdareye karşı mücadeleleri geldi. Ve dedim ki bunun ondan ne farkı var!...
Hatta öncekinde suyu ziyan etmeden insanların içmesi için kullanılacaktı ancak bunda neyin ne olacağı bile belli değil...
Yani köylüler güzel bir yaz uykusuna yatmışlar, burunlarının dibinde sularının yok olması, ormanlarının talan edilmesi yani dağlarının yok olması için çalışıyorlar, derslerinde sular azalıyor, koyun dibindeki çeşmelerin suları diniyor ama köylülerden hiç ses yok!...
Demek ki onlarda da suyla para kazanamayız ama parayla istediğimiz yerden, istediğimiz kadar su alabiliriz düşüncesi hasıl olmuş.
Bunlara şimdi kim anlatabilir, dünyada 50 yıl sonra su altından daha değerli olacak diye!...