Ocak’ta başlayıp bize Mart ayında gelen bu salgının suçlusu biz miyiz. Yani 65'likler mi? Aylardır düşünüyorum. Bütün olanları, olasılıkları değerlendiriyorum. Bir türlü doğru cevabı bulamıyorum. Neden “biz” sorusuna makul, mantıklı bir cevabım benim yok. Ama hala bizlere biraz daha dayanın diyorlar. Biz dayanmasına dayanacağız da, bizi ikna edin. Neden biz. Neden 65'likler. Bu salgının tek suçlusu biz miyiz. Nolursunuz aylardır içeri tıkılıp kalmaktan belki aklımıza bir zarar gelmiştir. Durumu bize makul mantıklı cümlelerle anlatın da, biz de bilelim.
Her hafta gerek bakanlar kurulunu veya sağlık kurulunu dört gözle bekliyoruz. Bir çoğumuza göre bu sürecin en başarılı bakanlarından biri diye gösterilen sağlık bakanımız sayın KOCA’nın “herkes artık serbest, ancak belirttiğimiz kurallara tüm vatandaşlarımız uysun” demesini bekliyoruz.
Oysa rakamlar ile olayları izah edip, “65'likler akşam saat 20.00'den sonra çıkmayacaksınız” deyince her şey birdenbire değişiveriyor. Ne bir akşam caddeleri dolaşıp hava alma şansımız oluyor ne bir akşam yemeği için restorana çıkabiliyoruz ve de daha önemlisi en yakınımızın düğün, nişan, sünnet gibi törenlerine dahi saat mevhumu nedeniyle katılamıyoruz.
Hepsinden mahrumuz…
Yasaklardan sonra ilk sokağa çıkışımızı anımsıyorum. Saat 11.00'den 17.00'ye kadar, sıcağın beynimize vurduğu saatlerde bizi sokağa bıraktılar. Sonra biraz gevşetseler de şu an uygulanmakta olan sabah saat 10.00'dan akşam 20.00'ye kadar olan zaman doğrusunu söylemek gerekirse pek uygun ve akılcı bir durum değil.. Eyyy! Sağlık Kurulu’nun güzel insanları. Bu hafta şöyle aklı selim bir karar verin de bize bir akşam gezmesi ayarlayın. Vallahi kurallara en çok uyan biziz. Bazıları gibi, yani bizim dışımızdakiler gibi maskeleri ne kolumuza takıyoruz ne de çenemize indiriyoruz. Adam gibi ağzımızı-burnumuzu tam manasıyla maskeliyoruz. Mesafe desen uyum bizde. Kaldırımdan yürürken bile karşımızdan gelenle yakınlaşmamak için yön değiştiriyoruz. Hijyen dersen o da bizde. Akşama kadar onlarca kere ellerimizi sabunla yıkayıp bol su ile duruluyoruz. Bu kadar TİTİZ davranışlarımıza göre biz YASAKLI olmayı içimize sindiremiyoruz. Bizleri korumak ve kollamak adına yapılan bu girişimlerin bize fayda yerine zarar getirdiğini bir kez daha üstüne basa basa sizlere duyurmak istiyoruz.
* Türk edebiyatından bir Adalet AĞAOĞLU geçti. Son dönemlerin kadın edebiyatçılarından. Yetmez ama evetçiler arasında yer aldı. Rahmetler olsun
* Bir de TÜRK show dünyasından HUYSUZ lakaplı Seyfi DURSUNOĞLU’nu uğurladık. O da yaşamını sahnelerde sürdürmüş ve en önemlisi de tüm mal varlığını (15 milyon TL.) Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlamış ve tüm çalışanlarına konut almış, emekli etmiş güzel insan ışıklar içinde kalsın derim.
* Burnunuza LAVANTA kokuları gelmeye başladı mı?.. Bana öyle güzel geliyor ki. Bu konuda adım atanlara minnetlerimi, şükranlarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum. Sivaslı ilçemiz akılda hayalde olmayan bir ÇİLEK sevdasına tutuldu ve yıllar yılı çiftçinin yüzü güldü. Böyle ekstrem adım atanları yürekten alkışlamak lazım. Banazımızın da LAVANTA ile yüzü gülsün...
* Murat dağımız ile ilgili olumlu karar çıkınca hep birlikte bir OHHH çektik. İnşallah bu çektiğimiz ohlar yerini bulur ileride içimize bir ok gibi saplanmaz.. Biz dağımızı seviyoruz o da hem bize hem tüm Ege’ye temiz su ve temiz hava veriyor. Niye bizi bu güzelliklerden mahrum etmeye çalıştınız. Teşekkürler emeği geçeneler.
* Bir dostumuz Banazımızın Başaran Caddesi ile ilgili küçük saptamalar yaparak hem geçmişi yad etmiş hem de yenilere anımsatma yapmış. Olmasına güzel olmuş. Ancak bazı eksiklikler var. Bunu yeniden ele alıp taaa 1953 yılından bu güne getirebilirse gerçekten BANAZ ve Banazlılar için daha yararlı olur kanısındayım.
* Birtakım gecikmeler yaşansa da artık düğünler, sünnetler başladı. Aman ha diyoruz. Alınacak basit önlemleri asla unutmayın. Kimse darılmasın, gücenmesin ve kuralların dışına çıkmayalım. Devletimiz her bireyin başına bir polis dikerek kontrol etmeye çalışmaz. Siz kendinizi kontrol ederek hem kendi sağlığınızı ve hem de sevenlerinizin sağlığını korumuş olacaksınız.
* Değerli halkımıza bir uyarı daha yapmak istiyorum. Yaz mevsimi nedeniyle piknikler yapılmaya başladı. Gittiğiniz mesire alanlarında nolursunuz ateş yakmayın, yakarsanız da kontrolü asla elden bırakmayın. Küçük bir ihmal canımız-ciğerimiz ormanlarımızı bir anda elimizden alıp gidiveriyor. Çok önemli saydığım bu küçük anımsatmayı da aklınızın bir köşesine yazın derim.
Son olarak ta.. Ey bizi yönetenler. Haydi şu kısıtlamaları kaldırın. Bizi kısa sürede ÖZGÜRLÜĞÜMÜZE kavuşturun. Ya hep birlikte karantinaya girelim ya da biz uygulanan kısıtlamalar son bulsun..
Herkese musmutlu sağlıklı güzel bir yaşam dileklerimle...