İnsanoğlu adeta büyük bir sınavdan geçiyor. Hiç kimsenin tahmin edemeyeceği ölçüde zorlu ve riskli bir sınav bu!..
Meseleye dikkatli bakacak olursak, dünyanın böylesine bir olayı hiç yaşamadığını görürüz. Çünkü bundan kat kat yıkıcı salgınlar yaşansa da bu kadar geniş kapsamlı, yani neredeyse dünyanın tamamını etkileyen bir felaket, herhalde Nuh tufanında yaşanmıştır.
Ülkemizde düşüş aşamasına girdiğimiz Covit-19 için dün ufak ufak normalleşme sürecine girildiği belirtildi. Bu durum aşama aşama genişletilerek yaşamın eski günlere dönülmesi umut ediliyor. Yalnız her ne olursa olsun herşey eskisi gibi olmayacak... Bunu bilmemiz ve kabullenmemiz gerekiyor.
Hayatın normal hale geldiğini gözümüzün önüne getirirsek bazı acı gerçekleri tekrar düşünmeliyiz. Örneğin ilçemizdeki pazarda sürtünerek geçtiğimiz bir ortamı, Kemeraltı’ndaki kalabalığı, Beyoğlu’ndaki insan keşmekeşini hayal edebiliyor musunuz?
Gerçekten işimiz çok zor!
Bu salgın hastalığın bunca kalabalık bir ortamda davullu zurnalı bayram ettiğini gözlerimizle gördük. Böyle bir durum yeniden felaket, yeniden kabus olur.
Diyelim ki Corona gitti, düşünüyorum ki farklı bir salgın ya da bu virüsün şekil ve özellik değiştirmiş çeşitleriyle hep karşılaşacağız. Dünyada bu virüsleri duymamış milyarlarca insan varken Uzakdoğu, Çin, Kore bunları yıllardır tanıyor, boğuşuyor.
Öyleyse ne olacak, hep böyle tedirgin, hep böyle diken üstünde mi yaşacağız?
Maalesef öyle...
Artık yaşamımızda hijyen, temizlik anlayışı, sosyal mesafe ve maske denilen unsurları tamamen sokmamız lazım gibi...
Mesela özellikle bizim toplumumuzda yaygın olan “Vayyy, can dostum” deyip şapır şupur öpme sürecek mi bilemiyorum. İnsanlar hiç çekinmeden vıngır vıngır insan kalabalığının içine dalacak mı, sanmıyorum.
Bunları geçtik de bizim düğünlerimiz ne olacak, düğün, mevlüt, iftar yemeklerimiz ne olacak?
Hadi iftarı geçtik. O yapılmayınca da oluyormuş. Peki düğün yemekleri ne olacak?
Bana sorarsanız bu bahaneyle kaldıralım derim.
Çünkü bir bakıma fuzuli, gerçek anlamda israf, farklı açıdan gösteriş ve şafşata....
Siz o düğün yemekleri mutfağının arkasını hiç gördünüz mü? Çöpe dökülen yemeklerin boyutunu biliyor musunuz?
Gerçekten içler acısı. Belki birileri bu öneri için kızacak ama gelin bu yemek adetini bu bahaneyle kaldıralım, bitirelim. Gene birileri artan yemekleri köpek ve kedilere veriyoruz diyebilir ama etin, pilavın, keşkeğin arasına turşu, salata, helvaların atıldığı, o işe de tam olarak yaramadığı bir gerçek...
Öneri bu; belki kabul görür, belki de yanlış bulunur. Ama bir yuva kuran insanlara maddi ve manevi yük, toplumlara külfet. Herkes yemeğini evinde yesin gelsin. Yazık etmeyin bunca nimete, çöpe giden onca yiyecekle nice aç insanlar doyar.
Zaten herşey eskisi gibi olmayacak, bunu lütfen kabullenelim.
Ayrıca bizim dinimizde gösteriş ve israf haram değil midir!...