Bayram geliyor, bu bayramı nasıl kutlayacağımız belli değil. Ramazan bayramını, 23 Nisan'ı, 19 Mayıs'ı koronaya kurban ettik. Kurban bayramını da bir şeylere kurban etmeden kutlarız inşallah ...
Bayram geliyor ama yetkililerden hala net bir açıklama yok! Bayramda kısıtlama olacak mı, önlemler ne boyutta olacak, seyahat ve tatil yapacaklara bir kural olacak mı, belli değil!...
Şimdilik bir kısıtlama yok gibi görünse de sürpriz bir son dakika kararı insanları büyük oranda mağdur edebilir. Yapılan planlar, düşünülen ziyaretler fiyaskoya uğrar.
* * * *
Diğer yandan bayram telaşı, kurban derdi insanları bir hayli düşündürüyor. Kurbanlıkların piyasadaki fahiş fiyatları aile reislerinin en büyük derdi. Geçen yıla göre fiyatlar almış başını gitmiş. Zaten o kadar ilginç ki, pazardaki sebze ve meyve fiyatları da yaz mevsimi olmasına rağmen gerçekten astronomik seviyelerde...
Çarşı pazar ateş pahası, cepler zayıf, şartlar ağır. İşte bu şartlarda bayramın hemen öncesinde öylece bekleşiyoruz, bayramı yapsak mı, yapmasak mı, bayram havasına girsek mi, görmesek mi diye.
Zaten bayram sonrası da pek parlak değil. Okullar açılacak mı, ne zaman açılacak, eğitim öğretim nasıl olacak hepsi bir muamma...
Olsun, yine de biz "bayramlar mutluluktur, güzelliktir, sevinçtir, hasret gidermektir" diye kendimizi teselli edelim bakalım...
* * * *
Bu emekliye bayram parasının artmaması da ilginç! Verilmeye başlandığı zaman 600'den 850'ye kadar kurban alınabiliyordu. Emekli üstüne başına ufak tefek birşeyler de alabiliyor, hatta toruna bayram harçlığı bile ayırabiliyordu. Ama geçen sürede kurbanlıklar aldı başını gitti, bayram ikramiyesi ise bin liraya demir attı, acaba günün koşullarına göre yükseltmeyi düşünmüyorlar mı diye merak ediyoruz.
* * * *
Bayram öncesi bir de şu maske olayını tekrar ele almak gerek sanırım. Artık sokaklarda maske kullananların sayısı oldukça azaldı. Bazı işyerleri zorunlu tutmasa büyük ihtimalle hiç kullanan kalmayacak. Çarşıda pazarda maske takan vatandaş pek göremiyoruz. İnsan acaba salgın geçti, maske kullanma zorunluluğu kalktı mı diye düşünüyor, diyeceğim ama Sağlık Bakanlığı'nın da rakamları bunu yalanlıyor...
* * * *
Yaklaşık iki haftadır insanların önüne yeni bir gündem getirildi; "Ayasofya ibadete açılıyor". İyi, güzel doğruları, yanlışları olsa da insanların içindeki bir uhte yerine getirilmiş olacak. Ancak bunu siyasi konulara sokmak, hergün bu konuyla yatıp kalkmak doğru mu? İşte sonunda da bu gerçekleşti, ne değişti?
Her tarafı tarihi camilerde bezenmiş İstanbul'da, namaz kılmak için bir camiye mi ihtiyaç duyuldu. Yöneticilerimiz daha geçen yıl demediler mi, "Biz bu oyunlara gelmeyiz, Sultanahmet'i doldurun, ondan sonrasını düşünürüz" diye. Ne değişti ki?
* * * *
Bir de ilk namazda yapılan yakışıksız ithamlara değinmek gerekiyor. İlk olarak üstü kapalı şekilde bu ülkenin kurucusuna yapılan hakaret ve iftirayı kabul etmiyoruz. Bu resmen Atatürk'e, cumhuriyete, ülkeye hakarettir, sorgulanması gerekir. İkincisi bir din adamının iftirayla, lanetle, kin ve küfürle işi olmamalıdır. Bu kadar kini 100 yıldır nerenizde sakladınız. Bunu Allah bile kabul etmez. Diyanetin başında oturan kişi, "Ben görevimi yaptım" demiş. Senin görevin insanları birbirine düşürüp ortalığa kin ve nefret yaymak mıdır?
Hiç olmadı, hiç... Bunu çıksa bir siyasetçi yapsa hadi oy davasıdır deriz, kabul etmesekte siyaset yalan ve kıvırtma sanatıdır deriz. Ama sen bir din adamı isen duruşun, konuşman, tavırların oturduğun makama yakışmalıdır, yakışığını yapamıyorsa istifa eder gidersin, olur, biter....
Herşeyi bir kenara bırakalım, o senin hakaret ettiğin insan sayesinde Ayasofya ayaktadır, senin üstü kapalı lanet okuduğun insan orayı cami olarak tescil ettirip müze olarak kullanılmasını, ayrıca ülkeye gelir getirmesini sağlamıştır. Millet o kadar da aptal değil, senin aklı sıra üstü kapalı kin ve nefretini kusmanı bilmeyecek kadar.