Nasip oldu güzel ilçemiz Banaz’da bir kurban bayramını daha yaşadık. Aslında, kurban bayramı haftalar öncesi başlıyor Banaz’da. İnsanlar; her cumartesi günü hayvan pazarına giderek şöyle bir nabız yokladılar, cebimdeki paraya göre nasıl bir kurbanlık alabilirim diye. İnsanlar hayvanlara; hayvanlar da insanlara baktı boş gözlerle. Bu durum, arefe günü ikindi vaktine kadar sürdü. Fiyatlarda en küçük bir kıpırdama olmadı. Kurban olabilecek küçük baş hayvanların fiyatı 1800, büyükbaş hayvanların ise 10.000 ve üzeri. Eşini de alıp gelen aileler gördüm. Hepsi boynu bükük geri döndüler. Geleneklerimize göre kurban kesmeyen aileler, komşularının karşısında küçük düşerler. Çocukları, “biz neden kesmiyoruz” dediklerinde onları azarlarlar ve “odaya girin, sesinizi çıkarmayın” diye tembih ederler. Eskiden, insanlar borç para alarak yine de kurbanlarını keserlerdi. Çocuklarının, kendilerinin başkaları karşısında küçük düşmemek adına yaparlardı bunu. Ama şimdi, borç para verecek, kestikleri kurbandan pay dağıtacak insanların sayısı da azaldı. İnsanlar artık, kurban etlerini buzdolabına veya derin dondurucularına koyarak gelecek kurbana kadar et ihtiyaçlarını böyle karşılar durumuna getirilmiştir. Çevremizde kurban kesmeyen kim var diye arama dönemi kapandı. Sayın Tarım bakanımız bilmiyorsa öğrensin.
Yaşadıkça daha çok şey görecek ve öğreneceğiz, bu kesin. Koronavirüs salgınının öğrettiklerinden birinden söz edeceğim. Camiler ibadete kapalıydı, şimdi açıldı. Virüsten önce, farz namazları kılınacağı zaman imam cemaati uyarırdı, hatta kontrol ederdi. “Safları sık tutun, aranıza şeytan girmesin” derdi. Cemaat de “yahu yanımdaki soğan, sarımsak yemiş, çorapları, koltuk altı çok kötü kokuyor” diye sesini çıkartamazdı. “Yanımdaki orasını, burasını karıştırıyor, sureleri okurken yüksek ses ile okuyor, oraya buraya bakıyor, namazımı fesat ediyor” diyemiyordu. Şimdi aynı imam, “birbirinize yaklaşmayın, sosyal mesafeyi koruyun” diye uyarı yapıyor. Ne oldu şeytanlara, birileri bağladı mı, bir bilen var mı?
Düğünler, mevlitler serbest bırakıldı. Güzel bir şey oldu, herkes aynı çanaktan yemiyor artık. Herkesin yemeği eline veriliyor. İsraf azalıyor. Toplu yemeklerde; çorbadan başlanır, tatlıdan çıkılırdı. Görgüsüz olanlar, etten başlardı. Böyle hoş olmayan olaylar da sona ermiş oldu.
Bu bayramda, ilçemizde orman yangınları meydana geldi. Adeta ciğerlerimiz yandı. Hani; “zıkkımın kökünü ye” derler ya birilerinin piknik keyfi için o güzelim milli servetler yok olup gidiyor. Neyse ki vatandaşımız, özellikle gençlerimiz çok duyarlıydı. Bayramını yarıda bırakarak, eline küreğini, kazmasını, kovasını alarak yangın yerine koşması beni gururlandırdı, gelecek adına umutlandırdı. Ne mutlu onları yetiştiren ailelere, öğretmenlere.
Banaz halkımız, iyi şeylere, güzel şeylere layıktır. Umarım, kurban kesemeyenleri görmüşler, Gözetlemişlerdir. Paylaşmanın tadına varmışlardır. Geçmiş bayramlarını kutlar, nicelerine, sağ salim kavuşmalarını dilerim.
Necati ERTUĞRUL